Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Ceza Hukuku Alanında 1983-2013 Yılları Arasında Yazılmış Tezler Üzerine Niceliksel Bir İnceleme

A Quantitate Analyze of Theses in Criminal Law Submitted Between 1983 and 2013

Elif Gül Yılmazlar,Koray Doğan,Veysel Dinler

GİRİŞ

Üniversite ve içinde yer alan düşünsel aktörlerin rolleri üzerine Karl Jaspers’in yaklaşımı, özellikle öğrencilerin sadece öğretimin değil aynı zamanda bilimsel araştırmanın da bir parçası oldukları gerçeğine yaptığı vurgu nedeniyle değerlidir. Düşünüre göre; 1. Üniversite bilim aracılığıyla gerçekliğin araştırıldığı yerdir, burada araştırma en temel görevdir. Diğer önemli görev, bilginin aktarılması olduğu için araştırma, öğretime bağlıdır. Öğretme ise öğrencilerin araştırma sürecine müdahil olmalarına müsaade etmektir. 2. Bilgi ve yetinin doğru aktarım yöntemi, kendi içinde tüm varoluşun entelektüel eğitimine katkı sağlar. 3. Bu görevin icrası araştırmacılar arasında, eğitimcilerle öğrenciler arasında, öğrenciler arasında ve bazı durumlarda tüm bunlar arasındaki iletişime bağlıdır. 4. Bilim esas itibariyle bir bütündür, öyle ki üniversitenin yapısı tüm farklı bilimlerin temsil edilmesine izin vermelidir1. Hukuk temel alanında bu yaklaşımın hayata geçmesini sağlayabilecek temel argüman yüksek lisans ve doktora tezleridir. Maalesef hukuk temel alanında proje hazırlama yönteminin yaygın olmaması, tezlerin önemini bir kat daha artırmaktadır. Tez çalışması sırasında gerçek anlamda danışman ile tez öğrencisi birlikte bir bilimsel araştırmayı, metodolojik kurallar içerisinde belirli bir yöntem tercihi ile yürütürler. Bu çalışmanın temel amacı da 1983-2013 yılları arasında tamamlanan tez çalışmalarının niceliksel çıktılarını bütünsel bir bakış açısı ile ele almak ve böylece bundan sonra yazılacak tezlerin konu ve alan tercihlerine katkı sağlayabilmektir.

Ceza hukuku, kendi içinde belki de farklı birer disiplin olarak kabul edilebilecek bilim dalları barındıran geniş çaplı bir ana bilim dalıdır. Özellikle şekli ve maddi ceza hukuku arasındaki ayrım, bu alanlarda yapılacak çalışmaların metodolojik yöntemini etkileyebilecek ölçüde belirgindir. Ancak bu ayrım özel hukukta medeni yargı hukuku ile maddi özel hukuk ayrımı şeklinde köklü bir ayrımı beraberinde getirmemiş, her iki branş da Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı bünyesinde araştırılan ve öğretilen branşlar olarak benimsenmiştir. Bu birleşik yaklaşım beraberinde bu alanda çalışma yapan özellikle hem yüksek lisans hem de doktora yapan bilim insanlarının tercihlerini etkilemektedir. Bizim çalışmamızın önemli çıktılarından birisi de, hem yüksek lisans hem de doktora yapan araştırmacıların bu branşlara dair tercihlerini ne şekilde yaptıklarını ortaya koyabilmektir. Zira araştırmacılar her iki çalışmasında da, bu iki alandan birisini tercih edip o alanda uzmanlaşmayı veya iki farklı alanı tercih edip ceza hukukunun farklı alanlarında kendilerini geliştirmeyi tercih etmiş olabilmektedirler.

Araştırma kapsamında öne çıkan verilerden birisi de ceza hukuku alanında yazılan tezlerin ağırlıklı kısmının suç tipi incelemesi şeklinde ceza özel hukuku alanında yazılmış olmasıdır2. Özellikle ceza özel hukuku alanında yapılan çalışmaların planının tercih edilen suç genel teorisine göre (üçlü veya dörtlü suçun unsuru yaklaşımı, kusurluluğa verilen anlam, kast ve taksirin hukuki niteliği gibi) farklılaşmakla birlikte birbirine esaslı noktalarda benzer olması, araştırmacıların özellikle yüksek lisans alanında bu alanı tercih etmelerini sağlamaktadır. Ayrıca araştırmacıların tez konusu belirlerken “kolaycı” bir yaklaşımla konuya dair yeterli Türkçe kaynağın olmasını esas alıyor olmaları bu alanda sürekli şekilde tez çalışması yapılmasını sağlamaktadır. Bu da teorik tartışmanın daha yoğun olduğu ceza genel alanı ile uygulama için daha önemli olan ceza muhakemesi alanlarının geri planda kalmasına neden olmaktadır (bkz. Tablo-6). Elbette bu alana özel ceza kanunlarında yer alan suçların da dahil olması sayıyı artıran faktörlerden birisi olmakla birlikte sayısal farklılığın bu kadar belirgin olması anlamlıdır. Ayrıca uluslararası ceza ve infaz hukuku alanlarında yeterli sayıda bilimsel çalışma yapılmıyor olması da bu çalışmanın açığa çıkardığı sonuçlardan bir diğeridir.