Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Banka Havalelerinde 
Sebepsiz Zenginleşme

Unjust Enrichment in Bank Transfers

Turgut ÖZ

Paranın sıradan bir taşınır mal olmanın ötesinde işlevleri ve özellikleri bulunmasına rağmen, mevcut eşya hukuku düzenlememizde, özel durumlara ilişkin bir iki istisnaî hüküm dışında, para taşınır mülkiyetine ilişkin hükümlere tabi tutulmuştur. Oysa paranın bağlandığı maddi eşyanın (kağıt veya metal) ötesinde gayrı maddi bir “değer sağlama” işlevi bulunmaktadır. Üstelik bankacılık işlemleri bakımından bunun da ötesine geçecek şekilde, paranın bağlandığı materyalin el değiştirmesi de söz konusu olmadan para havalesinden söz edilmektedir. Gerçekte bu işlemlerde ne MK m.763 uyarınca bir taşınır mülkiyeti devri ne de TBK m.555 anlamında bir havale söz konusudur. Burada banka ile sözde para gönderen ve sözde para alacak olanlar arasında ayrı ayrı carî hesap ve ciro sözleşmeleri uyarınca yapılan ibra ve borç tanıması işlemleri söz konusudur. Bunlar bir tür “üç köşeli ilişki”dir. Başka bankalardaki hesaplar arasında nakil yapılacak ise, üç yerine dört köşeli bir ilişki ortaya çıkmaktadır. Birbirini izleyen bu işlemlerin hangisinde yanlışlık söz konusu olmuşsa, buna göre sebepsiz zenginleşme ilişkisinin tarafları belirlenecektir. Bazen de sebepsiz zenginleşme dahî oluşturmayan geçersiz kayıtlar söz konusu olacaktır. Elbette bu tür yanlışlıklar ciro sözleşmesine aykırılık oluşturduğu ölçüde taraflar arasında aynen ifa ve tazminat taleplerine de imkân verecektir.

Sebepsiz Zenginleşme, Para ile Zenginleşme, Banka Havalesi, Banka Hesabı.

Although the Money has functions and features beyond ordinary moveable, except for a few exceptional provisions, in our existing property law system, it has been subjected to the rules about moveable. But the Money has a function of providing an intangible (immaterial) value beyond the material (paper or metal) which it is attached to. Moreover in terms of banking transactions, transfer of money value seems possible without the transfer of the material onwhich the related money has been printed. However in reality neither the transfer of any movable in the meaning of TCC Art.763 nor transfer of a performance in the meaning of CO Art.555 exists in this situation. True meaning of these transactions are release of debt and acknowledgment of debt pursuant to a current account contract and an endorsement contract between bank and its costumers separately. These are a kind of triangular relationship. If the transfer should be made between different banks, this time there would be quadrilateral relationship. Parties to the unjustifiable enrichment relation are identified by looking at which process is wrong. Consequence of some incorrectly processed records is the invalidity of registered bank account. Add to this consequence, same mistakes also give rise to claims for performance and compensation between parties as a result of the breach of account contract and endorsement contract.

Unjustified Enrichment, Enrichment by Money Transfer, Bank Transfer, Bank Account.

1. Para ile Yapılan Kazandırmanın Özelliği

Paranın hukuksal niteliği, ödeme aracı olarak piyasalarda kullanılma tarzının ulaştığı karmaşık ve sofistike özellikler karşısında, artık klasik sınıflandırmalarla açıklanabilir olmaktan çıkmıştır.1 Bilindiği üzere, bugün halen yürürlükte olan eşya hukuku sistemimizde, tüm mallar, taşınır ve taşınmaz eşya ayırımında toplanmaktadır. Sadece eşyalar üzerinde kurulan bir hak türü olan aynî haklar bakımından da Medeni Kanunda tipe bağlılık ve sınırlı sayıda olma kuralı bulunduğundan, para üzerinde herkese karşı ileri sürülebilecek bir sahiplenme imkânı, ancak onun bir taşınır eşya sayılması ve bu eşya üzerinde de mülkiyet hakkı bulunması ile mümkün olacaktır. Bunun dışında paranın ifade ettiği değere ilişkin ancak “alacak hakları” söz konusu olabilir. Bunlar da borçlar hukuku çerçevesinde ancak borçlu ve alacaklısı arasında nispî bir ilişki yaratacaklarından, bu noktada eşya hukukunun çerçevesinden büyük ölçüde dışarı çıkarız.

