Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Türk ve İngiliz Hukukunda Şirketlerin Paydaşlara Yönelik Sorumluluğuna Mukayeseli Bir Yaklaşım

A Comparative Approach to the Responsibility of the Companies to Stakeholders in Turkish and English Law

Hüsnü TURANLI, Fatma ESENYEL HANAZ

“Paydaş (Stakeholder)” kavramı şirketler hukuku bağlamında, bir anonim şirketin yönetim kurulu tarafından, paysahipleri dışında, şirket ile doğrudan veya dolaylı bağlantı içinde olan kesimlerin, bu çerçevede şirket ile doğrudan bağlantılı olan tedarikçilerin, müşterilerin, şirket çalışanlarının ve alacaklıların menfaatleri ile dolaylı perspektifte yerel hukuk kuralları ve çevresel etkenler dikkate alınarak mahalli otoritelerin ve halkın menfaatlerinin sosyal sorumluluk projeleri aracılığıyla gözetilmesini gerektiren kapsamlı bir kavramdır. Türk şirketler hukukunda yönetim kurulunun görev ve yetkilerine bakıldığında, daha ziyade şirketin yönetimi ve temsili konusunda çeşitli yükümlülüklerin öngörülmüş olduğu, yönetim kurulunun sorumlulukları kapsamında Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) bir ölçüde şirket çalışanlarının ve alacaklıların menfaatleri dikkate alınmakla birlikte, aynı kapsamda şirketle dolaylı ilişki içinde olan kesimlere karşı yönetim kurulunun sorumluluğu üzerinde yeterince durulmadığı görülmektedir. İngiliz şirketler hukukunda ise en son “Şirketler Kanunu (Companies Act) 2006” ile getirilen düzenlemelerde ve bilhassa m.172 ile başta paysahiplerinin ve şirketin menfaatleri yönetim kurulunun sorumlulukları kapsamında değerlendirilmekle birlikte, yukarıda sayılan kesimlerin de menfaatlerinin göz önünde bulundurulması da yönetim kurulunun sorumlulukları kapsamında ele alınmıştır. Bu konu özellikle yabancı ülkelerde yatırım yapmayı hedefleyen şirketler bakımından ayrı bir önem arz etmektedir. Doğrudan yabancı yatırım (Foreign Direct Investment) doktrini de şirket ile doğrudan veya dolaylı bağlantı içinde olan kesimlerin menfaatlerinin göz önünde bulundurulması gerektiğini öngörmektedir. Şirketlerin temel amacı prima facie ekonomik alanda faaliyet yürütmek ve kar elde etmek olmakla birlikte, bir şirketin yatırım yaptığı ülkede alan sahibi olması, bulunduğu ülke ile ekonomik ilişkilerin yanında çevrenin korunması, yerel hukuk ile uyum içinde olmak, yerel halkla ilişkilerin geliştirilmesi, kurumsal sosyal sorumluluğun (corporate social responsibility) geliştirilmesi gibi sosyolojik etkileşim içinde de olması önem arz etmektedir. Şirketin yatırım yapılan ülkede faaliyet göstermesi, yabancı devlet üzerindeki nüfuzuna, toplumsal kabullenişine ve bulunduğu ülke ile dostane ilişkiler kurmasına işaret etmektedir. Bu çalışmada, şirketlerin salt şirketler hukuku kuralları ile değil, günümüzde bu kurallar kadar önem taşıdığı düşünülen diğer hukuk dalları, bu bağlamda uluslararası yatırım hukuku ve işletme hukuku ile bağı üzerinde de durulmuştur. Yatırım yaptığı ülkede alan sahibi olan şirketin, ilgili üçüncü kişilerle karşılıklı etkileşimi, sınırların sadece devletlerin ülkesel haklarını savunmak için belirledikleri bir mutabakat unsuru olduğu, uluslararası ticaret alanında ise gerek ikili (bilateral) gerekse çok taraflı (multilateral) anlaşmalarla sınırların kaldırıldığı günümüzde artan bir önemi haizdir. Diğer yandan Türk şirketlerinin, birçok uluslararası standardı benimsediği de gözden kaçmamaktadır. Birçok Türk firmasının gönüllü sosyal sorumluluk projeleri yürüttüğü, çevre halkının eğitimi, bölgesel altyapının geliştirilmesi vb. projelere katkıda bulunduğu bilinmektedir. Türk hukuku bakımından, belirtilen konular hakkında hukuki altyapının sağlanması ve geliştirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Bu çalışmadaki amacımız, şirketler hukukunun konvansiyonel alanlarının dışına çıkıp başka alanlarla olan etkileşimine ışık tutabilmektir.

