Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

6502 Sayılı TKHK’ya Göre
Ayıplı Mal Davasında Ayıbın İhbarı
Zorunluluğu Var mıdır?

Mehmet Akif TUTUMLU

I. 4077 Sayılı Dönem Bakımından (28.05.2014 Tarihine Kadar)

Tüketicinin satın aldığı malın ayıplı çıkması hâlinde ayıplı durumu satıcıya ihbar etme yükümlülüğü mülga 4077 Sayılı TKHK’nın 4’üncü maddesinin ilk şeklinde(*)1

06.03.2003 tarihli ve 4822 sayılı Kanunun2 4’üncü maddesiyle, TKHK m. 4’de yapılan değişiklik şöyledir:

“Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilânlarında yer alan veya satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar, ayıplı mal olarak kabul edilir.

Tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte ayıplı malın neden olduğu ölüm ve/veya yaralanmaya yol açan ve/veya kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan hallerde imalatçı-üreticiden tazminat isteme hakkına da sahiptir.”

Görüldüğü gibi 4’üncü maddenin değişik hükmü de tüketici açısından ayıbı ihbar yükümlülüğünü korumuş, ancak ihbar süresini 15 günden 30 güne çıkarmıştır.

Mülga 4077/TKHK m. 4’ün değişik hükmü uyarınca, ayıbın ihbarı zorunlu bir şekil şartına tâbi tutulmamıştır. Buna göre tüketici, herhangi bir bildirim vasıtasıyla ayıplı unsuru satıcıya ihbar edebilecektir:

“Malın açık ayıplı olduğunun anlaşılması halinde, tüketicinin otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya herhangi bir bildirim vasıtasıyla, bildirmesi yeterli görülmüştür. Malın kullanımı esnasında ortaya çıkan ayıplarda ise, ayıba karşı sorumluluk süresi iki yıl, konut ve tatil amaçlı taşınmazlarda ise bu süre beş yıl olarak düzenlenmiştir. Ayıplı malda Kanun, tüketiciye sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi, ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme seçimlik haklarını kullanma hakkı vermektedir. Tüketici seçimlik haklarıyla birlikte tazminat da isteyebilecektir. Tüketiciye tanınan bu tazminat hakkı 85/374 sayılı Avrupa Birliği Direktifi esas alınarak düzenlenmiştir. Bu şekilde maddenin yaptırım gücü artırılmak istenmiştir.”3

Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 19.06.2017 tarihli ve E. 2015/37131, K. 2017/7568 sayılı emsal nitelikteki içtihadı, Yasanın normatif hükmü doğrultusundadır:

“Davacı, 27.12.2012 günü K. Beldesinde faaliyet gösteren davalı işletmeden SS marka “L” köşe takımını 4.000,00 TL bedel ile satın aldığını, 6-7 ay kadar önce etejer olarak tabir edilen tek kişilik koltuğun ayak kısımlarında eşi tarafından paslanma olduğunun fark edildiğini, bizzat mağazaya gidilerek mağaza sorumlusuna çökmelerin, deformasyonun olduğu bölgelerin izah edildiğini, bunun karşılığında mağaza servis yetkililerinin yönlendirileceği sözünün alındığını, çeşitli bahanelerle gelmediklerini, aradan geçen 7-8 aylık süre içinde telefon görüşmelerinden de bir sonuç alınamadığını, 11.03.2014 günü mail ve faks yoluyla sorunun çözümü hususunda ihtarda bulunduğunu yine de sonuç alamadığını tüm bu nedenlerle şikayet konusu olan ürünün davalı tarafça geri alınarak bedelin iadesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu SS marka “L” tipi koltuk takımının davalı A. Ltd. Şti.’ye iadesine, satış bedeli 4.000,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, ayıplı olduğu iddia edilen köşe takımının bedel iadesine ilişkindir. Davalı, ayıp ihbarının süresinde yapılmadığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Davacı tüketici olduğuna göre, tüketici hukuku ile ilgili ayıba ilişkin düzenleme 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK)’un 4. maddesinde yer almaktadır.

Anılan maddenin birinci fıkrasında; “Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda yer alan veya satıcı tarafından vaat edilen veya standardında tespit edilen nitelik ve/veya niceliğine aykırı olan ya da tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mal veya hizmetler, ayıplı mal veya ayıplı hizmet olarak kabul edilir.” denilmekte, devam eden fıkralarda ise buna ilişkin biçimsel koşullar sayılmaktadır.

