Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

6502 Sayılı (Yeni) Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a Göre Tüketici Uyuşmazlıklarının Çözümü Usulü ve Yargılama Kuralları

Dispute Resolution Procedures and Jurisdictional Issues in Consumer Matters under the new Law of Consumer Protection No. 6502.

Bilgehan YEŞİLOVA

6502 sayılı Kanun ile birlikte tüketici hukukunda, köklü değişiklikler yaşanmıştır. Bu değişiklik ve özellikle yenilikler, tüketici ilişkilerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünde de kendini göstermiştir. Esasen Tüketici Hakem Heyetleri ve Tüketici Mahkemeleri, varlıklarını korumakla birlikte önceki kanuna göre esaslı değişikleri haizidir. Çalışmada, esasen tüketici uyuşmazlıklarının yargısal olarak çözümü meselesine değinilmiş; bir yandan önceki kanunla -ve içtihatlarla- mukayese yapılırken öte yandan yeni Kanunun usul hukukuyla alâkalı hükümlerinin başta Anayasa olmak üzere mevzuattaki diğer hükümlerle uyumu sorgulanmıştır. Bu bağlamda, Tüketici Hakem Heyetleri, işleyiş şekli, etkisi ve sonuçları itibariyle sui generis özellikler gösterirken başlı başına çalışılmayı hak edecek kadar tartışmayı da beraberinde getirmiştir. Reform hareketleri, tüketici mahkemelerini de yakından etkilemiş, lâkin halihazırdaki usul kanunuyla olan bağın, çeşitli sorunlara yol açtığı görülmüştür.

Tüketici Mahkemeleri, Tüketici Hakem Heyetleri, Tahkim, Görev, Yargılama Usulü.

In consumer matters, by enacting the new law No. 6502, radical and deep-rooted changings have been experienced. These revisions and especially reforms have affected dispute resolution procedures in consumer relations. Although Consumer Arbitral Tribunals and Consumer Courts have substantially preserved their legal entities still radical changings have occurred as regards to former Law. In this work, while the topic of consumer dispute resolution has been mainly studied; on the one hand the comparison between the former and the new code -including the jurisprudence- has been made, on the other hand the consistency of the new rules related with procedural law have been examined upon the other rules including the Constitution. In this context, whilst Consumer Arbitral Tribunals have showed sui generis properties by its procedure, affects and possible results; also invited legal issues indeed deserved to be studied separately. Since this reform movement has also closely affected consumer courts; the procedural connection of it will probably cause some sort of legal conflicts.

Consumer Courts, Consumer Arbitral Tribunals, Arbitration, Competence, Jurisdiction Procedure.

I. GENEL OLARAK-İLGİLİ MEVZUAT

6502 sayılı (yeni) Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun1, 07.11.2013 tarihinde kabul edilerek Resmi Gazetede yayımlanmış; yayımı takiben 6 ay sonra da (28.05.2014) yürürlüğe girmiştir (m.87). Kanun yürürlük kazanır kazanmaz, 4077 sayılı (eski) Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun da yürürlükten kalkmıştır. Bu vesileyle mevzuatın esasen 4077 s.K’ya yapmış olduğu tüm göndermeler, artık bundan sonra yeni Kanuna; 6502 s.K.’ya yapılmış sayılacaktır (m.86).

4077 s. eTKHK’nın, yapılacak mukayeseler bakımından ve özellikle çalışma konumuzla ilgili, iki evrede değerlendirilmesi mümkündür. Bunlardan ilki, 1995-2003 yılları arasındaki dönemdir. İkincisi ise 2003 tarihli; hem 22 hem de 23. maddelerdeki değişiklikleri içeren 4822 s.K’nın2 ardından yürürlük kazanan süreçtir. Yakın zamana; 28.05.2014 tarihine kadar geçerli olan hükümler, bu değişiklikle son hâllerini almışlardır.

Kanunun, çalışma konumuzu doğrudan ilgilendiren 66-72 ile 73 ve 74. maddelerine geçmeden evvel, tüketici uyuşmazlıklarının çözümüyle alâkalı diğer mevzuata, şimdiden değinmek uygun olur. 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 44/I. maddesi, “[b]u Kanunun uygulanmasıyla ilgili uyuşmazlıklarda kart hamilinin tüketici olması halinde, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu’nun 22'nci ve 23'üncü maddesi hükümleri uygulanır.” hükmüne yer verirken bu kez II. fıkrası “[k]art çıkaran kuruluşlar tarafından kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda 1086 sayılı Hukuk usulü Muhakemeleri Kanunu’nun görev ve yetkiye ilişkin hükümleri uygulanacaktır.”3 şeklinde düzenlenmiştir. Az yukarıda değinildiği gibi 4077 s.K.’ya yapılan atıflar, artık yeni Kanuna yapılmış sayılmaktadır (m.86). Bundan başka bu kez TKHK’nın 83/II. maddesi, “[t]araflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması.... bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” hükmünü getirmektedir ki, 5464 s.K.’nın 44/I-II. maddesinde ne düzenlenirse düzenlensin artık TKHK’nın ilgili hükümleri (m.66/I, 73/I) yürürlük kazanmıştır. Şu hâlde 5464 s.K’nın 44. maddesinin -tüketici işlemleriyle alâkalı olarak- zımnen mülga olduğu sonucuna ulaşmak mümkün olabilir. Gerçi, hüküm (I. fıkrası) zaten 4077 s.K’ya göndermede bulunmuştur ki, TKHK m.86 gereği artık bu atıf, yeni kanuna yapılmış sayılmaktadır. Bununla birlikte gerçekten de ilga edilmiş sayılması gereken, -kanımızca- normatif durum değil; anılan hükmün içtihatlarla şekillenmiş uygulanma biçimidir4. Bu uygulama biçimi, kabulü hayli zor bir şekilde ve son derece yalın bir ifadeyle anılan Kanuna tabi uyuşmazlıklarda davacı tüketiciler yönünden -özel görevli- Tüketici mahkemesini görevli sayarken; davacının/takip alacaklısının banka/kart çıkaran kuruluş olduğu durumlarda bu kez -genel görevli- Asliye Hukuk mahkemesini görevli kabul etmektedir. Oysa hükmün ikinci fıkrası, aslında zaten yazılmasa da geçerli olanı düzenlerken; I. fıkrası, davacı/davalı olduğuna -lafzen de- bakılmaksızın kart hamilinin tüketici olduğu her hâlde tüketici mahkemesini görevli saymaktadır. Bu hâlde 4077 s.K. döneminde de geçerli olması gereken (!) uygulama, artık TKHK m.83/II ile istisnasız biçimde yürürlük kazanmış ve davacı/davalı-takip alacaklısı/takip borçlusu olduğuna bakılmaksızın tüketicinin kart hamili olduğu tüm uyuşmazlıklarda, 6502 s.K.’nın 73. (ve hatta gerektiğinde öncelikle 68/I.) maddesi hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir. Kaldı ki, TKHK m.73/I (ve hatta 66/I) ile 3/I, l maddesi hükümleri, anılan türden uyuşmazlıklar bakımından da tüketici mahkemelerinin görevli sayılmasını fazlasıyla mümkün kılmaktadır (karş. geçici m.1/I). Sonuç olarak 5464 s.K.’nın 44. maddesine ait tüketicilerle alâkalı ve daha ziyade kazai içtihada dayalı uygulamaya, artık üstünlük tanımak, olası değildir.