Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Gerekçesiz Yabancı Mahkeme Kararlarının Tenfizi

Enforcement of Foreign Court Judgments Not Involving Reasons

Berk DEMİRKOL

2012 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, gerekçesiz yabancı mahkeme kararlarının Türkiye'de tanınması veya tenfiz edilmesinin Türk kamu düzenine aykırı olmadığına hükmetmektedir. Yargıtay'ın bu kararda ulaştığı sonuç, bir kararın gerekçesiz olmasının mutlak olarak kamu düzeni ile ilgili olmadığı yönündedir. Bu makale, ulaşılan bu sonucun yerinde olup olmadığını incelemektedir. Doktrin, karşılaştırmalı hukuk ve uluslararası mahkeme kararları incelendiğinde, bu sonucun desteklenemeyeceği ortaya çıkmaktadır. Özellikle de bir insan hakkı olan ve anayasal düzen ve Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu m. 6'da güvence altına alınmış adil yargılanma hakkı, mahkeme kararlarının gerekçeli verilmesini gerektirmektedir. Bununla birlikte, gerekçesiz yabancı mahkeme kararlarının tanınması veya tenfizinin Türk kamu düzenine aykırı olacağı sonucuna da mutlak olarak ulaşılması yerinde olmayacaktır. Makul olan sonuç, yabancı mahkemede görülen davada, mahkemenin kararında bir gerekçe olmamasının tarafların savunma haklarını ihlal edecek bir nitelik taşımaması durumunda, kararın gerekçesiz olmasının Türk kamu düzenine aykırılık taşımayabileceği yönünde olacaktır. Ancak Türk hâkiminin bu sınırda kalındığının denetimini yapabilmesi için, mahkeme kararının neden gerekçesiz olduğunu açıklayan bilgiye ulaşılması gerekmektedir.

Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi, Kamu Düzeni, Gerekçe, Adil Yargılanma Hakkı, Milletlerarası Usul Hukuku.

The Turkish Court of Cassation Decision on the Unification of the Case Law dated in 2012 held that the recognition or enforcement of foreign court judgments, which do not incorporate reasons, are not incompatible with Turkish public policy. The Court of Cassation opined for an absolute outcome suggesting that absence of reasons in a foreign court judgment is irrelevant for the purposes of Turkish public policy in recognition and enforcement procedure. This article examines whether the Court of Cassation's approach is plausible. An analysis of the academic writings, comparative law, as well as judgments of international courts, would suggest otherwise. The right to fair trial, which constitutes a constitutional principle and which is guaranteed under Article 6 of the European Convention on Human Rights, in particular, requires that reasons be provided with when courts render their judgments. Notwithstanding that, it would be wrong to suggest that recognition or enforcement of a foreign court judgment without reasons is always and absolutely in breach of Turkish public policy. It seems that the most plausible approach would be to consider that recognition or enforcement of foreign court judgment, which does not involve reasons, is not in breach of public policy only if parties' right to a fair trial is not infringed with such procedure. It is yet required that the Turkish court, as an enforcement authority, could check whether the case between the parties is of a nature that would not infringe parties' right to fair trial when the judgment is rendered without reasons.

Recognition and Enforcement of Foreign Court Judgments, Public Policy (Ordre Public), Reasons, Right to Fair Trial, International Procedural Law.

Giriş

20 Eylül 2012 tarihli Resmî Gazete’de 10 Şubat 2012 tarihli “Yabancı Mahkeme Kararlarının Salt Gerekçesinin Bulunmamasının Kesinleşmiş Yabancı Mahkeme Kararının Tenfizine Engel Olmayacağına ve Bu Hususun 5718 Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 54/c Maddesi Anlamında Kamu Düzenine Açıkça Aykırılık Sayılmayacağına Dair Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı1 yayımlandı.2

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’na konu tartışma, gerekçesi olmayan bir yabancı mahkeme kararının Türkiye’de tanınması ya da tenfiz edilmesi talep edilirse, kararın gerekçesi olmamasının tek başına bir kamu düzenine aykırılık sebebi teşkil edip etmeyeceğidir. Bir başka deyişle, yabancı bir mahkeme kararı, sırf gerekçesi olmadığı için, Türk hukuku açısından kamu düzenine aykırı bulunabilir mi? Verilecek cevap olumlu (‘evet’) olursa, Türk hakimi, tanıma veya tenfiz talebinin karşısında yer alan tarafın herhangi itirazına gerek kalmadan, konuyu re’sen inceleyecek ve talebi reddedecektir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda ise, bu soruya olumsuz yanıt verilmiştir. Böylece gerekçesiz yabancı kararın Türkiye’de sırf bu sebeple tanınması veya tenfiz edilmesinin engellenemeyeceği görüşü bir içtihadı birleştirme kararı ile kabul edilmiş olmaktadır.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın üzerinden yaklaşık beş yıl geçmekle beraber, bu konuda doktrinde bir görüş birliğinin ya da genel bir eğilimin olduğu söylenemez. Doktrinde bu konuda bir genel eğilim gözlemlenebilirse, o da Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın tam anlamıyla hemen hemen hiçbir görüşü tatmin etmediği noktasında olacaktır. Ancak yazarlar, konuyu farklı açılardan ele almakta ve farklı sonuçlara ulaşmaktadır.3 Bu nedenle, gerekçesiz yabancı mahkeme kararlarının -savunma haklarının ihlali gibi başka bir tenfiz engeli bulunmadığı sürece- Türkiye’de tenfiz edilebilmesine izin verilip verilmeyeceği konusunda Türk doktrininde ağırlık kazanmış bir görüşün olmadığı söylenebilecektir.4

