Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Tüketici Hakem Heyeti Kararına 
İtiraz Davasında Yargılama Giderleri

Mehmet Akif TUTUMLU

I. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 12.06.2017 Tarihli ve Esas No: 2017/2113 Karar No: 2017/3589 Sayılı Kararı

Taraflar arasında görülen davada Çaldıran Asliye Hukuk Mahkemesince Tüketici Mahkemesi sıfatıyla verilen 12.10.2016 tarih ve 2015/180 - 2016/100 sayılı karar hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 22.5.2017 günlü yazıyla kanun yararına temyiz isteminde bulunulmuş olmakla, gönderilen dava dosyası için düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı vekili, davalı MÇ'nin başvurusu üzerine, Çaldıran Tüketici İlçe Hakem Heyeti tarafından verilen 1.7.2015 gün ve 150920150000163 sayılı kararın iptalini talep etmiştir.

Davalı vekili, Hakem Heyeti kararının usul ve kanuna uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davalının başvurusuna konu kredi sözleşmesinin ticari nitelikte olduğu ve bu nedenle tüketici kredisi niteliğinde bulunmayan sözü geçen kredi sözleşmesi nedeniyle davacı banka tarafından alman masrafın iadesine ilişkin başvuru bakımından Tüketici Hakem Heyetinin görevli olmadığı gerekçesiyle davacının itirazının kabulüyle Çaldıran Tüketici İlçe Hakem Heyeti kararının iptaline, davacının Tüketici Hakem Heyeti nezdinde yapılan başvuruya karşı cevap ve delillerini sunmamasından ötürü, işbu davanın açılmasına davalının neden olmadığından bahisle yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, bu meyanda davalı yararına vekalet ücreti tayin ve takdirine hükmedilmiştir.

6502 sayılı Kanunun 70/5. maddesi uyarınca kesin olarak verilen bu karar aleyhine Adalet Bakanlığı’nm 11.4.2017 günlü yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından "davanın kabulüne karar verildiği halde davalı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu" gerekçesiyle kanun yararına temyiz talebinde bulunulmuştur.

HMK'nın 323/T-ğ maddesinde vekille takip edilen davalarda mahkemece takdir olunan vekalet ücretinin yargılama giderlerinden olduğu belirtilmiş, 326/1. maddesinde ise, yargılama giderlerinin, kanunda yazılı haller dışında, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği hükme bağlanmış; yine aynı kanunun 327/1. maddesinde de "Gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş olan taraf, davada lehine karar verilmiş olsa bile, karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkum edilebilir." biçiminde yapılan düzenleme ile hemen yukarda açıklanan genel kuralın istisnası gösterilmiştir. Keza aynı kanunun 312/2. maddesinde de, davalının, aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermemiş olması ve ilk oturumda davacının talep sonucunu kabul etmesi halinde yargılama giderlerinin kendisine yüklenemeyeceği belirtilerek bir başka istisnaya yer verilmiştir.

Bu durumda, somut davaya bakılacak olursa, davada tarafların vekille temsil olundukları, mahkemece, tüketici hakem heyetince işbu davanın davalısı lehine verilen kararın iptaline hükmedilmesi suretiyle, davalı aleyhine olacak nitelikte bir hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, kural olarak, yargılama giderlerinin ve bu arada vekalet ücretinin de davacı lehine hükmedilmesi ve davalı yana yüklenilmesine karar verilmesi gerekir. Mahkemece verilen kararda, yargılama giderlerinin davacıya yüklenmesinin, bir başka söyleyişle, genel kuraldan ayrılınmasının gerekçesi davacının Tüketici Hakem Heyetine cevap ve delillerini bildirmemesi, dolayısıyla davalının dava açılmasına sebebiyet vermemesi olarak belirtilmiş ve fakat açıkça bir yasal dayanak gösterilmemiştir.

Şu halde, öncelikle, mahkemenin yargılama giderleriyle ilgili gerekçesinin yasal dayanağının belirlenmesi gerekmektedir.

