Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Sebepsiz Zenginleşme Hukukunda İade Talebinde Bulunulmasını Engelleyen TBK Madde 81 Hükmü Üzerine Bir İnceleme

Pınar ÇAĞLAYAN AKSOY

Türk Borçlar Kanunu’nun 81. maddesi, edime dayalı sebepsiz zenginleşme taleplerinin ileri sürülemeyeceği hallerden birini düzenlemektedir. Bu hükme göre hukuka veya ahlâka aykırı bir sonucun gerçekleşmesi amacıyla verilen şeyin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri istenmesi mümkün değildir. Bu hükmün anlaşılması ve uygulama alanının tespit edilmesi için, “hukuka veya ahlâka aykırı bir sonucun gerçekleşmesi amacı” ifadesinden ne anlaşıldığı önem taşımaktadır. Doktrin ve yargı kararlarında bu ifadenin nasıl yorumlanması gerektiği tartışmalıdır. Karşılaştırmalı hukukta da hâkim olan genel yaklaşım, hükmün kapsamının dar bir şekilde yorumlanması gerektiği yönündedir. Böylece TBK md. 81, TBK md. 27’ye göre hükümsüz olan tüm hukuka veya ahlâka aykırı sözleşmeler bakımından uygulanmayacaktır. Söz konusu hüküm, kazandırmada bulunan kişinin hukuka veya ahlâka aykırı bir amacın gerçekleşmesini teşvik etmek veya ödüllendirme niyetini taşıdığı durumlarda, ifa etmiş olduğu edimi geri almasına engel olacaktır. Bu sayede hükmün özellikle tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerin tasfiyesi bakımından ortaya çıkardığı adaletsizliklerin bertaraf edileceği düşünülmektedir. 2012 yılında yürürlüğe giren Türk Borçlar Kanunu’nda hâkime ayrıca, hukuka veya ahlâka aykırı bir sonucun gerçekleşmesi amacıyla verilen şeyin Devlete mal edilmesine hükmetme konusunda takdir yetkisi tanınmıştır.

Sebepsiz zenginleşme, iade yasağı, hukuka aykırılık, ahlâka aykırılık, nemo auditur propriam turpitudinem allegans, in pari turpitudine causa melior est causa possidentis, Devlete mal etme.

Article 81 of the Turkish Code of Obligations deals with one of the cases, where performance derived unjust enrichment claims cannot be asserted. According to this provision, anything that is given with an intention to acquire a result that is contrary to the law or morality cannot be reclaimed under the provision of unjust enrichment. In order to understand such provision and understand its scope of application, the interpretation of “an intention to acquire a result that is contrary to the law or morality” bears significance. There is a dispute in the literature and jurisprudence on how to interprete such statement. The common approach, which is also the prevailing view in comparative law is to narrowly interprete the scope of the provision. Accordingly, Art. 81 TCO shall not apply to all illegal or immoral contracts that are invalid under Art. 27 TCO. In cases, where the person that makes the enrichment has the intention of encouraging or promoting the realization of a result which is contrary to the law or morality, said provision would prevent reclaims of the already made performance. Accordingly, it is argued that the unfairness of the provision especially with regards to the resolution of synallagmatic contracts may be overcome. Turkish Code of Obligations, which entered into force in 2012 also granted the judge the discretionary power to rule that anything that is given with an intention to acquire a result that is contrary to law or morality be confiscated.

Unjustified enrichment, barrier for restitution, unlawfulness, immorality, nemo auditur propriam turpitudinem allegans, in pari turpitudine causa melior est causa possidentis, confiscation.

I. GİRİŞ

TBK md. 81 hükmüne göre, “Hukuka veya ahlâka aykırı bir sonucun gerçekleşmesi amacıyla verilen şey geri istenemez.” Oldukça kısa ve basit görünen bu hükmün uygulama alanının belirlenmesi, sebepsiz zenginleşme hukukunun tartışmalı olan konularından biridir. Konuyu etraflıca inceleyen yazarlar, Borçlar Kanunu’nun az sayıda hükmünün bu denli tartışmalı olduğunu belirtirler1. Bu karamsarlık, esas itibariyle şu sebeplerden kaynaklanmaktadır: İlk olarak, söz konusu hükmün doğru bir şekilde uygulanması için öncelikle hukuka veya ahlâka aykırı bir sonucun gerçekleşmesi ifadesinden ne anlaşılması gerektiğinin tespit edilmesi gerekir. Hukuka ve ahlâka aykırılık gibi kavramların anlamlandırılması, yalnızca sebepsiz zenginleşme hukukunda değil, sözleşme ve haksız fiil hukukunda da ciddi sıkıntılara neden olmaktadır. Bunun yanı sıra, Türk Borçlar Kanunu’na alınırken “amacıyla” olarak ifade edilmesine rağmen, İsviçre Borçlar Kanunu’nda Absicht (kasıt) olarak ifade edilen subjektif unsurun değerlendirilmesi de gerekir. Ayrıca, hukuka veya ahlâka aykırı bir sonucun gerçekleşmesi amacıyla verilen şeyi alan iade borçlusunun davranışlarının hükmün uygulanması bakımından bir önemi olup olmadığının belirlenmesi de diğer bir sorundur. Hükmün lafzından, geri istenemeyen şeyin ne olduğu, yani iade yasağının kapsamının tam olarak nasıl tespit edileceği de açıkça anlaşılamamaktadır. Son olarak, bu hükmün haksız fiil, sözleşme ve istihkak talepleri bakımından kıyasen uygulanıp uygulanmayacağı konusunda da bir belirsizlik söz konusudur. Görüldüğü üzere, inceleme konumuz olan hüküm, hâkime geniş bir takdir yetkisi tanıyan bir hüküm olup, hükümde yer alan belirsizlikler değişken yargı içtihatlarının ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.