Ayıp; yasa ya da sözleşmede öngörülen unsurlardan birinin veya birkaçının eksikliği yada olmaması gereken vasıfların olmasıdır.

Yukarıda da ayrıntısı ile açıklandığı üzere; malın ayıplı olması halinde taraflara ait hak ve yükümlülüklerin nelerden ibaret olduğu, 4822 sayılı Kanun’la değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesinde düzenlenmiş; ayıbın gizli ya da açık olması halleri için ayrı ihbar süreleri getirilmiş; hatta ayıbın ağır kusur veya hile ile gizlenmesi halinde zamanaşımı süresinden yararlanılamayacağı açıkça ifade edilmiştir.

Maddeye göre, tüketici kendisine sağlanan mal ve hizmetle ilgili ayıplı olup olmama konusunda gerekli muayeneyi (denetimi) yapacak ve bu muayene sonucu, mal ya da hizmetle ilgili saptadığı ayıpları, mal veya hizmetin sağlanmasından itibaren ihbar süreleri içinde, kendisine mal yada hizmet sağlayan sözleşmenin tarafına bildirecektir; bu bildirim (ayıp ihbarı) ödevi ihmal edildiğinde, tüketici, ayıba dayalı yasal haklarını kaybedecektir. 6098 sayılı TBK’nın bu konudaki 223. (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 198/2’de) maddesinde ifade edildiği gibi, ayıp ihbarının yapılmaması, tüketicinin ifa konusu mal ya da hizmeti, bulunduğu hal üzere kabul ettiği sonucunu doğuracak ve bu yönde gerçekleşen varsayımın aksi, hiçbir suretle kanıtlanamayacaktır.

Satış tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 4077 sayılı TKHK’nın 4. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre; tüketici, malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde açık ayıpları satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.

Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’da gizli ayıpların ne kadar sürede satıcıya ihbar edileceğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Öyle olunca, 4077 sayılı TKHK’nın 30. maddesi gereğince, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde, genel hükümlere göre uyuşmazlığın çözümü gerekli olduğundan, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 Sayılı TBK’nın bu konudaki 223. maddeye göre, (818 sayılı BK’nın 198. maddesi), alıcı, teslim aldığı malı işlerin olağan akışına göre, imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp gördüğü zaman bunu satıcıya uygun süre içinde ihbar etmekle yükümlüdür. Bunu ihmal ettiği takdirde, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirme ile meydana çıkarılamayacak bir ayıp bulunması halinde, bu ayıp sonradan meydana çıkarsa, bu durumu da hemen satıcıya bildirmediği takdirde yine satılanı bu ayıp ile birlikte kabul etmiş sayılır. O halde, gizli ayıpların, dava zamanaşımı süresi içinde ve ayıp ortaya çıktıktan sonra hemen (dürüstlük kuralına uygun olan en kısa sürede), ihbar edilmesi; ayıbın açık mı, yoksa gizli mi olduğunun tayininde ise, ortalama (vasat) bir tüketicinin bilgisinin dikkate alınması, gerekmektedir.

Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacının 27.12.2012 tarihinde satın aldığı mobilya ile ilgili ayıbın mahkemece gizli ayıp olarak değerlendirildiği, etejer olarak tabir edilen tek kişilik koltuğun 6-7 ay önce ayak kısımlarında paslanma olduğunu, bunun şifahi olarak davalı tarafa bildirildiği, cevap alınmayınca davacının ayıp ihbarını 11.03.2014 tarihinde yaptığı ve 12.05.2014 tarihinde de eldeki bu davanın açıldığı dosya kapsamı ile anlaşılmaktadır

Davacı, teslim aldığı köşe takımı nedeniyle, gizli ayıpların, dava zamanaşımı süresi içinde ve ayıp ortaya çıktıktan sonra hemen (dürüstlük kuralına uygun olan en kısa sürede) ihbar edilmesi gerekmektedir ve davalıya ayıp ihbarında bulunduğunu usulüne uygun mail ya da faks gibi yazılı delillerle ispat etmek zorundadır. Mahiyeti itibarıyla bu davada tanık dinlenemez ve tanık beyanlarına itibar edilerek ayıp ihbarının süresinde yapıldığı da kabul edilemez.

Hal böyle olunca, ayıp ihbarının yasanın öngördüğü süre içerisinde yapılmadığı için açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’un 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 19/06/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.”4