Şirket, Sosyal Sorumluluk, Paydaş, Hukuk ve Çoklu Disipliner Etkileşim.

The concept of “stakeholder” is a comprehensive term which necessitates the board of directors to take into consideration the interests of the parties, in direct or indirect relationship with the company, within this context suppliers, customers, employees and creditors who are in direct connection, and in an indirect perspective the interests of the local authorities and people by means of social responsibility projects through observing the local rules and environmental factors. In Turkish company law, when the duties and powers of the board of directors are studied, it is seen that various duties are levied upon the directors regarding the management and representation of the company. Within this context the interests of the, employees and creditors are observed to a certain extent in Turkish Commercial Code. However, the duties of directors to other parties which are in an indirect relationship with the companies are not duly regulated. In English Law, together with the regulations adopted under the Companies Act 2006 and particularly with section 172, while the interests of shareholders and company are observed primarily, the interests of the other parties’ abovementioned are also taken into consideration as part of the duties of the directors. This topic is especially of a vital importance for the companies which inspire to make investments in foreign countries. The doctrine of foreign direct investment requires the observation of the interests of the parties in direct or indirect relation with the company. While the main purpose of the companies is to carry on economic business and to get profit, it is also deemed important to gain an area in hosting country, besides the economic relations with the country invested in to establish a sociological interaction, through the protection of environment, compliance to local law, the development of relations with local people and blooming corporate social responsibility. The activity of an investing company in hosting country denotes to deeper penetration to foreign country, social acknowledgment and amicable relationships with that country. In this study, the nexus of companies not only with company law rules but also with other branches of law such as international investment law and, business law, The mutual interaction of the company which has an area in host country with third parties has an ever-increasing importance in today’s World where the boundaries represent a matter of agreement for the defence of territorial rights and where those boundaries have been lifted by bilateral or multilateral agreements in trade issues. On the other hand, the adoption of many international standards by Turkish companies is an undeniable reality. There are numerous Turkish companies known to have been performing voluntary social responsibility projects, within this context they contribute to projects pertaining to the education of local people, development of regional infrastructure. We believe that the abovementioned issues need to have a legal basis and be improved in Turkish law. The ultimate purpose of this study is to enlighten a path in order to broaden the company law beyond its conventional fields and to make it interact with other fields.

Company, Stakeholder, Social Responsibility, Law and Multiple Disciplinary Interaction.

I. GİRİŞ

Bilindiği gibi Türk ticaret hukuku, İsviçre-Alman hukuku kaynaklıdır. Ancak son yıllarda şirketler hukuku öğretisine özellikle İngiliz ve Amerikan hukuku kaynaklı yeni kavramlar girmiş ve bu kavramlar yeni Türk Ticaret Kanunu’nun İkinci Kitabı olan “Ticaret Şirketleri” bölümüne de ithal edilmiştir. Özellikle “kurumsal yönetim (corporate governance)1 ”, “uluslararası muhasebe standartları (international accounting standards)”, “riskin erken teşhisi ve yönetimi (early detection and management of risks)2 ”, “iş adamı kararı (business judgement rule)3 ” gibi kavramlar ve uygulamalar şirketler hukuku hükümlerini esaslı biçimde etkilemiştir. Söz konusu kavram ve uygulamaların sadece Türk hukukunu değil aynı zamanda Alman hukukunu da etkilediği bilinmektedir4 . Bahse konu ilkeler aynı zamanda AB tüzük ve yönergelerinde de yer almıştır5 .

Makale konumuz, İngiliz Amerikan hukukunda son yıllarda artan bir önemi haiz bir mesele olan şirketlerin pay sahipleri dışında kalan kesimlerle (stakeholders: paydaşlar) ilişkileri ve şirket menfaati kapsamında bu kesimlere yönelik sorumluluklarıdır. Makalemizde bahse konu paydaşların pozitif hukukumuzdaki konumu ve de lege feranda hukuk açısından sahip olması gereken konumu ele alınmıştır. Bu çalışmayı yaparken, özellikle İngiliz hukuku üzerinde durulmuştur. Çünkü İngiliz şirketler hukukunda pay sahipleri dışındaki ilgili kesimlerin (paydaşların) menfaatlerinin de göz önüne alınması hususu, şirketin yöneticilerine verilen bir görevdir.