Her ne kadar 2012 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, tartışmalı bir konuda bağlayıcı bir çözüm getirmiş olsa da, bu kararın dayandığı hususlara ilişkin tartışmalı saptamalarda bulunulmuştur. Özellikle bu saptamaların etkisinin ne ölçüde olması gerektiğinin yeniden ele alınması gerekmektedir. Zira, kararda bulunan bazı ifadeler, çözülmek istenen tartışmanın ötesinde etkiler doğurabilecek niteliktedir.

Bu makalenin yazılış amacı, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçeleri ve doktrindeki çeşitli görüşleri, kararın verilmesinin üzerinden belli bir süre geçtikten sonra yeniden ele almak ve söz konusu karardan yapılabilecek çıkarımları yorumlamaktır. Bu sebeple ilk aşamada Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçeleri değerlendirilecek (I), daha sonra kararın dayanak noktaları ile ilgili doktrinde ileri sürülen görüşlere yer verilecektir (II). Makalenin sonunda ise, kararın sonucunun ve etkilerinin ne olması gerektiğine ilişkin yazarın değerlendirmesi sunulacaktır (III).

I. 2012 Tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının Değerlendirilmesi

Konunun bir içtihadı birleştirme kararına konu olmasının sebebi, çeşitli Yargıtay Hukuk Daireleri ve Hukuk Genel Kurulu kararlarında farklı görüşlerin benimsenmiş olması ve bu konudaki görüş ayrılığının giderilmek istenmesidir. Gerçekten de, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’ndan önce, çeşitli Yargıtay kararlarında farklı sonuçlara ulaşılmıştır. Örneğin bir davada, Sidney (Avustralya) Aile Mahkemesi’nin kararının gerekçesiz olması, boşanmaya yol açan maddi vakıa ve delillerin neler olduğunun gösterilmemesi sonucunu doğurmuş; bu durum ise -karardaki başka bir hususla beraber- Türk kamu düzenine aykırı bulunmuş ve tanıma-tenfiz talebi reddedilmiştir.5 Köln (Almanya) Mahkemesi’nin verdiği bir boşanma kararının tanınmasına (Yargıtay kararında tenfiz edilmesi olarak geçmektedir) ilişkin talebi konu alan bir başka Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kararı ise, ilk derece mahkemesinin tanıma talebini yabancı kararın gerekçesiz olması ve bu durumun kamu düzenine aykırılık taşıması nedeniyle reddetmesine rağmen, yabancı mahkemenin kendi usul hukuku kuralları çerçevesinde karar verecek olması gerekçesiyle, yabancı mahkeme kararında gerekçe aranmasını Türk kamu düzeni açısından gerekli görmemiş ve ilk derece mahkemesinin kararını bozmuştur.6 Gelnhausen ve Hünfeld (Almanya) Yerel Mahkemeleri’nin verdiği icra kararlarının tenfizini konu alan ve 13. Hukuk Dairesi’nin önüne gelen bir davada ise, tenfizi istenen kararların, Türk hukukunun aradığı şartları taşıyıp taşımadığının denetlenebilmesi için, kararların gerekçesinin olması gerektiği belirtilmiş ve gerekçe olmadan böyle bir denetim yapılamayacağı vurgulanmıştır. Yargıtay kararında, tenfizi istenen kararların ilam niteliğinde olmadığı da belirtilmiştir. Bu nedenlerle, Yargıtay kararıyla, yabancı mahkeme kararının tenfiz edilmesine karar veren ilk derece mahkeme kararı bozulmuştur.7 Bir Hukuk Genel Kurulu kararına konu olan Besigheim (Almanya) Mahkemesi’nin boşanma kararında ise belli bir ölçüde gerekçe bulunmakta, ama evlilik birliğinin müşterek hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenemeyecek derecede temelinden sarsılmasını doğrulayıcı delillerin karara yansıtılmamış olması nedeniyle, gerekçenin eksik olduğu ve yabancı mahkeme kararının tanınmasının Türk kamu düzenine aykırı olacağı ileri sürülmüştür. Hukuk Genel Kurulu kararında ise, gerekçenin eksik olduğunun iddia edildiği kısımla ilgili bir denetleme yapılması, içeriği tetkik (révision au fond) yasağı çerçevesinde ele alınmış ve kararın tanınmasının Türk kamu düzenine aykırı olmayacağı belirtilmiştir.8

