Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Ceza Yargıcının Tarafsızlığı

The Impartiality of Criminal Judge

Cengiz Ozan ÖRS

Tarafsızlık, hukuksal, psikolojik, sosyolojik ve etik yönleri bulunan disiplinler arası bir kavramdır. Tarafsızlık, ceza adaletinin sağlanmasındaki temel etik ilkelerden olduğundan, yargıçlarda bulunması gereken niteliklerdendir. Bağımsızlık ile yakından ilintili olan tarafsızlık, hukuk devleti ilkesi ve adil yargılanma hakkının unsurlarından biridir. Tarafsızlığın disiplinler arası bir kavram olmasından dolayı, yargıçlara disiplinler arası eğitim verilmelidir. Bu eğitim, yargıcın görevden yasaklanması, reddi ve çekinmesi gibi tarafsızlığın sağlanmasının güvencesi olarak adlandırılmalıdır.

Tarafsızlık, Nesnellik, Bağımsızlık, Yargıç, Mahkeme, Ceza Yargılaması, Yargıcın Çekinmesi, Yargıcın Reddi.

The impartiality is an interdisciplinary concept that has legal, psychological, sociological and ethical aspects. Impartiality is a qualification that must be found in judges since it is one of the basic ethical principles in the provision of criminal justice. The impartiality, which is closely related to independence, is one of the elements of the rule of law principle and the right to a fair trial. Because the impartiality is an interdisciplinary concept, judges should be given interdisciplinary education. This education should be called as the assurance of impartiality such as the prohibition of the judge from the duty, recusation and abstention of judge..

Impartiality, Objectivity, Independence, Judge, Court, Criminal Proceeding, Abstention of Judge, Recusation.

Giriş

Ceza yargıcı, çözümlenmek üzere önüne getirilmiş bulunan ceza uyuşmazlığını, iddia ve savunmanın ışığında yargılayıp karar veren kişi1 olup, yargı görevi yapmaktadır (TCK m. 6). Özelde ceza yargıcının genelde yargıcın, bağımsız ve tarafsız olması gerekir. Çünkü adalet simgesinin, elinde terazi bulunan gözü kapalı bir kişi olarak kabul edilegelmesi, yargıcın taraflardan birinin olumlu veya olumsuz etkisi altında kalmaması gerektiğini gösterir. Yargıç mecazi2 anlamda gözünün kapalı olduğu, yani taraflara yabancı kalabildiği, ölçüde doğru ve yerinde bir karar verir3 .

Bu çalışmada tarafsızlık kavramı, ilk aşamada disiplinler arası bir kavram olarak ele alınacaktır. Kavram, ikinci aşamada bağlantılı olduğu hak ve ilkeler yönünden incelenecek; üçüncü aşamada, AİHM’in geliştirdiği tarafsızlığın değerlendirilmesine yönelik ölçütlere (nesnel; öznel tarafsızlık) değinilecektir. Son olarak dördüncü aşamada, tarafsızlığın güvenceleri incelenecektir. Bu kapsamda, CMK’da yer verilen tarafsızlığın güvenceleri (yargıcın görevden yasaklanması, reddi, çekinmesi) yanında, ‘tarafsızlığın disiplinler arası bir kavram olduğu kabulüne bağlı olarak yargıçlara çok yönlü bir eğitim verilmesi’, tarafsızlığın güvencesi olarak önerilecektir.

I. Disiplinler Arası Bir Kavram Olarak Tarafsızlık

Yargıç açısından tarafsızlık, yargıcın, yargılama yaparken yan tutmaması, taraflara karşı nesnel (objektif) olması ve kişiliğinden sıyrılabilmesi demektir4 . Tarafsızlık, taraflara yönelik leh veya aleyhe bir duyguya, çıkara sahip olmamayı5 ; önyargılardan arınmış olmayı gerektirir6 . Eğer “bir” davada, taraflar değişse de aynı karar verilebiliyorsa, orada tarafsızlık var demektir7 .

