Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Yargıtayın Aile Konutu Şerhinin Üçüncü Kişilere Etkisi ile İlgili İçtihat Değişikliği Hakkında Bazı Tespit ve Değerlendirmeler

Einige Bemerkungen Über die Rechtssprechungsänderung desTürkischen Kassationsgerichts Bezüglich Der Auswirkung derVormerkung Von Familienwohnung Gegenüber Dritten

Fatih GÜNDOĞDU

TMK m.193’e göre kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşlerden her biri diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukuki işlemi yapabilir. Kanun koyucu eşlerin ve aile yaşamının merkezinde olduğunu göz önünde tutarak aile konutu bakımından bu hükme bir istisna getirmiştir. TMK m.194’e göre eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eşin, tapu kütüğüne konutla ilgili şerhin verilmesini tapu müdürlüğünden isteyebileceği ifade edilmiştir. Türk öğretisinde ve mahkeme kararlarında “aile konutu şerhi”nin hukuki niteliği ve etki alanı hususu tartışmalıdır. Yargıtay 2015 yılında aile konutu şerhinin üçüncü kişilere etkisi ile ilgili görüşünü değiştirmiştir.

Aile Konutu, Eşin Rızası, Eşlerin Hukuki İşlemleri, Şerh, Aile Konutu Şerhinin Hukuki Niteliği ve Etkisi, İyiniyetli Üçüncü Kişinin Durumu.

Nach Art. 193 des türkischen ZGB kann jeder Ehegatte mit dem andern oder mit Dritten Rechtsgeschäfte abschliessen, sofern das Gesetz nichts anderes bestimmt. Weil die Familienwohnung der räumliche Mittelpunkt des Ehe- und Familienlebens ist, hat der Gesetzgeber dafür eine Ausnahme gemacht. Nach Art. 194 ZGB kann ein Ehegatte nur mit der ausdrücklichen Zustimmung des andern einen Mietvetrag kündigen, das Haus oder die Wohnung der Familie veräussern oder durch andere Rechtsgeschäfte die Rechte an den Wohnräumen der Familie beschränken. Nach Absatz drei des gleichen Artikels kann ein Ehepartner, der nicht Eigentümer der als Familienwohnung qualifizierte Immobilie ist, vom Grundbuchamt verlangen, dass diese Beschaffenheit vorgemerkt werden soll. In der türkischen Lehre und Rechtsprechung wird immer der juristische Charakter und die Auswirkung der “Vormerkung von Familienwohnung” diskutiert. Das türkische Kassationsgericht hat im Jahre 2015 seine Ansicht über die Auswirkung der Vormerkung von Familienwohnung gegenüber Dritten geändert.

Familienwohnung, Zustimmung der Ehepartner / Ehepartnerin, Rechtsgeschäfte der Ehegatten, Vormerkung, Rechtlicher Charakter und Auswirkung der Vormerkung, die Lage der Gutgläbigen Dritten.

Eşlerin yapacakları hukuki işlemlerle ilgili genel kural, gerek kendi aralarında gerekse üçüncü kişilerle her türlü hukuki ilişkiye girebilmelerinin mümkün olması ise de, Türk Medeni Kanunu bu genel kurala istisna teşkil edecek düzenlemelerin getirilebileceğini m.193’de ifade etmiştir. İşte bu yasal sınırlamalardan biri TMK m.194’de aile konutu ile ilgili olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu maddeyle, aile konutu ile ilgili bazı hukukî işlemlerin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kabul edilmiştir. TMK m.194’e göre Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgilikira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz (f.1). Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş,hâkimin müdahalesini isteyebilir (f.2). Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini tapu müdürlüğünden isteyebilir (f.3). Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı hâline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur (f.4).”

Bu hükümle getirilen aile konutu kurumu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun tartışmalı konularından biridir. Bu tartışma özellikle TMK m.194’ün getirdiği sınırlamanın hukuki niteliği ve şerhin üçüncü kişilere etkisi konularında toplanmaktadır.1

TMK m.194 ile getirilen sınırlamanın hukuki niteliği ile ilgili öğretide farklı görüşle ileri sürülmüştür. Bazı yazarlar burada bir fiil ehliyeti sınırlaması bulunduğunu ve evli kişilerin bu hükümde sayılan işler bakımından sınırlı ehliyetli grubuna dahil olduğunu ileri sürmektedirler.2 Öğretide ileri sürülen bir başka görüşe göre ise bu hükümle diğer eşe bir katılma hakkı getirilmektedir.3 Bu konudaki üçüncü görüş bu hükmü sözleşme özgürlüğüne getirilen bir sınırlama olarak nitelendirmektedir.4 Hakim kanaat ise bu hükümde öngörülen sınırlamanın bir tasarruf yetkisi sınırlaması olduğunu ve bu nedenle eşin rızasının borçlandırıcı işlemleri yapabilmesine karşın tasarruf işlemleri yapamayacağını ileri sürmektedir.5