Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Siyasi Parti Grubu Toplantılarında Sarf Edilen Sözler Bakımından Tazminat Sorumluluğunun Tartışılmasına Dair Yargıtay Kararının Tahlili

Ömer KESKİNSOY

ABSTRACT

The theme of this article is parliamentary immunity, its purpose, limites and coverage. The basic question is whether parliamentary immunity should be considered as a personal privilege accorded to the members of the Parliament or as an intrinsic part of the institution of representation. Parliamentary immunity protects the members of the Parliament against civil and penal pursuit arising from their discourses and acts during legislation process. The rationale behind such an institution is to enable the MPs to express the national will freely. Thus, parliamentary immunity should be perceieved as a natural part of legislative function rather than a derogation from the principle of political equality guaranteed through article 10 of the Constitution. However, this guarantee is not an illimited one. Firstly, legislative function constitutes the limit of this guarantee. Therefore, it can not be used for extralegislative purposes. Secondly, this immunity does not effect the legal qualification of the acts covered. Any illegal act committed by the MPs continues to be so, but the MPs are exempted from the charges which should have normally resulted. On the other hand, the institution of representation requires political politeness. MPs should respect parliamentary conventions as well as the requirements of legislative function. Rights should not be interpreted so as to deny the very rationale behind those rights. As the members of the Parliament are representating the nation, they are not expected to use their parliamentary immunity against the national will and the members of the nation.

Key Words: Parliamentary privileges, Parliamentary immunity, Legislative immunization.

ÖZET:

Yasama sorumsuzluğu, Anayasanın 10’uncu maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine istisna teşkil edecek tarzda bir imtiyaz niteliğinde olmayıp, milli iradenin kusursuz bir şekilde yansıtılması uğruna ve yerine getirilen görev sebebiyle, temsilcileri her tür takibata karşı koruyan bir anayasa hukuku müessesesi olarak anlamak yerinde olacaktır. Yasama sorumsuzluğu, temsilciler bakımından şahsi bir ayrıcalık olmadığına ve bu muafiyetin sadece yerine getirilen görevle alakalı konulara münhasır olarak kabul edildiğine göre, acaba sair konulardaki sözler ve düşünceler, yasama fonksiyonu esnasında gerçekleşmiş olsa bile temsilciler için yasama sorumsuzluğu hükümleri gereği yine de koruma sağlayacak mıdır? Bu sorunun cevabı, hiç kuşkusuz hayır olmalıdır. Çünkü yasama sorumsuzluğu, temsilcilerin kendilerini kişisel yönden tatmin etmelerine yönelik bir deşarj mekanizması olarak kabul edilmemiştir. Aynı şekilde yasama sorumsuzluğu, bu anlamda temsilcilerin yasama sorumsuzluğu kapsamında gerçekleşmiş olsa bile dış dünyaya yansıyan hukuka aykırı fiillerinin, hukuka aykırılık niteliklerini hakeza suç sayılan bir fiil ise suç niteliğini ortadan kaldırmamakta; sadece bu tür fiiller sebebiyle tazminat ödetmeye veya cezalandırmaya mani olmaktadır. Milletin temsilcisi sıfatını haiz milletvekilleri, bu sıfatı haiz olmakla aslında ekstra bir yükümlülük altına girmişlerdir. Söz konusu bu ekstra yükümlülük, milletinin temsilcisi olma görevinin gerektirdiği siyasal hoşgörü ve millete daha iyi örnek olma gayreti içinde bulunmaktır. Bu tür bir yükümlülük altında olan temsilcilerin, yasama fonksiyonunun icap ettirdiği siyasal nezaket sınırları dahilinde kabul edilemeyecek ve yasama fonksiyonuyla uzaktan yakından bağlantısı kurulamayacak türden sözleri ve eylemleri sebebiyle sorumlu tutulmaları gerektiği evleviyetledir. Hiçbir hak, o hakkın menşeini yok sayacak şekilde geniş yorumlanamaz.

Anahtar Kelimeler: Parlamenter muafiyet, Yasama sorumsuzluğu.

T.C.