Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Evli Kadının Kendi Soyadını Kullanması
 Konusunda Anayasa Mahkemesinin
 Yaklaşımının Temel Hak ve Özgürlükler 
Bakımından Değerlendirilmesi

Evaluation of Constitutional Court’s Approach Towards Married Women’s
Right to Last Name in Scope of Fundamental Rights and Freedoms

Hamide TACİR

TMK’nın 187. maddesinde “kadın evlenmekle kocasının soyadını alır” hükmü yer almaktadır. Buna göre kadın evlendiğinde, erkekten farklı olarak, diğer eşin soyadını almaktadır. Oysa soyadı, vazgeçilmez, devredilmez temel bir kişilik hakkı olup, kişiye sıkı surette bağlı ve mutlaktır. Bu bağlamda TMK’nın ilgili maddesi, başta eşitlik ilkesi olmak üzere, birçok yönden anayasa da yer alan temel hak ve özgürlükleri ihlal edici niteliktedir. Çalışma da Anayasa Hukuku ve uluslararası hukuk bağlamında TMK’nın 187. maddesinin ortaya çıkardığı sorunlar ortaya konacak, konuyla ilgili yargı süreci değerlendirilecek ve özellikle Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları incelenecektir.

Kadının Soyadı, Kadına Karşı Dayalı Ayrımcılık, Kadın Erkek Eşitliği, Türk Medenî Kanunu, Anayasa Mahkemesi, Kişilik Hakkı, Ünal Tekeli/Türkiye Davası.

Article 187 of the Turkish Civil Code governs that, upon marriage, a woman takes the surname of her husband. In this means, the use of last name is restricted in respect of women. However, the right to last name possesses inherent fundamental rights and freedoms which are inviolable and inalienable. It is also an absolute personal right, strictly depending on the individual. Turkish Civil Code of 187th article, in this means, violates the fundamental rights and freedoms, primarly right to equality. This study aims to emphasize the problems of the existent situation of 187th article of Turkish Civil Code in terms of Constitution and International Agreements. Thus, the judiciary prosess shall also be examined and the decisions of ECHR and Constitutional Court will be pointed.

Maiden Name, Discrimination Against Women, Gender Equality, Turkish Civil Code, Constitutional Court, Personal Right, Case of Ünal Tekeli/Turkey.

Giriş

1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı yeni Türk Medeni Kanunu1 (TMK), başta aile hukuku ve miras hukuku olmak üzere, kadın erkek eşitliğinin sağlanması yönünde önemli adımlar atmıştır. Bütün modern hukuk sistemlerinde benimsenmiş olan eşitlik ilkesi, yeni düzenlemeyle 4721 sayılı Kanunda büyük ölçüde gözetilmiş, bu ilkeye ters düşen düzenlemelerin çoğunluğu değiştirilmiştir2 . Ne var ki, tüm bu değişikliklere rağmen, kadın-erkek eşitliğine aykırı olduğuna dair yoğun tartışmaların yapıldığı 1926 tarihli mülga Türk Medeni Kanunu’nun 153. maddesindeki düzenleme, 4721 sayılı yeni Türk Medeni Kanun’unun 187. maddesinde aynen korunmuştur. Mülga Medeni Kanun döneminde kadın aleyhine ataerkil bakış açısı oluşturması ve erkek soyadına üstünlük tanıyan yaklaşımı nedeniyle eleştirilen 153. madde, 4721 sayılı yeni Türk Medeni Kanununda olumlu bir değişiklik göstermemiştir.3 153. madde metnindeki tek değişiklik madde numarasının 187 olmasıdır. Bu bağlamda, Türk hukukunda evli kadının soyadı konusu, bir mücadele haline dönüşmüştür. Bu mücadeleden kasıt, kadının birey olarak kimliğini özgürce tanımlayabilmesi ve kendini dilediği biçimde adlandırabilmesi yolunda toplumsal, sosyolojik ve hukuki anlamda verdiği çabadır. Ve şüphesiz bu sırada maruz kaldığı cinsiyet temelli ayrımcılıktır. Kadın neden böyle bir çaba içine girmek zorunda kalmıştır sorusu ise ancak geleneksel yaklaşımların oluşturduğu eril bakış açısının cevaplayabileceği bir sorudur. Özellikle içinde bulunduğumuz yüzyılda, herkesin dil, din, ırk, siyasal düşünce, cinsiyet ayrımı gözetilmeksizin temel hak ve özgürlüklerden eşit olarak yararlanmasını evrensel bir değer olarak benimsediğimizde, bu bir soru değil, artık temel bir sorundur.

Bu doğrultuda, “kadının soyadı mücadelesi” denildiğinde, genel olarak, evlilik ve boşanma gibi medeni halin değiştiği durumlarda Türk Medeni Kanununun 187. maddesi gereği, kadının soyadının da değişecek olması, bu değişikliklere bağlı olarak ortaya çıkan karmaşa, zorluklar ve buna bağlı ihtilaflar akla gelmektedir. Bu bağlamda “kadının soyadı mücadelesi” aslında “kadının soyadı çilesi” haline dönüşmüştür. Zira kişiliğin ayrılmaz parçası olarak temel bir hakka işaret eden soyadı konusunda bugüne değin mahkemelerce çeşitli kararlar verildiyse de, bu kararlar sorunu kökten çözmemiş, tersine daha da karmaşık bir hale sokmuştur. Örneğin; Yargıtay, evli kadının evlilik öncesi soyadını kullanmasının yasal olarak mümkün olmayacağı yönünde istikrarlı bir uygulamaya sahiptir; ancak yerel mahkemeler arasında konuyla ilgili yeknesak bir uygulama bulunmamaktadır. Bazı yerel mahkemeler, Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarının aksine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Ünal Tekeli kararını4 esas alarak kadının evlilik öncesi soyadını kullanılmasına izin verilmesi davalarını kabul ederken, bazıları ise reddetmektedir5 . Evli kadının yalnızca kendi soyadını kullanmasına izin veren yerel mahkeme kararlarının temyiz edilmeden kesinleşmesi halinde, davası kabul edilen kadınlar evlenmeden önceki soyadlarını tek başına kullanabilirken, davası reddedilen ya da lehine verilen karar Yargıtay tarafından bozulan kadınlar ise bu haktan yararlanamamaktadır. Bu durum ise, aynı hukuksal durumda olan evli kadınlar arasında eşitsizliğe ve dolayısıyla toplumda adaletsiz bir sonucun ortaya çıkmasına neden olmaktadır6 .

Çalışmamızda Yargıtay ve yerel mahkeme kararlarına gerekli ölçüde yer verecek olsakta, asıl amacımız Anayasa Mahkemesinin yaklaşımı ışığında, konuyu temel hak ve özgürlükler bağlamında değerlendirmek olacaktır.

Soyadı konusuna ilişkin, AİHM ve Anayasa Mahkemesi’nin önüne farklı biçim ve tarihlerde gelen davaların konusunu, 2001 yılında yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 187. maddesinde yer alan düzenleme oluşturmaktadır7 ; Buna göre;

MK md.187: “Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra Nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir.”

Buna göre evli kadına iki seçenek sunulduğu ifade edilmektedir:8

i. Kadın evlenerek kocasının soyadını alacaktır;
ii. Kadın, evlendirme memuruna veya nüfus idaresine yazılı başvuru yapacak ve kocasının soyadı önünde kendi önceki soyadını kullanabilecektir.