Taşınır eşya olma, TMK m.762 hükmünde düzenlenmiştir. Taşınır mülkiyetinin konusu olarak ifade edilen taşınır eşya, “taşınabilen maddi şeyler” ve “doğal güçler” olabilir. Para bir doğal güç olmadığına göre, ancak “taşınabilen maddi bir şey” olarak mülkiyete konu olabilir. Buna göre, tedavüle çıkarılmış kağıt veya madeni paranın fiziksel varlığını devretmeden üzerindeki mülkiyet durumu kural olarak değişmeyecektir. Bu kağıt ve metal parçalarının kural olarak ancak TMK m.763 çerçevesinde zilyetliği devredilirse mülkiyetleri devredilecek veya rehnedilebilecek; istisnaen de geçerli bir zilyetlik devri bulunmasa bile, diğer taşınırlar gibi, TMK m.767 uyarınca sahiplenme yoluyla, TMK m.769 uyarınca bulunmuş eşya olarak, TMK m.776 uyarınca karışma yoluyla, TKM m.777 uyarınca kazandırıcı zamanaşımıyla ve nihayet TMK m.599 uyarınca miras yoluyla üzerlerinde mülkiyet hakkı kurulabilecektir.

Paranın bu taşınır eşya niteliği yanında, Hemen daima mislî eşya olacağı da göz önüne alınmalıdır. Tedavüldeki paranın zilyetliği devredilirken seri numaralarının biliniyor olması da onları mislî eşya olmaktan bir başına çıkarmaz. Seri numaralarını bilinmesinin ötesinde, bu o paralara diğerlerinin arasında farklı bir önem ve özellik atfedilmesini de sağlamalıdır.

Bu genel kurallar dışında, Medeni Kanun’da paranın bir eşya olarak arz ettiği özelliğe dair tek hüküm, 990. Maddedir. Bu hükme göre: “Zilyet, iradesi dışında elinden çıkmış olsa bile, para ve hamile yazılı senetleri iyiniyetle edinmiş olan kimseye karşı taşınır davası açamaz.” Taşınırlarda tasarruf yetkisi eksikliğine rağmen iyi niyetin korunarak mülkiyet naklinin geçerli sayılacağına dair bu hükümde, paranın mülkiyetini nakil için de kural olarak zilyetlik naklinin gerektiği açıkça belirtilmiş olmaktadır. Ne var ki, maddede sonuç bağlanan “paranın elden çıkması” ifadesinin, hemen izleyen “hamile yazılı senetleri” ifadesinden de anlaşılacağı üzere, para değerinin bağlandığı banknot ve metal paraları kastettiği anlaşılmaktadır. Bu bakımdan söz konusu hüküm, kaydî ve sanal para transferlerinde iyi niyeti koruyucu bir etkiye sahip olmayacaktır. Esasen aşağıda ele alacağımız üzere, özellikle banka havalelerinde gerçek bir para nakli değil sadece alacak borç ilişkisi değişiklikleri söz konusu olduğundan ve geçersiz alacak hakkının iyi niyetle kazanılmasını sağlayan bir hüküm de -muvazaaya ilişkin TBK m.19/2 hariç- bulunmadığından; kimse banka hesaplarına yapılan haksız alacak kayıtlarından iyi niyet gerekçesiyle istifade edemeyecektir. Bunlar olsa olsa - aşağıda açıklayacağım üzere- TBK m.18 uyarınca soyut borç tanınması olarak bir alacak hakkı yaratırsa da neticede sebepsiz zenginleşmeye konu olurlar.

