Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Adi Konkordatoda Faize İlişkin Özellikli Durumlar

Special Circumstances Regarding Interest in Ordinary Concordatum

Beşir Fatih DOĞAN

İİK m. 285’e göre, borçlarını vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulmak için konkordato talep edebilir. Konkordato, konusuna göre (tenzilat, vade veya karma konkordato gibi) veya yapılış zamanı bakımından (iflas dışı/adi veya iflas için konkordato) çeşitli türlerde karşımıza çıkmaktadır. Uygulamada sıklıkla karşılaşılan ise tenzilat ve/veya vade içeren adi konkordatodur. Adi konkordato uygulamasında faiz bakımından birçok problemle karşılaşılmaktadır. Konkordato talep eden şirketten alacaklı olan ve alacakları rehinle teminat altına alınmamış bulunan kimselerin alacaklarına ne zamana kadar faiz işletileceği ya da alacak kayıtları yapılırken, faiz oranı hangi oran üzerinden yapılacağı ve komiserin bu faiz oranı üzerinde bir inceleme yetkisi olup olmayacağı gibi birçok probleme çözüm getirilmesi gerekmektedir. İşbu çalışmada uygulamada yaşanan bu gibi sorunlara çözüm önerileri sunulacaktır.

Alacak, Faiz, Geçici Mühlet, Kesin Mühlet, Konkordato.

According to the Article 285 of Bankruptcy and Enforcement Law (“BEL”), any debtor, who is unable to discharge its mature debts or in danger of insolvency for the maturing debts, may request concordatum in order to be able to pay its debts or to avoid a possible bankruptcy by providing maturity or deduction. Concordatum has various kinds and may change according to its subject (such as deduction, maturity or concordatum) or the time it was takes effect (such as concordatum for non-bankruptcy/ordinary concordatum or concordatum for bankruptcy). The most common kind of concordatum in practise is the corcordatum which includes deduction and/or maturity. In ordinary concordat practice, several problems are encountered regarding the interest. Many problems need to be resolved, such as how long the interest will be charged on the receivables of the person who is the creditor of the company requesting the concordat and whose receivables are not secured by pledge, or when the receivables are recorded, on which rate the interest rate is and whether the commissioner has the authority to examine this interest rate. In our study, the above-mentioned issues will be examined and solutions to these problems in practice will be presented.

Concordatum, Credit, Definite Respite, Interest, Temporary Respite.

I. GENEL OLARAK

Borçluya konkordato mühleti verilmesi, borçlu ve alacaklılar bakımından çeşitli hukukî sonuçlar doğurur. Özellikle alacaklıların hakları belli ölçüde kısıtlanır. Örneğin “İİK m.294/1’e göre, mühlet içinde borçlu aleyhine, İİK m.206’nın birinci sırasında yazılı imtiyazlı alacaklar dışında 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvele başlamış takipler durur. Aynı şekilde ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları da uygulanmaz.

Alacaklıların haklarının kısıtlanmasının birçok sebebi vardır. Gerçekten konkordatoya başvuran kişi, Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen geçici mühlet süresince İİK m.288/1’de yer alan “Geçici mühlet kesin mühletin etkilerini doğuracaktır.” hükmü gereğince kural olarak bir icra takibi ile karşılaşmadığı için, faaliyetine daha rahat devam edecektir. Devamında borçlu lehine kesin mühlet kararının verilmesi halinde ise borçlu konkordato projesi üzerine yoğunlaşabilecek, alacaklılarla müzakere edebilecek ve muhtemel bir tasdik kararı için kendisini hazırlayabilecektir. Bir başka ifadeyle, borçlu mühlet esnasında “iyileşmeye” hazırlanabilecektir.1

Ayrıca alacaklıların haklarının belli ölçüde kısıtlanması alacaklılar arasındaki eşitliği de korur.2 Zira alacaklılar arasında eşitlik külli icrada söz konusu olan bir kavramdır. Bu kapsamda, eşitlik alacaklılar arasında paranın garameten paylaştırılması şeklinde somutlaşır. Aynı zamanda tanınacak hak ve yetkiler bağlamında alacaklılara kural olarak eşit muamele edilmesini içerir.3 Zira külli icra sürecinde imtiyazlı ve öncelikli alacaklılar olacaktır.

İşte bu ve benzeri sebeplerle “Kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları” başlıklı “İİK m.294” hükmü pozitif bir norm olarak kabul edilmiştir.

Çalışmamızın konusu “İİK m.294/3” hükmüdür. Buna göre, “tasdik edilen konkordato projesi aksine hüküm içermediği takdirde kesin mühlet tarihinden itibaren rehinle temin edilmemiş her türlü alacağa faiz işlemesi durur.” Hüküm, icra ve iflas hukukunu ilgilendirdiği kadar, “faiz” nedeniyle ticaret hukukçularının da ilgi alanına girmektedir. Ayrıca adi konkordato prosedürü içinde faize ilişkin birçok usul ve maddi hukuk meselesi ortaya çıkmakta; konkordato komiserinin veya mahkemenin bu hususlarda karar vermesi beklenmektedir.

