Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Gizli Kamera Kaydı Delil Olarak Kabul Edilebilir Mi?

Hasan Tahsin GÖKCAN

ÖZET:

Kişilerin özel yaşam haklarını ihlal eder nitelikteki gizli kamera kaydıyla elde edilen deliller hukuka aykırı olup, bu tür kayıtların suç soruşturmasında veya kovuşturmasında delil olarak kullanılması olanaklı görülmemelidir. Yargıtay 4. Ceza Dairesinin yeni bir kararı da bu düşünceleri teyit edici niteliktedir.

Anahtar Kelimeler: Delil, hukuka aykırı delil, gizli kamera kaydı, mobese, delil değerlendirme yasağı, özel hayatın gizliliği, özel yaşam alanı, giz/sır alanı, ortak yaşam alanı.

A. Genel Olarak Hukuka Aykırı Delil Kavramı

Gizli kamera kaydıyla elde dilen delilin, Ceza Muhakemesi Kanununun 140. maddesinde gösterilen yönteme uygun elde edilmesi durumunda başlıktaki sorunun cevabı; ‘evet’ olarak verilmelidir. Gerçekten, bir suçun soruşturulması veya kovuşturulması nedeniyle koruma tedbirleri kapsamında şüpheli veya sanığın kamuya açık olan yerlerdeki faaliyetleri veya işyeri teknik araçlarla izlenebilir, ses veya görüntü kaydı alınabilir. Diğer taraftan bu yetki yalnızca, maddede sayılan katalog suçlar bakımından söz konusudur. Dolayısıyla, belirtilen hükme dayalı olarak C. savcısı veya hâkim kararıyla, yetkili kişilerin bu şekildeki gizli kamera kayıtlarının delil olarak kullanılması olanaklıdır. Buna karşın, bu yazının konusunu oluşturan özel şahısların gizli kamerayla yaptıkları kayıtların, bir soruşturma veya kovuşturma sırasında delil olarak kabul edilip edilemeyeceği hususu, kanunda açıkça düzenlenmemiş olduğu için çoğu kez tartışma konusu olmuştur.

Delil kavramı, ceza muhakemesinde ispat hukukunun en önemli kavramıdır. Bir suç iddiasının kanıtlanması, ancak delilin varlığı halinde mümkündür. Delil; bir olayı temsil eden ve akla, maddi gerçeğe ve hukuka uygun bulunan ispat aracıdır.1 Ceza hukukunda delil serbestisi ve vicdani delil sistemi geçerlidir. Bu nedenle, her şey delil olabilir ve serbestçe değerlendirilebilir. Fakat delil serbestliği ilkesi sınırsız olmayıp, bu ilkenin sınırını insanlık onuru, hukukun belirlediği sınırlar çizmektedir2 Hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen deliller, ‘hukuka aykırı delil ’ olarak adlandırılmaktadır. Hukukumuzda da CMK 206/2-a ve 217/2 maddelerinde hukuka aykırı delillerin hükme esas alınamayacağı belirtilmektedir. Ayrıca, Kanunun kimi maddelerinde delil elde etme yasakları (m. 147, 148) da kabul edilmiştir. Hukuka aykırı deliller teorisi ve delil yasakları kavramının görevi, temel insan hakları ve hürriyetlerini korumaktır.3 Hukuka aykırı bir delil hükme esas alınamayacağına göre, böyle bir delilin elde edilmesi de haksız fiil veya suç olarak kabul edilmelidir. Nitekim hukuka aykırı biçimde delil elde etmeye yönelik kimi davranışlar kanunlarda suç olarak kabul edilmektedir. Doktrinde genellikle, hukuka aykırı delil teorisinin mutlak uygulanması esasını yansıtan, ‘yasak ağacın meyveleri’ teorisiyle ifade edildiği üzere, hukuka aykırı olan delilin hiçbir şekilde delil olarak değerlendirilemeyeceği ve hükme esas alınamayacağı kabul edilmektedir.4 Hukuka aykırı delilin değerlendirmeye esas alınmaması kuralının bir dayanağı da hükmün güvenilir delillere dayanması zorunluluğu5 olup, temelini AİHS’in 6. maddesinde ifadesini bulan adil yargılanma hakkından almaktadır. AİHM kararlarında bu konu da tartışılmıştır. Şchenk-İsviçre kararında (12.7.1988- A.no 140), yerel mahkeme, karısını öldürmek için kiralık katil tutan sanığın, kiralık katil ile konuşmasını kayda aldıran karısının sunduğu kaydı, üstün yararın korunması gerekçesiyle delil olarak kabul etmiş; AİHM ise olayda kiralık katilin tanıklığının da bulunması ve kaydın tek kanıt olmaması nedeniyle Sözleşmenin 8. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir. Buna karşın Khan-Birleşik Krallık davasında (23.5.2000), polisce taşınmaza dinleme cihazı konularak kaydedilen konuşmalar olayda tek kanıt olduğu halde, iç hukuk bakımından özel yaşamın ihlal edilmemesi, konuşmanın kayda alınması için tuzağa düşürme veya tahrikin bulunmaması, kaydın güvenilirliğinin anlaşılması ve yargılamada bu delile itiraz ve tartışma olanağının bulunması hususlarına işaret edilerek kaydın delil olarak kabul edilebileceği belirtilmiştir.6 Böylece AİHM, suçun takibi için yapılan yasal gizli dinlemenin delil olabileceğini kabul etmiştir.