Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Hekimin Defansif Tıp Uygulamalarından 
Doğan Cezai ve Hukuki Sorumluluğu

Criminal and Civil Liability of Physician Arising From the Defensive
Medicine Acts

Oğuzhan TÜRE

Literatürde oldukça yeni bir kavram olan defansif tıp; hekimlerin tıbben lüzumu olmamasına rağmen hastalardan ek araştırmalar istemeleri veya yüksek risk taşıyan hastaları muayeneden kaçınmalarını içeren tıbbi davranışlardır. Hekimleri söz konusu davranışlara yönelten esas nedenin, muhtemel bir malpraktis davasından korunma olduğunu söylemek mümkündür. Bununla beraber malpraktis iddiasını içeren bir dava ihtimalini bertaraf etmeye çalışan hekim, hasta haklarına ve tıbbi etiğe aykırı defansif davranışları sonucunda bu ihtimali kendi elleriyle yakınlaştırmaktadır. Mevzuat uyarınca defansif uygulamalar nedeniyle daha aleyhe hukuki ve cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalınması, kavramın önemini ve üzerinde durulması gerektiğini göstermektedir.

Defansif Tıp, Malpraktis, Tıbbi Etik, Hasta Hakları, Tıp Hukuku, Hekim, Maddi Tazminat, Manevi Tazminat, Cezai Sorumluluk, Hukuki Sorumluluk.

Defensive medicine is a medical practice of physicians that involving additional research requests and performing additional tests or avoiding high-risk patients from medical examination, even though these practices are not medically necessary. The main reason for the physicians’ orientation to such behaviors is protection from a possible malpractice claim. However, doctors aiming to eliminate the possibility of a malpractice claim, by acting these defensive acts which are against patients’ rights and medical ethics, they are bringing this possibility closer. In accordance with the current legislation, facing more legal sanctions due to defensive practices, demonstrates the importance of this concept.

Defensive Medicine, Malpractice, Medical Ethic, Patients’ Rights, Medicine Law, Physician, Material Compensation, Immaterial Compensation, Criminal Liability, Civil Liability.

Giriş

Günümüzde pek çok sosyal ilişki gibi, hasta-hekim arasındaki ilişki de büyük bir değişime uğramış; hikmetinden sual olunmaz bir figür niteliği taşıyan hekim, zamanla her uygulaması sorgulanan bir uygulayıcıya dönüşmüştür. Bu anlamda hasta-hekim arasındaki ilişkide paternalist (babacıl) anlayıştan uzaklaşılmış, hastaların hekimlerden daha çok şikâyetçi olduğu bir sürece geçilmiştir1. Bu değişimin altında yatan pek çok sebep bulunabilir; ancak en temel nedenin bilgi toplumunun bir neticesi olarak hastaların sahip olduğu haklar ve bu hakların korunmasına yönelik vasıtalar hakkında farkındalığın artması olduğu söylenebilir.

Doğası gereği tıbbi uygulamalar, hekimin veya sağlık kurumunun önleyemeyeceği nitelikte riskler içermektedir. Zira uygulanan herhangi bir tedavi sonucunda cezai, hukuki ve idari sorumluluğun doğması mümkündür. Bu bağlamda karşımıza çıkan ve literatürde “çekinik tıp”, “savunmacı tıp” olarak da adlandırılan “defansif tıp” kavramı esasında bu sorumluluklardan kaçınma amacıyla geliştirilmiş bir reflekstir. Gerçekten de hekimlerin defansif tıp uygulamalarına yönelmesindeki temel saik, hastalar tarafından aleyhlerinde adli ve idari yollara başvurulmasını önleme kaygısıdır.

Nitekim ülkemizde yapılan bir anket çalışması sonucunda ulaşılan veriler; hekimlerin özellikle cezai sorumluluktan kaçınmaya çalıştıklarını göstermektedir. Hekimler ankete verdikleri cevaplarında TCK’nın yürürlüğe girmesiyle beraber daha fazla tedirgin olduklarını ve bu yüzden defansif tıp uygulamalarına yöneldiklerini, daha fazla tetkik istediklerini, daha fazla ilaç yazdıklarını, daha fazla konsültasyon istediklerini, daha fazla endikasyonsuz hasta yatırdıklarını, kayıtları daha detaylı tuttuklarını ve görüntüleme tetkiklerini daha sık istediklerini ifade etmişlerdir2. Yine Tabipler Birliği konu ile ilgili olarak, kamu ve özel sektörde çalışmakta olan 20 bin hekime malpraktis hakkında anket formu göndermiş, ankete katılan hekimlerin büyük bir çoğunluğu herhangi bir olumsuz sonuçtan sorumlu tutulmamak için defansif tıp yönetimi benimsediklerini ifade etmişlerdir3. Aynı şekilde başka ülkelerde yapılan çalışmalarda da defansif tıbba yönelişin ülkemizdeki gibi yüksek olduğu, bunun nedeninin ise hekimlerin malpraktis iddiaları içeren davalarla karşılaşma ihtimallerinden kaynaklandığı ortaya konulmuştur4.