İşbu davada, davalı yanın davanın ilk oturumunda davayı kabulü gibi bir durum söz konusu değildir. Keza, işbu davanın, uyuşmazlığın taraflar arasındaki taksitli ticari kredi ilişkisinden kaynaklanmış olması nedeniyle 6502 sayılı Kanun çerçevesinde bir tüketici işleminden bahsedilmeyecek olmasına karşın, davalı yanın tüketici hakem heyetine başvurması sonucunda verilen karar üzerine açıldığı, bu durumda ise HMK'nın 312. maddesi anlamında, başvuru sahibi davalının davanın açılmasına neden olmadığından söz edilemeyeceği açıktır. Öte yandan, mahkemece yargılama giderlerinden davalının sorumlu tutulmaması cihetine gidilmekle yetinilmemiş, daha ileri gidilerek davalı lehine vekalet ücreti tayin ve takdir olunup davacıdan tahsiline hükmedilmiştir. Şu halde, kararda "davalının dava açılmasına sebebiyet vermemiş olması" gibi bir değerlendirmeye yer verilmiş olmasına rağmen, bu yoldaki kararın yasal dayanağının HMK'nın 312/1. maddesine temas ettiğinden söz edilmesi mümkün görünmemektedir.

Bu durumda, mezkur gerekçe ve varılan sonuç itibariyle, kararın yasal dayanağının HMK'nın 327/1. maddesine temas ettiği, bir başka söyleyişle, davada lehine hüküm kurulmuş olmakla birlikte, mahkemenin, davacı yanın davanın gereksiz yere uzamasına ve masrafa yol açtığı kanaatine varması nedeniyle yargılama giderlerinden davacı yanı sorumlu tuttuğu sonucuna varmak mümkündür. Şu halde, anılan kanun maddesinde belirtilen koşulların somut dava bakımından var olup olmadığının incelenmesi, mahkemece varılan sonucun yürürlükteki hukukumuza uygun bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekli ve zorunludur.

Bu bağlamda yapılan incelemede, davalı yanın, İlçe Tüketici Hakem Heyetine başvurusuna ilişkin dilekçesi ekinde, taraflar arasındaki ticari kredi sözleşmesini dosyaya sunmasına rağmen, Hakem Heyetince taraflar arasındaki kredi ilişkisinin tüketici işlemi niteliğinde kabulü nedeniyle işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Tüketici Hakem Heyetleri Yönetmeliğinin 12. maddesi gözetildiğinde, mahkeme gerekçesinde yer verildiği üzere davacının Hakem Heyeti huzurunda savunmada bulunmamış olmasının, dosyadaki bilgi ve belgelere göre karar vermekle yükümlü İlçe Tüketici Hakem Heyetinin kararına etkili olması ve buna bağlı olarak işbu davanın gereksiz yere uzamasına sebebiyet vermesi gibi bir durumun varlığından söz edilemez. Öte yandan, hiç kimsenin kendi lehine olan bir davayı açmaya zorlanması veya aleyhine açılmış bir davada, kanunda belirtilen istisnalar dışında, davaya cevap vermekle yükümlü tutulması, keza aleyhine verilmiş bir karar hakkında kanunda gösterilen usul dairesinde ilgili mercilere başvuruda bulunması gibi sırf kanundan kaynaklanan bir hakkı kullanmasından ötürü sorumlu tutulması da mümkün değildir.

O halde, tüm bu hususlar gözetildiğinde, davacının Tüketici Hakem Heyeti önünde savunmada bulunmamış olmasının, işbu davanın uzamasına ve gereksiz masraf yapılmasına yol açan bir yönü bulunmadığından, mahkemece yanlış ve olaya uymayan gerekçeye yer vermek suretiyle HMK'nın 327/1. maddesi gereğince yargılama giderlerinden davacının sorumlu tutulması, bu kapsamda davalı yararına vekalet ücreti tayin ve takdiri doğru olmamış, kanun yararına temyiz başvurusunun kabulü ile yerel mahkeme kararının açıklanan yönden bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun

yararına temyiz başvurusunun kabulü ile, hukuki sonuçlarını etkilememek kaydıyla, Çaldıran Asliye Hukuk Mahkemesi'nin Tüketici Mahkemesi sıfatıyla vermiş olduğu kararın BOZULMASINA, karardan bir suretin gereği yapılmak üzere Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 12.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

II. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 17.07.2017 Tarihli ve Esas No: 2017/1357 Karar No: 2017/4130 Sayılı Kararı

Taraflar arasında görülen davada ilk derece Mahkemesi tarafından yukarıda sayı ve tarihi belirtilen kararın Yargıtayca HMK 363. maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmesi üzerine, dava dosyası ve içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve diğer tüm dosya kapsamı delil ve belgeler incelendi. Gereği müzakere edilip düşünüldü.

