Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Erkek Çocuğun Sünnetinin Ceza Sorumluluğunu Gerektirip Gerektirmediğinin İncelenmesi

Research of Whether Male Child Circumcision Require or not Require Criminal Responsibility

Tülay KİTAPÇIOĞLU YÜKSEL

Erkek çocuğun sünneti, genellikle dini inanış yahut örf ve adet gereği yapılan bir cerrahi işlemdir. Sünnet; psikoloji, sosyoloji, tıp, etik, din gibi pek çok alan ile ilişkisi olan bir konu olmakla birlikte aynı zamanda ceza hukuku açısından da tartışmaya değer bir konudur. Tıbbi zorunluluk bulunmadığı halde, tıp biliminin kurallarına uygun şekilde yapılan erkek çocuğun sünnetinin ceza sorumluluğu gerektirip gerektirmediğinin tartışılmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Bu incelemede, sünnetin yapılma sebepleri, neticeleri, diğer disiplinlerin sünnete bakış açısı ve ceza hukukunun ilgili kurumları göz önüne alınarak erkek çocuğun sünnetinin ceza sorumluluğunu gerektirip gerektirmediği ceza hukuku açısından tartışılmış ve çözüm önerileri sunulmuştur.

Erkek Çocuğun Sünneti, Hekimin Ceza Sorumluluğu, Kasten Yaralama Suçu, Rıza, Haksızlık Yanılgısı.

The male child circumcision is a surgical operation generally made as a customary requirement or of religious belief. As well as having relations with psychology, sociology, medicine, ethics, and religion, circumcision is a subject that is worth discussing in terms of criminal law. There is a need to discuss male circumcision, which is performed in accordance with medical rules in the absence of medical necessity whether to require criminal responsibility. In this research, considering the reasons and consequences of circumcision, the perspective of other disciplines on circumcision, and the relevant institutions of the criminal law, whether male circumcision requires criminal responsibility or not has been discussed in terms of criminal law and solutions have been presented.

The Male Child Circumcision, Criminal Liability of the Physician, Intentional Injury, Consent, Mistake of Law.

GİRİŞ

Ülkemizde ve diğer pek çok ülkede, erkek çocuğun sünneti yaygın bir şekilde uygulanmaktadır. Dini inanış, örf ve adet yahut tıbbi sebeplerle gerçekleştirilen erkek çocuğun sünnetinin suç teşkil edip etmediği, hekimin kusurlu olup olmadığı ve ceza sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, yanıt aradığımız ve çözülmeye ihtiyaç duyulan başlıca konulardır.

Konunun pek çok disiplinin bakış açısı ve ceza hukukunun ilgili olabilecek kurumlarının özellikleri göz önüne alınarak incelenmesi, çalışmanın önemi ve amacı bakımından kullanılan ve dikkate alınması gereken yöntemlerdendir.

Çalışmamızın konusunun ilk sınırını, süjenin yalnızca erkek çocuğun sünneti olması oluşturmaktadır. Çünkü erişkin bir kimsenin rızaya dayalı olarak sünnet edilmesinin hukuka aykırı bir yönü bulunmamaktadır. Ayrıca kadın sünnetinin yasak olduğu ve kasten yaralama suçunu oluşturacağı hususunda da tartışmalı bir husus bulunmamaktadır. Çünkü kadın sünnetinde haksızlık teşkil eden fiil, kasten yaralama suç tipine uymakta ve fiili hukuka uygun hale getiren herhangi bir sebep bulunmamaktadır. Dolayısıyla burada tartışmaya ve değerlendirmeye ihtiyaç duyulan konu, erkek çocuğun sünnet ettirilmesidir. İkinci sınır ise, konunun erkek çocuğa yönelik yapılan tüm sünnet işlemlerini kapsamaması, yalnızca tıbbi kurallara uygun şekilde gerçekleştirilen ve tıbbi zorunluluk bulunmayan sünnete ilişkin olmasıdır. Çünkü tıbbi zorunluluk sebebiyle yapılan sünnetin hukuka uygunluğu konusunda ve tıbbi kurallara aykırı şekilde gerçekleştirilen cerrahi işlemin hekimin ceza sorumluluğunu gerektirmesi konusunda tartışma bulunmamaktadır. Dolayısıyla burada tartışmaya ve değerlendirmeye ihtiyaç duyulan konu, tıbbi zorunluluk bulunmayan ve tıp biliminin kurallarına uygun şekilde yapılan erkek çocuğun sünnetinin ceza sorumluluğunu gerektirip gerektirmediğidir.