Öte yandan, Türk Borçlar Kanunu’nda pek çok maddede “para” ifadesi çeşitli sorumluluk ve hesaplama hükümlerinde geçmekte ise de, doğrudan para kavramına sonuç bağlayan iki hüküm vardır. “Para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde,” ifa edilir diyen TBK m.89 ve “Konusu para olan borç ülke parasıyla ödenir.” diyen ve “ülke parası dışında bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa,” ödemenin hangi para birimine göre yapılabileceğini düzenleyen TBK m.99. Para borç konusu olarak bir de faiz hükümleri bakımından önem taşır.

Bunlar dışında, Kanunun Özel Borç İlişkileri kısmında dolaylı olarak paranın niteliğine ve işlevine işaret eden iki düzenlemeden de söz edilebilir. Biri, tüketim ödüncü sözleşmesinin konusunu tarif ederken “bir miktar parayı ya da tüketilebilen bir şeyi..” devretmeyi ifade eden TBK m.386; diğeri ise havaleyi düzenlerken havale edenin “..para, kıymetli evrak ya da diğer bir mislî eşyayı..” verme ve kabul etme yetkilerini verdiğini düzenleyen TBK m.555’dir.

Bütün bu hükümlerden çıkabilecek sonuç, temel kanunlarımızın parayı, iyi niyetin korunması ve borçların ifası bakımından bazı özel sonuçlar bağlamakla birlikte, bir tür taşınır eşya olarak gördüğü taşınırlara ilişkin hükümlere tabi tuttuğudur.

Ne var ki uzun zamandan beri ve özellikle bugün, paranın ekonomik, toplumsal ve felsefî anlamının, işlevinin, hukuk sistemimizin “taşınır eşya” kavramının çok dışına taştığı görülmektedir. Her şeyden önce, en klasik ve tarihî niteliğiyle bile para, TMK m.762 hükmündeki diğer taşınırlar gibi sadece fiziksel bir varlık veya enerji miktarı değil, ayrıca bir “ekonomik değer taşıyıcısı”dır. Paraya asıl önemini ve özelliğini veren de budur. Tarihsel dönemlerin altın, gümüş vb. değerli madenleri ile üretilmesinin son bulup, küçük kağıt veya değersiz metal parçalarında basılmasıyla birlikte, paranın değişim değeri ile fiziksel varlığının değeri arasındaki ilgi tamamen kopmuştur. Buna karşılık, bu fiziksel varlığı ile kendisine iliştirilen ekonomik değer arasındaki bağ ise, kopmaz şekilde devam etmektedir. Kağıt paralara özel bir tür yasal kıymetli evrak niteliği veren, metal paralara da aynı “eşyaya bağlı değer” niteliğini sağlayan bu özellik sayesinde/yüzünden, paraya bağlı değer birimi ancak bu kağıt ve metalin mülkiyetine sahip olmakla edinilmekte, bu kağıt ve metalin devredilmesi ile sahip değiştirmektedir.

Üretilmesinin ve sahip olduğu nominal değerin yasa gereği devlet tekelinde olması da, diğer taşınırlardan farklı bir yanıdır. Devletin yetkili kurumu dışında parayı kimse üretemez, herkes sadece üretilip usulüne göre piyasaya çıkmış paraları edinebilir ve devredebilir.

