Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Adi Ortaklık İlişkileri Bakımından Senetle İspat Zorunluğunun Uygulanabilirliği Üzerine Düşünceler

Applicability of Art. 200/1 of Code of Civil Procedure to Simple Partnership Agreements

Tolga AYOĞLU

Makale, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun m.200/1 hükmünde öngörülen senetle ispat zorunluluğunun adi ortaklık sözleşmeleri bakımından uygulanmasının doğru olup olmadığını tartışmaya açmayı hedeflemektedir. Doktrinde ağırlık kazanan görüş ve Yargıtay tarafından benimsenen yaklaşım, senetle ispat zorunluluğunun adi ortaklık sözleşmeleri bakımından da uygulanması gerektiği yönündedir. Çalışmada, senetle ispat zorunluluğunun, kanunen geçerlilik şekline tabi kılınmamış olan sözleşmelere uygulanmasının doğru olmayacağı görüşü savunulmaktadır. Ayrıca, senetle ispat zorunluluğunun sözleşmeler bakımından uygulanacağı kabul edilse dahi, adi ortaklık sözleşmesinin akdedilmesi ile taraflar birbirlerine karşı klasik manada bir alacak hakkı iktisap etmeyip, ortak bir amaç doğrultusunda işbirliği yapmayı birbirlerine taahhüt ettiklerinden, klasik alacak haklarının ispatı bakımından HMK m.200/1 hükmünde öngörülen senetle ispat zorunluluğunun adi ortaklık sözleşmelerine uygulanması doğru olmayacaktır.

Adi Ortaklık Sözleşmesi, Senet, Kesin Delil, İspat Şekli, Geçerlilik Şekli.

The article aims to discuss whether art. 200/1 of Code of Civil Procedure (“CCP”), which foresees burden of proof with deed, is applicable to simple partnership agreements. Pursuant to the doctrine and the Supreme Court of Turkey, the answer of this question is affirmative. Nevertheless, the author defends that art. 200/1 of CCP shall not be applicable to contracts which are not subject to a statutory form of validity. On the other hand, even if it is accepted that art. 200/1 of CCP is applicable to all kind of contracts, the author believes that simple partnership agreements shall be distinguished form other kind of contracts, since no reciprocal receivables arise out of such kind of contracts, but the parties undertake to cooperate with each other in order to accomplish a certain purpose defined in the agreement. Therefore, art. 200/1 of CCP, which is related with the burden of proof with deed regarding classic contractual claims and receivables, shall not be applied to simple partnership agreements.

Simple Partnership Agreements, Deed (Note, Bill), Conclusive Proof (Absolute Proof), Form Required for Proof, (Statutory) Form of Validity.

I. Giriş ve Sorunsalın Takdimi

Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) m.200/1 hükmünün ilk cümlesi uyarınca, “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir1. Doktrinde ağırlık kazanan görüş ve Yargıtay tarafından benimsenen yaklaşım, HMK m.200/1 hükmünde öngörülen “senetle ispat zorunluluğunun” adi ortaklık sözleşmeleri bakımından da uygulanması gerektiği yönündedir. Nitekim Yargıtay, aşağıda aktarılacak olan kararlarında HMK m.200/1 hükmünün adi ortaklık sözleşmeleri bakımından da uygulama alanı bulacağını açıkça belirtmekte ve bu zorunluluğunun istisnasının HMK m.202/1 hükmü uyarınca (yazılı) delil başlangıcının2 mevcut olduğu haller olduğunu, sadece somut olayda (yazılı) delil başlangıcının mevcut olduğu hallerde adi ortaklık ilişkisinin ispatı amacıyla tanık dinletilebileceğini ifade etmektedir3.

Yargıtay’ın bu yaklaşımı çerçevesinde, Türk Hukukunda, bugün için değeri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçen adi ortaklık sözleşmelerinin, bir ispat koşulu olarak, senetle (yazılı delille) ispatı zorunlu bulunmaktadır. Oysa 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu uyarınca sözleşmeler hukuku alanında şekil serbestisi esastır4 ve aynı Kanun’un adi ortaklık sözleşmesini düzenleyen TBK m.620-645 hükümleri, adi ortaklık sözleşmesini, geçerlilik koşulu olarak herhangi bir şekil şartına tabi kılmamaktadır5. Yargıtay’ın HMK m.200/1 hükmünün adi ortaklık sözleşmelerine de uygulanmasına ilişkin olarak benimsediği yaklaşım, TBK’ya göre geçerlilik yönünden herhangi bir şekil şartına bağlı olmayan adi ortaklık sözleşmesini ispat açısından yazılı şekil şartına bağlamakta ve ikibinbeşyüz Türk Lirası sınırı günümüzde çok düşük bir işlem değeri olarak kaldığından, uygulamada özellikle ticari amaçla kurulan adi ortaklıklar açısından mutlaka gözetilmesi gereken adeta “örtülü bir şekil şartı” yaratmaktadır.

Bu makalenin yazarı, Yargıtay’ın HMK m.200/1 hükmünün adi ortaklık sözleşmelerine uygulanması konusundaki yerleşik içtihadının adi ortaklık sözleşmesinin niteliği ile bağdaşmadığı görüşünü taşımakta, bu yönde bir uygulamanın adil sonuçlara yol açmayacağı fikrini savunmakta ve bu konuya ilişkin tereddüt ve çekincelerini akademik dünya ile paylaşmayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede, öncelikle doktrinde konuya ilişkin olarak yapılan değerlendirmelere, daha sonra Yargıtay’ın meseleye ilişkin yerleşik içtihadına yer verilecek, son bölümde ise konuya ilişkin kişisel görüş ve değerlendirmelerimiz aktarılacaktır.