Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Haksız Fiil Zamanaşımı ve Suçsuzluk Karinesiyle İlişkisi

Tort Law Time Limitation and its Relation to 
Presumption of Innocence

Asuman Aytekin İnceoğlu,Ece Baş Süzel,M. Murat İnceoğlu

Haksız fiil zamanaşımı konusunda iki ve on yıllık olmak üzere iki farklı süre mevcuttur. İki yıllık süre zarar görenin hem zararı hem de tazminat yükümlüsünü öğrenmesinden itibaren işlemeye başlar. Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesi ayrıca mutlak süre olarak da anılan ve zarar verici fiilin işlendiği tarihten itibaren başlayan on yıllık zamanaşımı süresine de yer vermiştir. Bunun dışında ceza hukuku dava zamanaşımının da haksız fiil zamanaşımı olarak uygulanabilmesi söz konusudur. Ancak ceza hukuku dava zamanaşımının uygulanabilmesi için mutlaka kesinleşmiş bir ceza mahkemesi kararını aramak gerekir. Aksine bir yaklaşım Anayasa’da ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde düzenlenmiş olan suçsuzluk karinesine aykırı olacaktır.

Haksız Fiiller, Zamanaşımı, Mutlak Süre, Ceza Hukuku Dava Zamanaşımı, Suçsuzluk Karinesi, Daimi Def’i.

In tort law, there are two different limitation periods which consist of two years and ten years. Two years period starts when the aggrieved party learns both the loss and the damaging party. Turkish Code of Obligations Art. 72 also regulates the ten year period as an absolute time limitation which starts from the damaging act. Other than those two limitation periods, limitation period in criminal proceedings may also be applicable for tort cases. However, in order to apply limitation period in criminal proceedings, a final criminal judgement is necessary. Otherwise applying that period will be against the presumption of innocence which is regulated in both Turkish Constitutinal Law and European Convention on Human Rights.

Torts, Limitation Period, Absolute Time Limit, Limitation Period in Criminal Proceedings, Presumption of Innocence, Perpetual Defence.

I. GENEL OLARAK

Zamanaşımı, kanunun öngördüğü belli bir sürenin geçmesi ve zamanaşımı defi’nin kullanılması sonucu alacak hakkının talep edilemez hale gelmesini ifade eder1. Ancak zamanaşımı bir defi olduğundan, kullanılmaz ise, hâkim tarafından resen dikkate alınmaz2. Zamanaşımı kurumu, pek çok amaca hizmet eder. Öncelikle zamanaşımı, borçlunun hayatı boyunca kendisinden borcun talep edilip edilmeyeceği belirsizliğinde kalmasının ve böylece hukuk güvenliğinin zedelenmesinin önüne geçer3. Ayrıca ispat güçlüğü sorunlarının ortaya çıkmasına da engel olur. Zira belli bir zaman geçtikten sonra, uyuşmazlığa ilişkin deliller ortadan kalkmış ya da ispat çok masraflı hale gelmiş olabilir. Bu da yargılamanın adil olmamasına yol açacaktır4.

Bilindiği üzere haksız fiiller alanında zamanaşımı konusu Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesinde özel olarak düzenlenmiştir. Haksız fiil zamanaşımına ilişkin düzenlemeler genel zamanaşımı kuralından özellikle süre açısından ayrılmaktadır. Haksız fiil zamanaşımı konusunda iki ve on yıllık olmak üzere iki farklı süre mevcuttur. Bunun dışında haksız fiil hukuku ile ceza hukukunun yakınlığının da bir sonucu olarak, ceza hukuku dava zamanaşımının da haksız fiil zamanaşımı olarak uygulanabilmesi söz konusudur.

Ancak süreler haricinde, 72. maddede özel bir düzenleme bulunmadığı sürece, zamanaşımı konusunda genel hüküm olarak 146 vd. uygulama alanı bulacaktır. Bu konuda zamanaşımının durma ve kesilme sebepleri örnek olarak gösterilebilir. Buna karşılık zamanaşımı sürelerinin sözleşmeyle değiştirilmesini yasaklayan Türk Borçlar Kanunu’nun 148. maddesinin haksız fiiller alanında uygulama alanı bulmayacaktır5. Zira Türk Borçlar Kanunu’nun 148. maddesi, “Bu ayırımda belirlenen zamanaşımı süreleri, sözleşmeyle değiştirilemez” demek suretiyle zamanaşımı sürelerinin sözleşmeyle değiştirilmesi yasağını sadece 146 ve 147. maddelerde düzenlenmiş olan zamanaşımı süreleri açısından öngörmüştür