2. Banka Havalelerinin Niteliği

Bu tarihsel özelliklerinin yanında, çağdaş ve gelişmiş piyasa ekonomilerinin paraya eklediği bir boyut daha vardır ki, onu Medeni Hukuk’un taşınır malı olma özelliğine tamamen yabancılaştırmaktadır. Bu da, paranın özellikle banka işlemleri uygulamasında tamamen kaydî bir değer olarak işlem görmesidir. Bu uygulamada, “hesaba para havalesi” olarak ifade edilen işlemler bakımından artık paranın ona taşınır özelliği veren fiziksel varlığı ile ilişkisi tamamen kopmuştur. Aynı özellikle banka kartları, kredi kartları, çeşitli sanal kartlar ve bilgisayar işlemleri uygulamasında da gözlenir. Bu uygulamalarda “havale edildiği”, “ödendiği”, “yatırıldığı”, “gönderildiği” vb. Söylenen para, aslında artık bir tür taşınır değildir. Burada işleme konu olan gerçekte bir gayrı maddi varlıktır. Ancak hukukumuzda böyle bir gayrı maddi değerin/varlığın düzenlenmediğini hatta tanımlanmadığını görüyoruz. Hukukumuzda işleme konu olabilecek gayrı maddi mallar ancak fikri ve sınai haklardan ibaret görünmektedir. Para bakımından böyle bir düzenlememiz yoktur. Bu durumda kaydî paraya ilişkin işlemlerin tümü, bir gayrı maddi malın devri değil, ancak ilgili kişiler arasında alacak-borç doğuran veya nakleden yahut alacak-borç sona erdiren Borçlar Hukuku işlemlerinden ibaret olacaktır. Kısaca, birinin banka hesabına para yatırılması, birinin hesabına ödeme yapılması, hesaplar arasında para aktarılması; aslında gerçek anlamda ne yatırılan ne gönderilen ne de aktarılan hiç bir paranın bulunmadığı, sadece çeşitli, karmaşık ve öğretide niteliği tartışmalı bir takım hukuki işlemlerle ilgililerin birbirinden olan alacak-borç durumlarının değişmesinden ibarettir. Yani, hiç bir maddi - gayrı maddi mal-değer transferi olmaksızın ilgililerin malvarlıklarının aktifine alacak hakları girmekte veya aktifinden alacak hakları çıkmakta yahut bazı alacak hakları sona ermekte ya da azalmaktadır.

Bu tür işlemleri ifade etmek için en sık kullanılan “havale” teriminin de TBK m.555 hükmündeki havale kurumunun çerçevesine sığmayan yanları vardır. Bu maddeye göre:

“havale, havale edenin, kendi hesabına para kıymetli evrak ya da diğer bir misli eşyayı havale alıcısına vermek üzere havale ödeyicisini; bunları kendi adına kabul etmek üzere havale alıcısını yetkili kıldığı bir hukuki işlemdir.”

Öğretide kabul edildiği üzere2 bir çifte yetkilendirme olarak düzenlenen bu havalede havale ödeyicisi Havale alıcısına karşı bir edimi ifa edecektir. Bu edim bir taşınır veya kıymetli evrakı vermektir. Oysa, günümüzde hemen her zaman bir banka hesabına yatırılmak üzere para havaleleri söz konusu olduğundan, Banka’nın alıcıya karşı bir ödeme yapması yani bir şey vermesi değil, ona karşı bir borç altına girmesi söz konusudur. Bir kişinin bankaya getirdiği parayı verip kimliğini verdiği bir diğer kişinin de bankadan bu miktarda para ödemesini isteyeceğini bildirdiği havalelere artık neredeyse rastlanmaz. Kaldı ki bu istisnai durumlarda da, soyut bir çifte yetkilendirme değil daima para yatıranla banka arasında bir anlaşma söz konusudur. Bu anlaşmanın TBK m.555 hükmünden çıkması söz konusu değildir. Burada cari hesap anlaşması ve buna eklenen bir ciro sözleşmesi bulunduğu kabul edilmektedir.3

Günümüzde banka hesapları aracılığıyla kişiler arasında ödemeler başlıca şu şekillerde gerçekleşmektedir:

- Kişinin bankaya getirdiği paranın bir başkasının hesabına yatırılmasını istemesi.
- Kişinin bankadaki hesabından yapılacak eksiltme karşılığı bir başkasının hesabının artırılmasını istemesi
- Kişinin bankasındaki hesabının azaltılması karşılığı başkasının bir başka bankadaki hesabının arttırılmasını sağlamayı bankadan istemesi