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda, konu ile ilgili genel değerlendirmeye girilmeden evvel, yabancı mahkeme kararının tenfizi ve kamu düzeni kavramları üzerinde durulmuştur. Bu kapsamda, yabancı mahkeme kararının ancak kamu düzenine açıkça aykırı bulunması durumunun Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’da (MÖHUK)9 belirtilen tenfiz engelinin ortaya çıkacağı vurgulanmıştır (MÖHUK m. 54(c)). Kamu düzeninin ise, niteliği gereği zamana ve yere göre değiştiği ve içeriğinin tespitinin zor olduğu belirtilmiştir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda kamu düzeni ile ilgili önerilen tanım şu şekildedir: “toplumun temel yapısını ve çıkarlarını koruyan kuralların bütünü”. Dolayısıyla, hukuk düzenindeki emredici hükümlerin her ihlalinin, kamu düzenine aykırılık teşkil etmeyeceği dile getirilmiştir. Bu tespitin ardından, kararda kamu düzeninin çerçevesi tespit edilmeye çalışılmıştır. Buna göre, kamu düzenine aykırılık, “Türk hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı genel siyasete, Anayasada yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak prensip ve özel hukuka ait iyiniyet prensibine dayanan kurallara, medeni toplulukların müştereken benimsedikleri ahlak ilkeleri ve adalet anlayışının ifadesi olan hukuk prensiplerine, toplumun medeniyet seviyesine, siyasi ve ekonomik rejimine, insan hak ve özgürlüklerine aykırılık”tan oluşabilir.

Yine kararda vurgulanan bir nokta da, yapılan denetimin, içeriği tetkik yasağı uyarınca kabul edilebilir bir sınırda kalmasının gerekmesidir. Dolayısıyla, “yabancı mahkeme kararı esastan incelenemez ve hukuka uygunluğu denetlenemez”. Kararda altı çizilen bir diğer husus ise, kamu düzenine aykırılık araştırması yapılırken, “yabancı mahkeme kararının verilmesinde uygulanan hukuk ve bunun hangi kriterlere göre uygulandığı değil, yabancı kararın Türkiye’de icra edilmesi halinde meydana gelecek sonuçların” dikkate alınması gerektiğidir.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda değerlendirilmeye geçilmeden önce, son olarak, gerekçe ile kamu düzeni arasındaki ilişkiye değinilmiştir. Mahkeme kararlarında gerekçenin önemi şu şekilde izah edilmiştir: “Demokratik hukuk devletlerinde gerekçe sadece bir hükmü temellendirmekle kalmaz, içeriğindeki gerçeklik ilgisi ile insan, toplum ve kamunun hükmün kişiliğinde, yargıcı ve onun etkinliğini denetleyerek alışkanlıklarını örseleyen bir rol üstlenir”. Tarafların ileri sürdüğü iddia, vakıa ve savunmaların değerlendirilmemesi, adil yargılanma ve savunma haklarının ihlali teşkil edecek; mahkeme kararlarının gerekçeli olması da, bu hususların dikkate alınıp alınmadığını gösterecektir. Öte yandan yabancı mahkeme kararının hangi formatta verildiği, gerekçesinin olup olmadığı gibi hususlar ise, kararı veren hakimin usul hukuku kurallarına tâbidir. Bu noktayla ilgili olarak, kararda, “[t]emel savunma hakkının ihlali ile kararın gerekçesiz oluşu farklı hususlar olup, savunma hakkının verilmemiş olması iç hukuktaki kamu düzenine aykırılık yaratacak ise de, yabancı ilamın gerekçesiz oluşu sadece ve tek başına bir sebep olarak kamu düzenine aykırılığı oluşturmayacaktır” denilmiştir.

