Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Türk Anayasa Yargısında Yeni Bir Denetim Yolu: Bireysel Başvuru

H. Atilla GÜNGÖR

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru imkânının tanınması, Anayasa yargısının insan haklarını koruma fonksiyonunu yerine getirebilmesi için kullanılabilecek önemli araçlardan birisi olarak kabul edilmektedir. Son anayasa değişikliği ile birlikte Türk Anayasa Yargısının da bir parçası haline gelen bu kurum, soyut ve somut norm denetiminin yanında üçüncü bir yöntem olarak hukuk sistemimize dâhil olmuştur. Anayasa yargısında Avrupa modelini benimseyen birçok devlet tarafından bazı farklılıklar dâhilinde kabul edilen ve gün geçtikçe yaygınlaşan bireysel başvuru yolu, bu kurumu kabul etmiş ülkelerin büyük bir bölümünde Anayasa Mahkemelerine yapılan başvuruların sayısal olarak en önemli kaynağını oluşturmaktadır.1

Yöntem bakımından Anayasa Mahkemesine doğrudan başvuru olanağını tanıyan ülkelerin düzenlemelerini ele aldığımızda, bireysel başvurunun iki temel biçiminin varlığından söz edebiliriz. Bunlardan ilki anayasa mahkemesinin denetimine tabi bir normun anayasaya aykırı olduğu iddiası ile kişilerin doğrudan doğruya anayasa mahkemelerine başvuruda bulunabilmesidir. Örneğin Macaristan hukukunda vatandaşlara herhangi bir yasanın anayasaya aykırılığını kişisel çıkarları olmasa bile anayasa mahkemesi önünde ileri sürebilme imkanı tanınmıştır. Bir bakıma soyut norm denetimini başlatma yetkisinin alelade kişilere tanınması anlamına gelen bu düzenleme, rejim değişikliği sonrasında ülke hukukunun olumlu yönde değişimine katkıda bulunduğu belirtilmektedir. İdam cezasının kaldırılmasının yanında kişisel verilerin korunması, ifade özgürlüğü ve mülkiyet hakkı gibi bir dizi anayasal prensibin gelişiminde etkili olduğu ifade edilmektedir.2

Bireysel Başvurunun bir diğer görünüm şekli ise; Anayasa tarafından güvence altına alınmış olan hakların kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasının anayasa mahkemesine taşınmasıdır. Anayasal şikayet olarak da tanımlanan bu yöntemin en bilinen örneklerinin Almanya hukukunda yer alan “Verfassungsbeschwerde” ile İspanyol hukukunda yer alan “Amparo” olduğu söylenebilir. Alman Hukukundaki görünüm şekliyle “Verfassungsbeschwerde” kamu gücünün bir işlem ve eylemi nedeniyle kişinin kendisine ait bir temel hakkın ya da temel hakka özdeş bir hakkın ihlal edildiği iddiası ile yapılan bir başvurudur.3 İspanya Hukukunda yer verilen “Amparo” kurumuna göre ise şikâyetin konusu yine kamu gücünün faaliyetidir fakat şikâyetin konu olarak kapsamı Alman Hukukundan farklı olarak kişi özgürlükleri ve siyasal haklarla sınırlıdır.4 Görüldüğü üzere İspanyol ve Alman Hukukunda ilk yöntemden farklı olarak doğrudan doğruya anayasa mahkemesinin denetimine tabi bir norm kişiler tarafından anayasaya aykırılık iddiası ile mahkemeye taşınamamakta; başvurunun yapılabilmesi için mutlaka kamu gücünün bir işlemi ya da eylemi nedeni ile kurumun ülkeye göre değişen kapsamı çerçevesinde anayasada yer alan hakların ihlal edildiği iddiası öne sürülebilmektedir. Son anayasa değişikliği ile ülkemizde kabul edilen sistem ise yine kendine has bir takım özellikler dâhilinde esas itibariyle ikinci grup içerisinde yer almaktadır.