Tüm bu sorular dikkate alındığında sebepsiz zenginleşme hukukunda TBK md. 81 hükmünün anlaşılması ve uygulanması sorununun değil, sorunsalının söz konusu olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Çalışmamızda, ilk paragrafta aktarmış olduğumuz tüm sorulara yer geldikçe cevap bulunmaya çalışılacaktır. Ancak çalışmamızın temel konusunu, hükümde geçen “hukuka ve ahlâka aykırı bir sonucun gerçekleşmesi amacıyla bir şey verilmesi” ifadesinin nasıl anlaşılması gerektiği oluşturmaktadır. Doktrin ve yargı kararlarına bakıldığında, bu ifadenin değişik şekillerde anlaşılması suretiyle, TBK md. 81 hükmünün uygulama alanının birbirinden farklı şekillerde tespit edildiği görülmektedir: İsviçre Federal Mahkemesi’nin 2008 yılına kadarki içtihatları dikkate alındığında, yüksek mahkemenin TBK md. 81 hükmünü oldukça geniş bir şekilde yorumladığı görülmektedir. Bu bağlamda, Federal Mahkeme, uzun yıllar hukuka veya ahlâka aykırı bir amacın gerçekleştirilmesi amacıyla bir kazandırmada bulunulan tüm hallerde kazandırmada bulunan kişinin iade talebini reddetmiştir. Doktrinde hâkim görüş ise, Federal Mahkeme’nin bu uygulamasına karşı çıkarak, TBK md. 81 hükmünün dar yorumlanması gerektiğini belirtmektedir. Hâkim görüş taraftarı yazarlar, TBK md. 81 hükmünün, hukuka veya ahlâka aykırı bir amacın gerçekleştirilmesi amacıyla bir kazandırmanın yapıldığı tüm hallerde uygulanmasına karşı çıkmaktadır. Bu görüş savunucularına göre TBK md. 81 hükmünün, yalnızca bir kimseyi ahlâka aykırı bir davranışı gerçekleştirmeye teşvik etmek veya böyle bir davranışı ödüllendirmek amacıyla yapılan kazandırmalar (Gaunerlohn/salaire de filou) bakımından uygulanması gerekmektedir.

Doktrinde uzun yıllar Federal Mahkeme’nin TBK md. 81 hükmünü bu denli geniş yorumlamasına yöneltilen eleştiriler etkisini göstermiş olacaktır ki, Federal Mahkeme 12 Haziran 2008’de verdiği bir kararda2 TBK md. 81’in dar yorumlanması ve Gaunerlohn’la sınırlı tutulması gerektiğini içtihat etmiştir. Bu kararın içeriğine ve TBK md. 81’in uygulama alanının belirlenmesi bakımından meydana getirdiği yeniliklere çalışmamızda ayrıntılı olarak değinilecektir. Bu karara ilişkin açıklamalarımıza yer vermeden önce, TBK md. 81’in tamamlayıcısı olduğu düşünülen TBK md. 27 hükümleri çerçevesinde “hukuka aykırılık” ve “ahlâka aykırılık” kavramlarından ne anlaşılması gerektiğinin ve TBK md. 81’in BK md. 27 hükümleri ile ilişkisinin ortaya konmasında yarar görüyoruz. Bunun yanı sıra, TBK md. 81 hükmünün uygulama alanının tespitine ilişkin olarak doktrinde ve uygulamada yer alan tartışmalara yer verilmesinin yararlı olacağı kanaatindeyiz. Bu bilgiler ışığında, son olarak 818 sayılı BK md. 65 hükmünün, 2012’de yürürlüğe giren 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK md. 81) ne gibi değişikliklere uğradığı incelenecektir.