Erkek çocuğun sünnetinin kasten yaralama suçunun tipik haksızlığını oluşturup oluşturmadığı, ceza sorumluluğunu gerektirip gerektirmediği, ebeveynin rızasının hukuka uygunluk sebebi olup olmadığı, hekimin haksızlık yanılgısı içerisinde olup olmadığı ve hekimin eyleminin cezalandırma bakımından gerekli olup olmadığı, tartışmaya ve değerlendirmeye ihtiyaç duyulan konulardır.

Çalışmamızda öncelikle sünnet kavramı, disiplinler arası bir konu olması sebebiyle tıbbi, sosyolojik, etik ve dini yönleriyle incelenerek farklı disiplinlerin konuya bakış açısı ele alınacaktır. İkinci olarak, sünnetin tıbbi zorunluluk bulunup bulunmamasına göre sınıflandırılmasının anlam ve neticeleri izah edilecektir. Üçüncü olarak sünnet, hak ve özgürlükler çatışması bağlamında ele alınacaktır. Dördüncü olarak, tıbbi zorunluluk bulunmayan ve tıbbi kurallara uygun gerçekleştirilen erkek çocuğun sünnetinin, kasten yaralama suçunu oluşturup oluşturmayacağı incelenecektir. Beşinci olarak, haksızlık yanılgısının bulunup bulunmadığı tartışılacaktır. Altıncı olarak konu, Alman ceza hukukundaki tartışma ve gelişmeler ışığında ve Finlandiya örneği bağlamında incelenecektir. Son olarak da, sünnetin cezalandırmayı gerektirip gerektirmediği önerilerimizle birlikte değerlendirilecektir.

Çalışmamızda, Türk ve Alman doktrinindeki görüşler ve Alman mahkemesinde bu konuda verilen emsal nitelikli karar, bu kararın Alman doktrinine, içtihatlarına ve yasal düzenlemelere olan etkileri incelenecek ve sünnetin mahkeme kararlarına yansıdığı ülkelerdeki gelişmelere yer verilecektir.

I. SÜNNET KAVRAMI

Sünnet, insan vücudunda geri dönüşü olmayan bir değişiklik meydana getiren, tıbbi kurallara uygun bir şekilde yapıldığında organ fonksiyon bozukluğuna yol açmayan cerrahi bir müdahaledir.1 Amerikan Pediatri Derneği tarafından erkek sünneti, sünnet derisinin bir kısmının ya da tamamının penisten cerrahi olarak çıkarılması şeklinde tanımlanmaktadır.2 Sünnet, biyolojik yapıda kültürel sebeplerle yapılan sakatlama olarak da ifade edilmektedir.3 Bu uygulamanın sünnet olarak adlandırılması, eskiliğini, kalıcı oluşunu, kabul edilme yönünü ve kutsallaşma özelliğini izah etmektedir.4

Tedavi amaçlı olmayan sünnet, tarihsel açıdan eskilere dayanmakta ve en çok gerçekleştirilen cerrahi işlem olarak kabul edilmektedir.5 2003 yılında yayınlanan bir makalede, ABD ve Kanada’daki erkeklerin yarısının, dünyadaki erkeklerin altıda birinin sünnetli olduğu ifade edilmiştir.6 ABD ve Avrupa ülkelerinde, dinin gerekliliği olarak değil, ancak sağlık sebepleriyle sünnet yapılmaktadır.7 ABD’de doğumdan hemen sonraki süreçte sünnet yapılması tavsiye edilmekte ve sık bir şekilde uygulanmaktadır.8 Ülkemizde de, sünnet oldukça yaygındır, sıklığı %100’e yakındır9 ve erkek çocuklar, çoğunlukla dini bir gereklilik ya da yerleşmiş bir örf ve adet gereği olarak sünnet ettirilmektedir. Sünnet, dini, sosyal, sağlık ya da estetik amaçlar ile yapılmaktadır.

Sünnetin tıbbi, sosyolojik, dini ve etik olmak üzere pek çok yönü bulunmaktadır. Sünnetin sebeplerinin ve neticelerinin tezahür ettiği bu alanlar ile ilişkileri, konunun hukuki incelemesinin de zeminini oluşturacağından dolayı bu konulara sınırlı olarak yer verilecektir.

Sünnet, kimi hallerde tıbbi zorunluluktan dolayı gerçekleştirilir iken, kimi hallerde ise sağlıklı bir yöntem olduğuna duyulan inanç ve bu yöndeki bilimsel çalışmalardan dolayı uygulanır. Ancak tıbbi açıdan sünnetin faydaları ve zararları açısından halen bir uzlaşı bulunmamaktadır.