Kararın değerlendirme kısmında ise, üzerinde durulan bir saptama da, Türk kamu düzenine uygunluk denetimi yapılırken, bu karara göre asıl olanın yabancı mahkeme kararının hüküm kısmının Türk kamu düzenine uygun olması gerektiği olmalıdır. Buradan hareket edilerek, “yabancı ilamda yer alan ‘gerekçe’ ilamın tenfizini etkileyebilecek bir güce sahip değildir” denilmiştir. Bu çerçevede, içeriği tetkik yasağından bahsedilmiş ve “[b]u yasak çerçevesinde, tenfiz hakiminin ilamda mevcut olan bir gerekçeyi inceleyip değerlendirmesi söz konusu olamaz” ve dolayısıyla “ilamda bir gerekçenin bulunması veya bulunmaması ilamda yer alan hükmün kamu düzenine aykırılığını belirlemede önem taşımayacaktır” sonucuna varılmıştır. Bu tespitin üzerine, “[t]enfizi talep edilen yabancı mahkeme ilamında Türk Usul Hukuku’nun anladığı anlamda bir gerekçenin bulunması ya da bulunmaması Türk Kamu düzeninin müdahalesi bakımından tenfiz için ne etkilidir ne de gereklidir” ifadesinde bulunulmuştur.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın değerlendirme kısmında üzerinde durulan bir diğer nokta ise, her devletin mahkemesinin kendi usul hukukunu uygulayacak olmasıdır. Elbette uygulanan usul hukuku kurallarının savunma haklarını ihlal etmesi, kararın tenfiz edilmesini engelleyecektir. Kararda, Anayasa m. 141(3)’te, mahkeme kararlarının gerekçeli olmasını gerektiren hükmün, yabancı mahkeme kararlarına uygulanması mümkün olmayan bir kural olduğu belirtilmiştir. Türk usul hukukundaki böyle bir unsurun yabancı mahkeme kararları için de aranmasının MÖHUK m. 54 sistemine aykırı olacağı ifade edilmiştir.

Bir özet yapmak gerekirse, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, yabancı mahkemelerin kararlarının Türkiye’de tenfiz edilirken, kararın gerekçesiz olmasının tek başına bir tenfiz engeli teşkil etmediği sonucuna ulaşmıştır. Bu sonuca ulaşılırken, kararda özellikle iki dayanak noktasının bulunduğu göze çarpacaktır. Birinci dayanak noktası, kararın gerekçesinin olmasının kararı veren mahkemenin bulunduğu devletin usul hukuku kurallarına göre belirlenecek olmasıdır. Dolayısıyla, Türk usul hukuku ve Anayasa’daki gerekçeye ilişkin emredici kuralların tenfiz kapsamında uygulama alanı bulması mümkün olmamalıdır. Bunun yerine, yabancı usul hukuku tarafların savunma haklarını ihlal eden sonuçlar doğurmadığı sürece, yabancı mahkeme kararının ilgili hukuk sisteminin kendi kuralları sonucu ortaya çıktığının kabul edilmesi gerekir. Kendi hukukunun usul hükümlerini uygulayan bir mahkeme kararının, sırf bu sebeple Türkiye’de tenfiz edilmemesi, Türk hukukunda kabul edilen yabancı mahkeme kararlarının tenfizine ilişkin ilkelere aykırı olacaktır. Bir diğer deyişle, yabancı usul hukukunun Türk usul hukukundan farklı olması, kamu düzeni müdahalesi için gerekçe değildir. İkinci dayanak noktası ise, tenfiz talebi çerçevesinde kamu düzeni denetiminin, yabancı mahkeme kararının hüküm fıkrasıyla sınırlı olmasının gerekmesidir. Dolayısıyla, kararın gerekçesinin tenfize ilişkin kararda bir etkisi olmayacaktır. Bu nedenle, gerekçesiz kararın tenfiz edilmesi herhangi bir sorun çıkarmayacaktır.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin başkanı ve dört üyesi, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda çoğunluk kararına karşı, karşı oy kaleme almışlardır. Karşı oyda, tenfizi istenen kararın kamu düzenine aykırı olup olmadığının gerekçe ile saptanacağı, hükmün ancak gerekçe ile denetlenebileceği, Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu10 m. 6’da öngörülen adil yargılanma hakkı çerçevesinde kararların gerekçeli olmasının arandığı belirtilmiştir.

II. Gerekçesiz Yabancı Mahkeme Kararlarının Tenfizine İlişkin Görüşlerin Dayanak Noktaları

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı incelenirken, bu kararın iki temel dayanağı olduğu belirtilmişti. Bu dayanak noktalarından ilki (kararın gerekçeli olup olmayacağının kararı veren mahkemenin bulunduğu devletin usul hukukuna göre belirleneceği) ile ilgili olarak karşı oy yazısında söz konusu hususun başka bir boyutuna dikkat çekilmiştir (gerekçesiz kararın adil yargılanma hakkını ihlal edebileceği). İkinci dayanak noktası ile ilgili olarak ise, çoğunluk kararı ile karşı oy arasında farklı görüşler benimsenmiştir. Bu başlık altında, bu üç nokta ayrıntılarıyla incelenecek ve bu konularda doktrinde ileri sürülen görüşlere yer verilecektir.