Davacı vekili; davalı ile imzaladığı ticari kredi sözleşmesinin imzası sırasında 695,00 TL komisyon masrafı alındığım, davalının kendisinden masraf adı altında haksız para alındığı iddiasıyla ve bu bedelin iadesi istemiyle Tüketici Hakem Heyeti'ne başvurduğu ve Hakem Heyeti tarafından davalı lehine karar verildiğini, davalının tüketici olmadığı ve kullandığı kredinin de ticari ve mesleki kredi olduğu iddiasıyla Hakem Heyeti kararının iptaline ve ödenen meblağın iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı davaya cevap vermemiştir.

İlk derece mahkemesince; kullanılan kredinin ticari kredi niteliğinde olması, tüketici hakem heyetinin bu nitelikli krediler yönünden alınan masraf ve komisyon iadesiyle ilgili istemleri inceleme ve değerlendirme yetkisinin bulunmaması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiş, ancak hakem heyeti nezdinde yapılan inceleme sırasında davacı İş Bankası’na, ticari nitelikte olduğu ileri sürülen kredi sözleşmesi metinin gönderilmesi için yazı yazılmasına rağmen gönderilmediği için hakem heyeti tarafından tüketici lehine karar verildiği, bu durumunda kusurun tüketiciye yüklenmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle HMK 326 uyarınca yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.

Miktar itibariyle kesin olan kararın kanun yararına bozulması istemiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca temyiz kanun yoluna başvurmuştur.

Mahkemece, davalının ticari kart sözleşmesi imzalamış olması nedeniyle tüketici olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile Tüketici Hakem Heyeti kararının iptaline karar verildiği halde, davacı vekili lehine AAÜT uyarınca vekalet ücretine hüküm olunmaması doğru görülmemiş ve hükmün kanun yararına bozulmasını gerektirmiştir.

SONUÇ: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Kanun Yararına Temyiz isteminin KABULÜ ile hükmün, yukarıda anılan gerekçeyle KANUN YARARINA BOZULMASINA, gereğinin yapılması için karar örneği ve dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 17/07/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

III. Değerlendirme

6502 Sayılı TKHK m.70/3 hükmü, THH kararlarına karşı itiraz yolunu şu hükümle düzenlemiştir:

"Taraflar, tüketici hakem heyetinin kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde tüketici hakem heyetinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesine itiraz edebilir. İtiraz, tüketici hakem heyeti kararının icrasını durdurmaz. Ancak talep edilmesi şartıyla hâkim, tüketici hakem heyeti kararının icrasını tedbir yoluyla durdurabilir."

Yargılama usulü olarak da basit yargılama usulü hükümlerine yollama yapılmıştır:

"6502 sayılı TKHK m.73/(4) Tüketici mahkemelerinde görülecek davalar 12.1.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Altıncı Kısım hükümlerine göre yürütülür." (TKHK m.73/4).

Yargılama giderleri ile avukatlık ücretine gelince: Bu hususta 6502 sayılı Kanunda tek bir hüküm mevcut olup, şöyledir:

"Tüketici hakem heyetlerinin tüketici lehine verdiği kararlara karşı açılan itiraz davalarında, kararın iptali durumunda tüketici aleyhine, avukatlık asgari ücret tarifesine göre nisbi tarife üzerinden vekâlet ücretine hükmedilir." (TKHK m.70/6).

Bu hükmün kapsamı dışında kalan hâllerde genel hükümlerin, yani HMK m.326 vd. hükümleri ile 1136 sayılı Avukatlık Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir. Nitekim 6502 sayılı TKHK'nın 83/1’inci maddesi hükmü de bu yöndedir:

"Bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde genel hükümler uygulanır."