Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Yeniden Müzakere Etme Borcu mu Külfeti mi?

Are the Negotiations Duty or Obligation?

Nurten İNCE

İki tarafın karşılıklı birbirine uygun irade beyanıyla meydana gelen, günlük hayatımızda en sık karşılaştığımız hukuki işlem türü sözleşmeler olup taraflar kural olarak yapmış olduğu sözleşmeye uymak zorundadırlar. Buna prensibi denilmektedir. Ancak bazen ortaya çıkabilen çeşitli sebeplerden dolayı, örneğin sözleşme yapıldıktan sonra koşullarda meydana gelen değişikler nedeniyle, taraflardan sözleşmeyi aynen ifası beklenemeyebilir. Bu gibi hallerde tarafların direk, mahkemeye başvurmadan, bir araya gelip sözleşmeleri yeniden müzakere etmelerinin gerekli olup olmadığı ve yeniden müzakere yükümlülüğü varsa bunun bir borç mu yoksa külfet mi olduğu hususu birçok ülkede tartışılmıştır. Söz konusu yeniden müzakere yükümlülüğü gerek Alman hukukunda gerekse de Türk hukukunda, özellikle işlem temelinin çökmesi kapsamında ele alınarak incelenmiştir.

Yeniden Müzakere Etme, Borç, Külfet, İşlem Temelinin Bozulması, Sulh.

The contract is a legal act which faces us most frequently in legal proceedings and is of great importance in jurisdiction. Therefore, the parties are fundamentally obliged to their contract and have to fulfil their obligations with regard to legal certainly and the basic principle of civil law: pacta sunt servanda (agreements must be kept). A party is bound to fulfil its obligations even if the performance has become more onerous. We know, historically and actually, that circumstances at conclusion of contract repeatedly changed due to dramatically social and economic events, resulting in disturbances of the business fundamentals. If, however, performance of the contract becomes excessively onerous because of a change of circumstances, the party can adapt the contract. Therefore, it is doubtful whether the parties have to enter into new legal negotiations for adaption of the contract. I so, are the negotiations are duty or obligation.

In numerous countries – Germany included – renewed negotiations are decisive matter of discussion in the literature. In the scope of this work we try to explain the resumption of negotiations, which were caused by disturbances of the business fundamentals, in the Turkish and German jurisdiction.

Negotiation, Duty, Obligation, Hardship, Adoption.

I. GİRİŞ

Alman hukukunda 2002 yılında medeni hukuk alanında yapılan reformla birlikte birçok norma ilişkin yeniden müzakere etmenin bir borç mu yoksa külfet mi olduğu hususu daha fazla tartışılmaya başlanmıştır. Yeniden müzakere etmenin hukuki niteliği sadece iç hukukta değil ayrıca pek çok ulusalüstü hukuki düzenlemenin ve Avrupa Birliği hukukunun ilgi alanına girmeye başlamıştır.

Alman hukukunda reformla birlikte işlem temelinin bozulması kurumunun 313. maddede düzenlenmiş olması nedeniyle tarafların uyarlama yapabilmesi için yeniden müzakere etme yükümlülüğü olup olmadığı ve tarafların bir araya gelmeden direk hâkime başvurarak sözleşmenin değişen koşullara uyarlanmasını talep edip etmeyeceği hususundaki tartışmalar, 2012 yılında yürürlüğe girmiş olan Türk Borçlar Kanunu’nda işlem temelinin çökmesinin düzenlenmesiyle Türk hukuku açısından da önem kazanmıştır1. Biz de bu çalışmamızda özellikle Alman hukukunun 313. maddesindeki işlem temelinin bozulması ile Türk hukukundaki 138. madde çerçevesinde Türk hukukunda çok az çalışılmış olan yeniden müzakere etmenin zorunluluk olup olmadığını ve varsa bu zorunluluğun hukuki niteliği konusunu detaylıca inceleyeceğiz.

Müzakere etme Türk Dil Kurumu’na2 göre Arapça kökenli olup bir konuyla ilgili fikir alışverişinde bulunma, oylaşma anlamına gelmektedir. Yeniden müzakere yükümlülüğü ise, tarafların yapmış oldukları sözleşmede daha sonra meydana gelen bazı sebeplerden dolayı, sözleşmeyi aynen ifa edememeleri durumunda bir araya gelerek sözleşmenin akıbeti hakkında fikir alışverişinde bulunma şeklinde tanımlanabilir. Örneğin İran’daki bir alıcının Almanya’dan kasalarca bira sipariş etmesinin ardından İran’da rejimin değişmesi sonucunda alkollü içecek satmanın yasaklanması ve hatta bulunduran kişinin ölüm cezası ile karşı karşıya gelmesi durumunda3 sözleşme taraflarının bir araya gelerek fikir alışverişinde bulunması, sözleşmenin sonucu hakkında karar vermeleridir. İşte birçok ülkede, tarafların yeniden müzakere etme zorunluluğunun olup olmadığı, varsa bu zorunluluğun hukuki niteliği tartışılmaktadır. Aşağıda detaylıca inceleyeceğimiz gibi doktrindeki bazı görüşler tarafların yeniden müzakere etme zorunluluklarının olmadığını savunurken, başka bir görüş ise bu zorunluluğun olduğunu ileri sürmektedir. Eğer yeniden müzakere etme zorunluluğu varsa bunun hukuki niteliğinin tespiti, başka bir anlatımla külfet mi yoksa borç mu olduğunun tespiti de son derece önemlidir. Bilindiği gibi borç, bir hukuki ilişkide taraflardan birinin diğerine karşı getirmekle yükümlü olduğu edimdir. Borç ilişkilerinden sadece edim yükümlülüğü doğmayıp bir takım yan yükümlülükler de doğar4. Bu yan borçlar sözleşmeden ya da kanundan doğabileceği gibi, kanunun ya da sözleşmenin yorumundan böyle bir yan borcun varlığı sonucuna ulaşılmasa bile dürüstlük kuralından böyle bir borcun varlığı sonucuna ulaşılabilinir5. Yan borçlar sözleşmeden doğan bir borç ilişkisinin kurulmasını engellemezler, bu nedenle de ayrı bir talep ve dava konusu olmazlar6. Başka bir ifadeyle, yan yükümlülüklerini ihlal eden borçluya karşı aynen ifa davası açılmaz, yan yükümlülüğünü ihlal ederek alacaklısına zarar vermiş olan borçlu, bu zararı tazmin etme borcu altına girmiş olur7. Bu tazminat, borçlunun rızasıyla ödenmezse, pekâlâ ifa davasına konu edilebilir8. Külfet kavramından da (yüklenti-gerekli davranış yükümü) yine bir kişinin belli bir davranışta bulunması gerekliliği anlaşılır; ama kişi bu külfetin gereğini yerine getirmediyse, kimse onu buna zorlayamayacağı gibi bu yüzden ondan tazminat da isteyemez. Esasen üzerine düşen külfeti yerine getirmeyen kişi, bunun sonucuna bizzat katlanacaktır. Bu da onun bir hakkı veya hukuki olanağı kaybetmesi şeklinde ortaya çıkar9 .