Tarafsızlık öncelikle yargıcın iç(sel) dünyası ile ilgilidir8 . Bu yönüyle tarafsızlık, bir psikoloji kavramı olarak ortaya çıkar. Psikolojide, yargıcın tarafsız olabilmesi için arınması gereken “önyargı”, “belirli bir grup veya kişiyle herhangi bir deneyimi olmaksızın, peşinen oluşturulan olumsuz tutum9 olarak tanımlanır. Nesnellik ise, “gerçekte varolan ya da gözlemlenebilen olgulara dayanan; tarafsız, kişisel hislerden, yorumlardan ya da önyargılardan etkilenmeyen” biçiminde tanımlanmaktadır10 . Görüleceği üzere, psikolojide de tarafsızlık, önyargı (yokluğu) ve nesnellik11 iç içe geçmiş kavramlardır. Yargıcın psikolojisinde hayal gücüne, içgüdüselliğe, telkine12 , sempati ve antipatiye yer olmamalıdır13 . Bunlarla beraber, karar vermede empati kurma süreci de yargıda kullanılmaz. Yargıcın, kendisini mağdurun, sanığın, yakınlarının ya da tanığın yerine koyması; yani içe bakış yöntemi doğru değildir14 . Çünkü bunlar, ruhsal sahada yargıcın nesnelliğini ve tarafsızlığını bozucu etkilere sahiptir15 . Yargıcın kendisini, özniteliğini aşan bir psikoloji içerisinde olması gerekir16 .

Tarafsızlığın diğer yönü, sosyolojik yönüdür. Tarafsızlık kavramının hukuk sosyolojisi bakımından da ele alınması gerekir. Hukuk ile ahlak arasındaki ilişkinin temeli, adaletin aslında iyi bir şey olmasına dayanır. Bilindiği üzere, adalet17 hukukun idesidir18 . Değer olarak adaletin içeriğinin doldurulması19 gerekir. Adaletin içeriğinde hüküm veren yargıçların tarafsızlığı ise kuşkusuz önemli ve yadsınamayacak bir yere sahiptir.

Bilindiği üzere hüküm, bir dava mahkemesinin hukuksal uyuşmazlığı çözen son kararıdır20 . Ceza yargılaması bakımından ise, ceza mahkemesinin ceza uyuşmazlığını çözen son kararıdır. Hükmün, bir karar olarak ortaya çıkarken, tarafsız kişi ya da kişilerce, gerekçeli ve mantıksal bütünlükte oluşturulması beklenir. Hükmün bu özellikleri, herhangi bir karar almaya göre onu farklılaştırmaktadır. Bu farklılaşma, adaletin sağlanmasının da bir garantisidir21 .

Tarafsızlık, genel olarak etik (ahlak felsefesi), özel olarak meslek etiği ile de ilgilidir. Etik, en basit ve genel anlamıyla, ahlakın bilgisi olarak tanımlanır. Etik davranış ise, iyi ve doğru olan davranıştır. Bu anlamda etik ya da ahlakın bilgisi, iyi ve doğru davranışların ölçütlerinin bilgisi demektir22 . Diğer bir anlatımla, etik, insanın davranışları sırasında kullandığı ahlaki ilkeler bütünüdür. Etik ilkelerin belirlenmesindeki amaç, iyi insana ulaşmaktan daha çok iyi ve doğru davranışın ne olduğunu belirlemektir. Çünkü doğruluk, iyi ve doğru insanın bulunması olasılığına bırakılamayacak kadar önemlidir. Meslek etik ilkeleri belirlenirken de bireysel etik ilkelerden yararlanılmalıdır. Bu yönüyle ceza adaletinde temel etik ilkeler, adil ve hakka uygun karar vermeyi amaçlar23 . Tarafsızlık ise, bağımsızlık gibi ceza adaletinin sağlanmasındaki temel etik ilkelerdendir24 ve böylece yargıçlarda bulunması gereken niteliklerdendir25 . Yargıç, tarafsız olma bilincine ve ahlakına sahip olmalı, bunu bir meslek kuralı olarak yaşamına egemen kılmalıdır26 . Ne var ki, yargıçlar birer makine değildirler. Onlar da insandırlar. Bu nedenle, tarafsız olma amacı yüzde yüz sağlanamaz; bu amacın mümkün olduğunca gerçekleştirilmesine çalışılır27 . Tarafsızlığa ilişkin hukuksal korumalar normatif bir güvence sağlamakla birlikte her koşulda tarafsızlığın içten gelen yönünü garanti edemezler. Bu nedenle, yargıç öyle bir kişilik örgüsü içinde olmalıdır ki mümkün olduğunca tarafsız olabilsin28 .