Çalışmamızın birinci bölümünde paydaşlık ve şirket menfaati kavramları ele alınmıştır. İkinci bölümünde ise Türk ve İngiliz şirketler hukukunda paydaş menfaatinin konumu, şirketlerin paydaşlara yönelik sorumlulukları, üçüncü bölümde ise kurumsal sosyal sorumluluk meselesinin Türk ve İngiliz hukuklarındaki konumu karşılaştırmalı olarak ele alınmıştır. Bu bölümde iş ahlakı ve rüşvetle mücadele konularına da değinilmiştir. Sonuç kısmında ise bazı önerilerde bulunulmuştur.

II. PAYDAŞ KAVRAMI VE PAYDAŞ MENFAATİ

1960’lı yılların başında “İşletmelerin esas sorumluluğu gelirini maksimize etmektir” şeklinde Friedman tarafından ortaya atılan ve Friedman teorisi olarak da uzun yıllar benimsenen “kar maksimizasyonu” fikri artık değerini yitirmiştir; çünkü işletmeler artık sadece kar elde etme amacına odaklanmamaktadır. Bir başka deyişle işletmelerin ya da şirketlerin amacı sadece pay sahiplerinin menfaatini değil işletmenin ya da şirketin menfaatini gözetmektir. İşletme ya da şirketin menfaati denildiğinde pay sahiplerinin yanı sıra şirketle ile doğrudan veya dolaylı ilişki içindeki diğer birçok kesimin menfaati de göz önüne alınmalıdır.

“Paydaş menfaati” kavramına geçmeden önce “paydaş” terimi üzerinde durmak gerekir. “Paydaş”, paydaş menfaati kuramını ortaya atan Freeman’a göre “pay sahibi dışında kalan ve bir organizasyonun hedeflerine ulaşmasında etkili olan ya da etkilenen kişi ya da gruplar” olarak tanımlanmaktadır6 . Bir görüşe göre paydaşlar, organizasyonun (şirketin) ilişkide bulunduğu kamu veya ilgili piyasalardan oluşmaktadır7 . Bir başka görüşe göre ise paydaşlar (menfaat sahipleri) pay sahiplerinin yanı sıra, çalışanlar, alacaklılar, müşteriler, tedarikçiler, sivil toplum kuruluşları, devlet, potansiyel tasarruf sahipleri ve diğerlerinden oluşmaktadır8 . Son olarak bir yazar paydaşları, “işletmenin amaçlarını elde etmesini etkileyebilen ve bundan etkilenen grup veya bireylerdir” şeklinde tanımlamıştır9 . Bu tanımlar esas alındığında, paydaşlık kapsamı içine klasik anlamda çalışanlar, alacaklılar, müşteriler, tedarikçiler ve çevresel etkenlerin yanı sıra örneğin, hükümet, düzenleyici kurumlar, rakipler gibi şirketle yolları kesişebilen kurum ve kuruluşlar da girebilmektedir10 .

Bilindiği gibi günümüzde şirketlerin iç çevreleri (internal environment) kadar dış çevreleri de (external environment) genişlemektedir11 . İç çevre denildiğinde pay sahipleri, yöneticiler, çalışanlar, şirketle doğrudan teması olan tedarikçiler, müşteriler akla gelmektedir. Dış çevre denildiğinde, toplum, yerel kuruluşlar, hatta şirketin ulusal sınırları aşması ve yabancı yatırımcı bir rol üstlenmesi durumunda yatırım yapılan ülkedeki yönetim, çevre ve tabi olunan yeni hukuk düzeni de dikkate alınması gereken kesimler olarak karşımıza çıkmaktadır12 . Bu kesimlerin şirket faaliyetleri üzerinde doğrudan ya da dolaylı etkileri bulunmaktadır. Sayılan tüm bu kişiler, gruplar ve bir adım ilerisinde halk ya da insan toplulukları şirketin doğrudan ya da dolaylı paydaşlarıdır. Şirketler özellikle orta ve uzun vadeli yatırımlarında tüm bu kesimlerle ilişki içinde olmak durumundadır. Artık günümüzde şirket sadece pay sahipleri, çalışanlar ve yöneticilerden oluşan bağımsız bir tüzel kişilik değildir13 . Şirket, pay sahiplerinin olduğu kadar paydaşların da etkili olduğu bir tüzel kişiliktir. Freeman’ın tanımladığı gibi, bu tek taraflı bir etkileşim değildir.

