Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Kapsamında Türk Hukukunda Fikir ve İletişim Özgürlüğü

Freedom of Thought and Communication in Turkey under Framework of Decisions of European Court of Human Rights

Osman Hakan ÖNCEL

Fikir ve iletişim özgürlüğü çoğulcu demokratik toplum düzeninin temelidir. Bilgi edinme ve habere ulaşma, düşünce ve kanaat oluşumu ile ifade özgürlüğü kitle iletişim araçları sayesinde daha kolay gerçekleştirilir. Bu nedenle kitle iletişim özgürlüğünü etkileyen hukuki düzenlemeler fikir özgürlüğünü de doğrudan ya da dolaylı olarak etkiler. Globalleşen dünyamızda fikir ve iletişim özgürlükleri ulusal ve uluslararası etkin hukukun teminatı altındadır. Özellikle, uluslararası sistemler içerisinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) dayanak yaparak ifade özgürlüğünü bireyin özgürlüğü lehine genişletici yorumlar getirmiştir. AİHS sistemine dahil olan devletlerin daha demokratik bir toplum oluşturmak için AİHM içtihat hukuku ile uyumlu, özgürlükleri kısıtlayan değil, genişleten bir anlayış içerisinde yasal değişiklikleri benimsemesi gerekmektedir.

Hukuk sistemimizde fikir ve iletişim özgürlüklerin teminatı hakkında eksiklikler olduğu ve zaman zaman keyfi kararlar alındığı bir gerçektir. Bu nedenle ifade özgürlüğünün hangi hallerde kısıtlanabileceği, düşünceyi açığa vurma sınırlarının nerede başlayıp nerede biteceğinin yasalarla ve içtihatlarla açık bir şekilde belirlenmesi gerekir. Bu çalışmada ülkemiz ve AİHM yaklaşımlarının, fikir özgürlüğü ile iletişim özgürlüğü üzerine yansımaları ve olması gereken düzenlemeler ele alınmıştır.

Bilgi edinme ve Düşünme, Düşünce, İfade, İletişim, Özgürlük, Hukuk.

Freedom of thought and communication constitute the foundation of the democratic social order. Access to information, the formation of thought and opinion and freedom of expression are more easily achieved through the mass media. As a consequence, legislative regulations that affect freedom of expression in mass communication have either a direct or indirect impact on the freedom of thought. In our globalized world, the freedom of thought and communication are under the guarantee of the national and international laws in force, especially within the international systems, the European Court of Human Rights (ECtHR) has brought interpretations on the basis of the European Convention on Human Rights (ECHR), that expand the freedom of expression in favor of the freedom of the individual. The states that are included in the ECHR system should adopt legal changes that are in conformity with the ECHR jurisprudence, with an approach that expands, rather than restricts freedoms for a more democratic society.

Our judicial system, it is true that there are deficiencies in guaranteeing the freedom of thought and communication and arbitrary decisions are taken from time to time. Therefore it is necessary to define in a clear manner according to the law and the jurisprudence the cases in which the freedom of thought can be restricted, and to set the boundaries of the freedom expression. In this study, the impacts of our country’s approach and that of the ECHR upon the freedom of thought and the freedom of communication and the regulations that need to be implemented have been taken up.

Access to information, Thought, Expression, Communication, Freedom, Law.

Kişilerin en önemli hakkı insan oldukları için elde ettikleri devredilemeyen, vazgeçilemeyen, zamanaşımına uğramayan; yaşam hakkı, mülk sahibi olma hakkı, din ve ifade özgürlüğü haklarıdır. Bu hakkı elde etmek için belirli bir soya ya da düşünceye sahip olmak gerekmez1. Demokratik toplumlarda insan haklarından en önemlisi bireylerin fikir ve iletişim özgürlüğünün temel bir değer olarak korunmasını sağlamaktır2. Fikir özgürlüğü düşünme, bilgi edinme, inanç, kanaat ve duyguların engellenmeksizin elde edilmesi, edinilen inanç kanaatlerinden dolayı kınanmama ve düşüncenin açıklanmasıdır3. İletişim özgürlüğü ise yasal iletişim kanalları vasıtasıyla kişilik hakları gözetilerek düşüncelerini ifade etmek ve haber alışverişinde bulunmak olarak tarif edilir4. İnsanların düşünce, ifade ve iletişim özgürlükleri ulusal ve uluslararası hukuk ile garanti altına alınmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin “İfade Özgürlüğü” başlıklı 10/1 maddesi, “Yaşam Hakkı” başlıklı 2. maddesi ve “Düşünce ve Kanaat Hürriyeti” başlıklı TC Anayasası’nın 25. maddesi kapsamında her kişinin ifade özgürlüğünün olduğu ve özgürlüğe müdahalenin de kabul edilemeyeceği bildirilse de5, AİHS ve mahkeme içtihatlarından bu özgürlüğün sınırsız olmadığını anlaşılmaktadır6.

Düşünce, bir bireyin belirli bir konuda düşünebilme yeteneği iken, ifade özgürlüğü ise düşüncesini herhangi bir sınırlama olmaksızın söyleyebilme hakkıdır. Özellikle ifade özgürlüğü olmayan ülkelerde diğer özgürlüklerden bahsetmek oldukça zordur7. Bu haklarını kullanırken düşüncesini iletişim kanallarıyla özgür bir biçimde sözlü veya yazılı bildirebilmelidir. Demokrasilerin yerleştiği toplumlarda bir başkasının hak ve özgürlüklerini ihlal etmedikçe bireylerin hak ve özgürlükleri de hukuksal garanti altına alınmıştır. Düşünce özgürlüğünün en önemli öğeleri; haber alma ve öğrenme özgürlüğü, kanaat özgürlüğü ve açıklama özgürlüğüdür8. İfade özgürlüğünün oluşabilmesi için toplumda farklı fikirlerin varlığını, sadece bir doğrunun olmayacağını ve herkesin kendi doğruları olabileceğini kabul eden bireylerin olması gerekir. Özgür düşüncenin yerleştiği toplumlarda çoğulcu bir yaklaşım, serbest tartışma ve hoşgörü ortamı yaşamı kolaylaştıracaktır9.

Bireysel tartışmaların en önemli nedeni özgürlük anlayışında yaşanan farklılıklardır. Aslında hemen hemen herkesin kabul ettiği ifade özgürlüğü, edindiği tüm düşünceyi sözlü veya yazılı, şekilsel ve sanatsal gösterebilme, bu amaçla gösteri, yürüyüş, toplantı yapabilme, örgütlenebilme olarak görülür. Ancak, bu işlevleri yerine getirirken kişilik hakları, toplumu oluşturan diğer bireylerin özgürlüklerinin ihlali, ahlaka aykırılık, müstehcenlik sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiğinin yine bireyin kendi düşüncesiyle belirlenmesinden kaynaklanır. Bu sorun, ancak çağdaş anayasal demokrasinin ülke sınırları içerisinde yaşanmasıyla giderilebileceği düşünülse de demokratik ülkeler arasında da uygulama farklılıkları vardır10.