Mutlak tarafsızlık bir hayal, dürüstlük29 ise bir görevdir. Ancak bunun farkında olan bir yargıç tarafsızlık konusunda bilinçli bir çaba gösterebilir30 . Bu çaba içerisinde etik, psikolojiyle ilgilidir. Çünkü psikolojik süreç ile etik düşünme gelişimi birbirine paralel biçimde oluşur31 . Başka bir anlatımla, insan psikolojisinde taraflı davranmak için birçok etken vardır. Bu etkenler ancak farkındalıkla ve etik değerlere sahip olunmasıyla önlenebilir. Görüleceği üzere, tarafsızlık kavramı hukuktan önce psikolojik, sosyolojik ve etik yönleri bulunan disiplinler arası bir kavramdır. Böyle olunca yargıçlara verilecek eğitimin de disiplinler arası olması gerekir. Bu konuya ilerleyen bölümlerde tarafsızlığın güvenceleri başlığı altında değineceğiz.

II. Tarafsızlık İle Bağlantılı Haklar ve İlkeler

Tarafsızlık kavramı, bağımsızlık kavramı ile yakından bağlantılıdır32 . Bu bağlantı öyle güçlüdür ki, tarafsızlık ile bağımsızlık kavramları iç içe geçmiştir. Bağımsız olmayanın tarafsız olabilmesi kural olarak mümkün değildir33 . Çünkü tarafsızlığı sağlamanın etkili bir aracı olan bağımsızlık, aslında yargıcın tarafsızlığının bir gereğidir34 . Ancak, tarafsızlığın gerçekleşmesi için bir önkoşul olan bağımsızlık35 , tarafsızlığın sağlanması bakımından tek başına yeterli de değildir.

Yargıcın nesnel bir biçimde ve yasalara uygun olarak karar verebilmesinin ilk güvencesi, onun yargılama dışı etkilere karşı korunmasıdır. Bunu da yargıcın bağımsızlığı (ya da mahkemelerin bağımsızlığı36 ) ilkesi ve yargıçlık güvencesi başta olmak üzere buna ilişkin güvenceler sağlamaktadır37 . Diğer yandan, yargıcın somut olayı yargılarken yargılama içi etkilere karşı da korunması gerekmektedir ki bunu sağlayacak olan da yargıcın tarafsızlığıdır38 . Yargıcın, gerek yargılama içi etkilere kapalı olması gerekse yargılama dışı etkilere karşı korunması, nesnel bir biçimde yasalara uygun olarak karar verebilmesinin gerekleridir. Tarafsızlığın bir yönü nesnellik olduğuna göre, bağımsızlık, nesnelliği sağlamanın bir aracı olarak tarafsızlık bakımından mutlaka bulunmalıdır. AİHM, bağımsızlık ve tarafsızlık kavramları arasında yakın bir bağ olduğundan, bu iki gerekliliği bir arada değerlendirmektedir39 . Anayasa Mahkemesi’ de, 15.10.2002 tarihli kararında40 bağımsızlık ile tarafsızlık arasındaki ilişkiye değinmiştir41 .

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 138. maddesinin birinci cümlesinde “Hakimler görevlerinde bağımsızdırlar” denerek yargıcın bağımsızlığından söz edilmesine karşın, gerek bu maddede gerekse Anayasa’nın diğer maddelerinde yargıcın tarafsızlığından “açıkça” söz edilmemekteydi. Ancak, 16.04.2017 referandumuyla kabul edilen anayasa değişikliği sonucu Anayasa m. 9’un yeni halinde tarafsızlıktan da söz edilmektedir. Buna göre, “yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır” (Değişik: 16/4/2017-6771/1 md.). Bu değişikliğin Anayasa’da, tarafsızlık kavramının “açıkça yer alması” dışında bir farklılık yaratmadığı söylenmelidir. Çünkü Anayasa’da bağımsızlığı garanti altına alan hükümler bulunmaktayken, tarafsızlığın sağlanmasına yönelik hükümler yoktur. Bu anlamda tarafsızlığın sağlanması ceza yargılaması yönünden CMK’ya bırakılmıştır (CMK m. 22-32)42 . Gerçekten, tarafsız olacağından kuşku duyulan yargıcın yerine tarafsız yargıcın yargılama yapmasını sağlayacak kurumlar, başka bir deyişle tarafsızlığın güvenceleri, yargıcın görev yapmaktan yasaklanması, reddi ve çekinmesidir43 ki bunlar Anayasa’da değil; CMK’da düzenlenmiştir44 . Bu üç kuruma ileride değineceğiz.