Kapitalist ekonomik sistemin temel unsurlarından biri olan anonim şirketlerin esas amacı ekonomik faaliyet yürütmektir. TTK m.331’de anonim şirketlerin ekonomik amaç ve konular için kurulabileceği hükme bağlanmıştır. Bir başka deyişle temel amaç pay sahiplerine ekonomik bir menfaat sağlamaktır14 .

Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili hükümleri uyarınca tüm ticaret şirketlerinin tüzel kişiliği vardır. Bu kişilik pay sahiplerinden bağımsız bir kişiliktir ve dolayısıyla pay sahiplerinin yanı sıra şirketin de menfaatinden söz edilebilir. Nitekim şirket menfaati kanuni bir kavram olarak TTK’nın birçok maddesinde yer almıştır15 . Örneğin TTK m.369’da açık olarak şirket menfaati kavramına yer verilmiştir. Öğretide genel olarak kabul gören görüş pay sahiplerinin ve şirketin menfaatlerinin örtüştüğü yönündedir16 . Böyle olması da doğaldır. Şirket gelir elde ettiğinde bu gelir ya pay sahiplerine yansıtılacak ya da onların onayı ile sermayeye katılacaktır.

“Şirket menfaati sadece pay sahiplerinin menfaatinden mi oluşmaktadır?” sorusunun yanıtı günümüzde olumsuzdur. Bir başka deyişle şirket menfaatini sadece pay sahiplerinin menfaati içine sıkıştırmak esasen her ikisine de zarar vermekten başka bir anlam taşımayacaktır. Bu nedenle şirket menfaati, pay sahiplerinin menfaatleri ile birlikte şirket ile ilişkili üçüncü kesimlerin menfaatlerini de bir bütün olarak içeren kapsamlı bir kavramdır17 .

İngiliz Amerikan hukukunda 1980’li yıllarda “pay sahibi menfaati (shareholder interest)” kuramı esnetilerek “paydaş menfaati (stakeholder interest)”nin de dikkate alınmasını öngören yeni bir kuram geliştirilmiştir18 .

Amerika Birleşik Devletleri’nde, ilk olarak 1983 yılında Pennsylvania eyaletinde başlayan ve sonraki yıllarda diğer eyaletlerde de kabul edilen yasal düzenlemelerle şirket yöneticilerinin; çalışanların, müşterilerin, tedarikçilerin ve şirketin faaliyet gösterdikleri bölgelerdeki toplulukların yanı sıra ulusal ve eyalet ekonomileri ve toplumsal gereksinimleri de dikkate almaları öngörülmüştür19 . Bu bağlamda, Pennsylvania 1988 İş Ortaklıkları Kanunu (Business Corporation Law of 1988) Title 15 2. Bölüm 5. Kısım B Alt Kısım 515. maddede yönetim kurulunun yetkileri düzenlenmiştir20 . Buna göre, yönetim kurulu, bağlı komiteler ve yönetim kurulu üyeleri görevlerini yerine getirirken şirket menfaatini göz önünde bulundurmalıdır. Özellikle, verilen kararların pay sahipleri, çalışanlar, tedarikçiler, müşteriler ve alacaklılar ile şirketin işletmeleri ve diğer teşkillerinin bulunduğu bölgedeki topluluklar da dahil olmak üzere tüm gruplar üzerindeki etkilerini dikkate almakla yükümlüdür.

Şirket menfaati konusunda İngiliz-Amerikan öğretisinde “pay sahibi teorisi (shareholder theory), “paydaş teorisi (stakeholder theory) ve karma teori olmak üzere üç farklı görüş ileri sürülmüştür21 . İngiliz hukukunda şirket yöneticilerinin, paydaş adı verilen diğer kesimlerin de menfaatini göz önüne almaları hususu, Şirketler Kanunu’nun (Companies Act 2006) 172. maddesinde bir görev olarak düzenlenmiştir. Çalışmamızın İkinci Bölümünde İngiliz Şirketler Kanunu’nun yöneticilerin görevlerine ilişkin düzenlemeler ayrıntılı olarak ele alınmıştır.