II. FAİZİN DURMASI

“İcra ve İflas Kanunu m.294/3’e göre, tasdik edilen konkordato projesi aksine hüküm içermediği takdirde kesin mühlet tarihinden itibaren rehinle temin edilmemiş her türlü alacağa faiz işlemesi durur.”4 Bu düzenleme ile borçluya kendisini toparlama imkânı verilmek istenmiştir. Ayrıca faizlerin durması alacaklılar toplantısındaki nisapların tespiti bakımından da kolaylık sağlamaktadır. Zira konkordato komiserinin nisabı hesaplarken, her bir alacak bakımından işleyebilecek faizleri nazara almaması muhtemel hesap hatalarının ve ihtilafların önüne geçmektedir.5

Kanunun açık lafzından da görüldüğü üzere, konkordato mühleti verilmesi ile faizin durması her alacak için geçerli değildir. Nitekim rehinle temin edilmiş alacaklarda faiz işlemeye devam etmektedir. Diğer taraftan faizlerin işlemeye devam edeceğine ilişkin olarak projeye hüküm de konulabilir. Ancak hükmün lafzı her konunun aydınlatılması için yeterli değildir. bu sebeple hükümde geçen durumların ayrı ayrı ele alınmasında fayda vardır.

İcra ve İflas Kanunu m.286/1 uyarınca konkordato başvurusuna eklenmesi gereken belgelerden ilki “konkordato ön projesi”dir. Bu projede nelerin bulunması gerektiği “İİK m.286/1’de” ve “Yönetmelik m.6’da” düzenlenmiştir. Buna göre, “konkordato ön projesinde; borçlunun borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceği, bu kapsamda alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacakları, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağı, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın hangi yöntemle temin edileceği belirtilir”.

Ön proje, borçlunun rasyonel bir teklif sunup sunmadığını ve özellikle hakkında yapılan icra takiplerini başarısızlığa uğratma amacının olup olmadığını tespit edebilmek açısından önemlidir.6 Bir başka ifadeyle borçlunun dürüst davranıp davranmadığı ön projeden anlaşılabilir. Ayrıca ön proje konkordato süreci boyunca (geçici veya kesin mühlet boyunca) değiştirilebilir. Bir başka ifadeyle, ön proje statik bir metin değildir.7

Borçlu ön projede, alacaklara faiz işlemeye devam edeceğini öngörebilir. Bu durumda konkordato talep eden borçlunun borcunun kaynağına göre söz konusu alacağa uygun faiz işletilir. Meselâ kullanılan bir krediden kaynaklı borçta, kredi sözleşmesinde gösterilen faiz oranı üzerinden veya ticari bir işten kaynaklı borçta, taraflar arasında aksi kararlaştırılmamışsa TCMB kısa vadeli avanslar için öngörülen oran üzerinden faiz işlemeye devam eder.

Kaldı ki, projede faizin işlemeye devam edeceğinin gösterilmesi, kimi durumlarda “İİK m.305/1-b ile de yakından ilgilidir. Bu maddeye göre, konkordatonun tasdik şartlarından biri de, teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olmasıdır.”8 Bu kapsamda borçlunun aktif ve pasif dengesi nazara alınmaktadır.9 Yargıtay bir kararında aktifi pasifinin üç katı olan bir borçlunun teklif ettiği konkordatonun reddedilmesi gerektiğine hükmetmiştir.10 Bu kararın çıkış noktası, borçlunun malvarlığında bulunan aktif kesimin pasif kesimi bu derece aştığı durumlardan, borçluya uzun süre faizden kurtulmasını sağlayacak biçimde vade konkordatosu yoluyla da olsa konkordato yapma imkânı verilmek istenmemesidir. Gerçekten de giderek artan enflasyona rağmen faizsiz ödenen borç nedeniyle alacaklıların zarara uğraması önlenmelidir.11

Projede faizin işlemeye devam etmesi bakımından akla gelen soru şudur; Borçlu, mühlet içinde alacaklılara farklı faiz oranları teklif edebilir mi? Bir başka ifadeyle alacaklı ve borçlu arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden doğan ve taraflar aksini kararlaştırmadığı için mevzuat gereği uygulanması gereken faiz oranları, projede her bir alacaklı bakımından farklılaştırılabilir mi?

Kanaatimizce borcun doğumu esnasında taraflar arasında faiz oranı belirlenmiş olsa da olmasa da, projede her bir alacaklı için faiz oranı belirlenmesi mümkün olmamalıdır. Gerçekten de bu şekilde bir imkânın bulunması hâlinde, borçlu alacaklılar toplantısında olumlu oy alabilmek adına oy oranını çoğaltabilmek için bazı alacaklılara yüksek miktarda faiz uygulayabilir. Böylece desteğini aldığı kimseler sayesinde projenin kabul edilmesini sağlayabilir. Kaldı ki, bu yaklaşım konkordatoya tabi alacaklar ve alacaklılar bakımından cari olan eşitlik prensibi karşısında mümkün olmamalıdır. Zira alacaklılara farklı oranlarda faiz işletileceğinin öngörülmesi, alacaklıların sınıflara ayrılarak her bir sınıf için farklı bir ödeme oranı belirlenmesine sebep olur.12 Yargıtay bir kararında “... konkordato teklif eden borçlunun dürüst olması tasdikin şartlarındandır. Bazı alacaklıların dosyaya sunduğu sözleşmelere göre, davacı borçlunun bazı alacaklılardan olumlu oy almak için proje dışı sözleşmeler yaparak, bu alacaklılara faizli ödeme öngördüğü anlaşılmıştır. Tasdik edilen projede davacı borçlarını 18 ayda faizsiz olarak ödemeyi teklif etmiş olmasına rağmen projenin dışına çıkarak alacaklılar arasında adaletsizlik yaratacak şekilde sözleşme yapması, konkordatonun dürüstlük kuralına uygun düşmemektedir...” ifadelerine yer vererek, eşitlik prensibine vurgu yapmıştır.13