Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Kendilerine Yasal Danışman Atanan Kişilerin Hukuki Durumu

The Legal Status of the Persons Under the Custody of a Legal Advisor

Ekrem Kurt

Yasal danışman, ayırt etme gücüne sahip ve ergin olmakla birlikte, fiil ehliyetinin bir bölümünün sınırlandırılması gereken kişilere, onların menfaatlerini koruması için mahkeme tarafından atanır. Yasal danışmanlık altındaki kişi fiil ehliyeti bakımından kural olarak ehliyetlidir. Ehliyetsizlik ise istisnadır. Yasal danışmanlığın oy danışmanlığı, yönetim danışmanlığı ve karma danışmanlık olmak üzere üç türü bulunmaktadır. Kanunda her ne kadar yasal danışmanın, MK m. 429’da sayılan dokuz işlemin yapılması sırasında görüşünü açıklayacağı öngörülmüşse de bu sıradan bir görüş olmayıp, tamamıyla bir rıza beyanından ibarettir. Diğer ifadeyle yasal danışman, yalnızca kendisine danışılan bir kimse olmayıp, MK’da belirtilen hallerde onay vermedikçe işlemin geçerli olarak yapılamayacağı bir işleve sahiptir. Yasal danışmanlık altındaki kişinin dava ehliyeti de sınırlandırılmıştır. Şöyle ki, bu kişi dava açma ve sulh sözleşmesi yapma bakımından yasal danışmanın onayını almalıdır. Ancak bu sınırlama bazı durumlarda ilgiliyi sınırlı ehliyetsizlerden bile daha dar bir uygulamaya tabi olmasına yol açabilir. Örneğin bu sınırlama, ilgilinin kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarına ilişkin olarak bile dava açmasına engel teşkil etmektedir. Kendisine yasal danışman atanan kimse ayırt etme gücüne sahip olduğu için bütün haksız fiillerinden sorumludur.

Yasal Danışman, Sınırlı Ehliyetli, Fiil Ehliyeti.

A legal advisor is assigned by the court to those who are capable of judgement and are of the age of consent but whose legal capacity to enter some legal acts is partly restricted in order to keep their personal interests. The person being under the custody of a legal advisor possesses in principle the legal capacity to act. On the other hand, his/her incapability for certain acts is only an exception. There are three sorts of the advisory: Consulting advisory, administrative advisory and mixed advisory. The legal advisory has been regulated in Article 429 of Turkish Civil Code. In this provision, there is a list of nine legal acts which can be brought into existence upon the consent of the advisor. A person under the legal advisory has full legal capacity to act aside from these nine legal acts. However, these nine legal acts cannot be validly brought into existence, as long as the advisor declares his/her consent. For this reason, the legal advisor plays a more important role than simply giving his/ her advice concerning a legal act listed in Article 429 of the Turkish Civil Code, although he/she is named as only “advisor” . For instance, in case a legal advisor is appointed to a person, then his/ her right to file a lawsuit and to conclude a settlement agreement is restricted. However, in some cases this restriction can cause some conflicts and legal paradoxes: Persons capable of judgement but lacking capacity to act can independently exercise their strictly personal rights in accordance with Article 16 of Turkish Civil Code. This also includes filing lawsuits regarding the exercise of their strictly personal rights. But the mentioned provision restricts that right for those who are subject to the custody of a legal advisor. Because of the existing capacity to judge, they are liable for tortious acts.

Legal Advisor, Restricted Legal Capacity, Legal Capacity.

I. Genel Bilgiler

Hak ehliyeti yönünden çok daha geniş olan “eşitlik” ilkesi, fiil ehliyeti bakımından aynı kararlılığı sürdürmez. Zira kişilerin bizzat kendi eylemleriyle lehlerine haklar, aleyhlerine de borçlar yaratabilmesi yeterliliği anlamına gelen fiil ehliyeti açısından, kişilerin zihinsel güçleri, yaşları, davranış tarzları gibi sübjektif durumları sebebiyle farklı bir değerlendirmeye tabi tutulması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Ehliyetli kimselere hukuk düzeni tarafından tanınmış olan serbestlik (haksız fiiller bakımından sorumluluk), bahşedilmiş bir ödül olmadığı gibi, ehliyetsizlik veya ehliyet kısıtlaması da kişileri esasında sınırlandırmak amacıyla değil, korumak adına yapılmıştır.

“Sınırlı ehliyetli” (mahdut ehliyetli) kavramı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (MK) hiçbir yerinde geçmez. Ancak öngörülen fiil ehliyeti rejimine tabi olan kimselerin hukuki durumu dikkate alınarak İsviçre ve Türk öğretisinde bu kavram kullanılmıştır1. Gerçi yürürlükten kaldırılan 743 sayılı Medeni Kanun’da (eMK) yasal danışmanlığın düzenlendiği maddenin başlığı “Mahdut ehliyet” şeklinde idi (eMK m. 379). Bu ifade doğrudan doğruya İsviçre Medeni Kanunu m. 395’in (İMK) madde başlığının çevirisinden ibaret idi2. Bu başlıktan hareketle de Türk öğretisinde sınırlı ehliyetli kavramı kullanılmıştır. Bununla ifade olunmak istenen, bu kimselerde ehliyetin varlığı ve fakat bunun bir ölçüde sınırlandığı olgusudur. Tamamen farklı bir fiil ehliyeti grubu olan sınırlı ehliyetsizlerde ise sınırın ehliyetsizliğe ilişkin olduğu, yani kuralın ehliyetsizlik, istisnanın ise ehliyetlilik olduğu ifade olunmak istenmektedir. Diğer ifadeyle, tam ehliyetsizlerde hiç bulunmayan fiil ehliyetinin sınırlı ehliyetsizlerde bir ölçüde var olduğunun belirtilmesi amaçlanmaktadır. Bu amaç kendini, haksız fiillerden tam sorumlulukta ve hukuki işlemlerde yer alan az sayıdaki işlemleri yasal temsilcilerinin rızasına muhtaç olmadan yapabilmelerinde kendini göstermektedir3. Oysa sınırlı ehliyetlilerin fiil ehliyeti bakımından noksanlıkları yalnızca MK m. 429’un kapsamından ibarettir.

Öğretide, sınırlı ehliyetlilerin ayrı bir fiil ehliyeti grubu olarak ele alınmalarının uygun olup olmadığı, bunların belki de (tam) ehliyetliler içinde değerlendirilip yalnızca ayrık durum olarak gösterilmesi de bir tercih tarzı olarak karşımıza çıkmaktadır4.