Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Kodifikasyon, İktibas ve Türkiye’ye Göç

Alexandra Deniz ÜNER

1933 yılı, Nasyonal Sosyalistlerin Almanyada iktidarı ellerine geçirmelerinden sonra, bir çok muhalif bilim adamı açısından politik duruşları veya etnik kökenlerinden ötürü bir kader yılı olup, bu insanlara Almanyada bilim dünyasının kapıları kapanırken, onlara Boğaziçi“nde de yeni kapılar sonuna kadar açılmaktaydı.

24. Temmuz 19231de imzalanan Lozan Anlaşması gereği, Türkiye Cumhuriyeti kapitülasyonların kaldırılmasına karşı, kendi hukuk sistemini yeniden düzenlemeyi uluslararası hukuk kurallarına göre taahhüt etmişti.2

Aslında Hukukta ilk önemli yenilenme süreci Sultan I. Abdülmecid döneminde (1823-1861) gerçekleşmiş olsa da, Tanzimat Dönemindeki bütün bu çabalara rağmen, ümid edilen Hukuk Devleti maalesef bu süreçte inşa edilememişti. Bunun temel sebebi, İslam Hukuku3 ve onun altyapısını oluşturan dört temel Hukuki kaynaktı. Bu esaslar, Türkiye Cumhuriyeti kurulana dek sadece dini yönden değil, aynı zamanda toplum düzeni ve devletin yapısı üzerinde de etkin bir rol oynamışlardı.4 Dinsel kaynaklar devletin yönetimi konusunda yeterince belirleyici olmadıklarından ve gelişen toplumun ihtiyaçlarına cevap veremediklerinden, 15. yüzyılda önce Örf-i sultani marifetiyle yönetim, hukuk ve askeri konularında yeni kanunlar ve kurallar devreye girmiş ve bu önemli süreçte ilk Osmanlı Anayasası (Kanun-i Esasi) 1867 yılında kabul edilmişti. Kanun-i Esasi 1831 tarihli Belçika Anayasasının ve 1850 tarihli Prusya Anayasası’nın iktibası niteliğindeydi. Medeni Hukukta ise Mecelle ile 1869- 1876 yılları arasında Osmanlıda ilk hukuk kodu sayesinde İslam Hukuku tek bir çatı altında toplanmıştı.5 Mecelle aslında sistematik bir yazılı kanunlar topluluğundan ziyade, Osmanlıda medeni hukuk ve ticaret hukukunu düzenleyen, fakat çokta sistematik olmayan bir bütünlük arz etmekteydi.6 Her şeye rağmen Tanzimat Dönemi Türkiye Cumhuriyeti’nin7 kuruluşundan sonra gerçekleşen Hukuk Devrimi açısından çok önemli bir rol oynamış ve göçmen Alman hukukçular tarafından yeniden hazırlanan hukuk sisteminin de ayrılamaz bir parçası olmuştur.