Sünnetin amacı, glansı ortaya çıkarmak için yeteri kadar sünnet derisini almak ve sünnet derisinden dolayı meydana gelen tıbbi sorunları engellemektir.10 Sünnetin dini motif ile yerine getirilmediği ülkelerde yaygınlaşmasının sebebi, günümüzde sık bir şekilde karşılaşılan ve toplumsal anlamda sağlık sorunlarına sebep olabilecek hastalıkların engellenmesi düşüncesidir. Ayrıca çocukluk dönemindeki idrar yolu enfeksiyonları, fimozis gibi hastalıkların iyileştirilmesinde de faydalı olduğu konusunda şüphe bulunmamaktadır.11 Sünnet olan çocuklarda genitoüriner problem ve komplikasyon oranı %0,19 iken, sünnet olmayan çocuklarda bu oran, %0,24 olarak tespit edilmiştir.12 Erkek çocuklarda sünnetin idrar yolları enfeksiyonundan koruması sebebiyle tıp bilim insanları tarafından faydalı olduğu kabul edilmektedir.13

Sünnetin sağlık açısından penis kanseri, HIV gibi cinsel yollarla bulaşan hastalıkların engellenmesinde pozitif etkisinin olduğu ifade edilmektedir.14 Sünnet, HIV ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı korumada önemli bir cerrahi girişim olarak kabul edilmektedir.15 Yapılan araştırmalarda, genital HPV enfeksiyonları bakımından sünnetli erkeklerin sünnetsiz erkeklere göre daha az risk taşıdığı ortaya konulmuştur.16 Penis kanseri açısından ise, sünnet olmayanlarda penil hijyenin düşük olduğu, bundan dolayı da fimozis ve kronik inflomasyon oluşabildiği ve bunun da penis kanseri riskini artırdığı, sünnet olmayanların hijyene dikkat ettiklerinde ise penis kanseri riskinin azalabileceği ifade edilmektedir.17

Amerikan Pediatri Derneği tarafından 2012 yılında yayımlanan raporda, yenidoğan erkek çocuğun sünnetinin faydalarının risklerine göre daha ağır geldiği ve bunu seçen ailelerin bu prosedüre erişim haklarının olduğu ifade edilmiştir.18 Kanada Pediatri Derneği, sünnet, idrar yolları enfeksiyonu riskini büyük ölçüde düşürmesine rağmen, olası komplikasyonlar nazara alındığında yenidoğan her erkek çocuğun sünnet olmasını tavsiye etmemektedir.19 Amerikan Pediatri Derneği’nin 2012 yılı raporunda yer alan sünnetin sağlık açısından vurgulanan üriner sistem enfeksiyonlarından koruduğuna ilişkin iddia, pek çok pediatrist tarafından enfeksiyonların doku kaybı olmaksızın antibiyotik aracılığı ile iyileştirilebileceği görüşü sebebiyle reddedilmiştir.20 Bir görüşe göre ise, sünnetin tıp bilimi açısından zorunlu olmadığı düşüncesiyle hiç yapılmaması yerine, daha az komplikasyonla ve daha iyi şekilde nasıl uygulanacağı üzerine çalışılmalıdır.21

Sünnet komplikasyonları, erken ve geç komplikasyonlar olarak sınıflandırılmakta; erken dönemde ağrı, kanama, şişme, yetersiz cilt eksizyonu gibi hafif düzeyde olabileceği gibi nadiden ölüm, glans amputasyonu gibi ciddi komplikasyonlar da olabilir. Geç dönemde ise, ağrı, enfeksiyon, penis şaftı ile glans arasında cilt köprüsü oluşması, üriner retansiyon, meatal stenoz, meatal ülser ve fistüller ile karşılaşılabilir.22 Sünnet, kanama bozukluğu olan çocukların yaşamları bakımından tehlike oluşturduğundan dolayı bu durumlarda önerilmemektedir.23 Düşüncemize göre, hekim tarafından çocuğun sünnet ettirilmesini isteyen ebeveynlerin bu konuda aydınlatılmaları, çocuğun böyle bir hastalığının bulunup bulunmadığının araştırılması ve tespit edilmesi gereklidir.

Psikolojik açıdan konuyu inceleyen bir yazara göre, fallik dönem olarak adlandırılan 3-6 yaş aralığında erkek çocukların sünnetinin psikolojik etkileri ile ilgili yeterli çalışma bulunmamaktadır. Fallik dönem, çocuklarda cinsel kimlik gelişiminin olduğu dönem olarak kabul edildiğinde ve kastrasyon anksiyetesi göz önüne alındığında, yeterli kanıt olmamakla birlikte, bu dönemde sünnet yapılması önerilmemektedir.24