Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Yargıtay Kararları Işığında Muris Muvazaasının Varlığını Gösteren Emareler

The Signs of Deceased’s Collusion in the Light of Supreme Court’s Decisions

Murat TOPUZ

Mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığı ve asıl amacın satış değil bağış oluğu iddialarına konu davalarda, miras bırakanın asıl irade ve amacının ortaya çıkarılması için toplanan kanıtların, tarafların özel durumları ve yaşamın gerçekleri dikkate alınarak değerlendirilmesine bağlıdır. Özellikle; miras bırakanın mali durumu itibariyle mal satmaya ihtiyacı bulunmayan varlıklı bir kişi olması, aracı malik kullanılması ve toplumsal algılar nedeniyle erkek evladın kız evlada üstün tutulması miras bırakanın mirasçılarından mal kaçırmak iradesinde olduğunu gösterebilmektedir. Yargıtay uygulamasında yine birçok husus muris muvazaasının varlığına delil sayılmaktadır.

Muvazaa, Muris Muvazaası, Mirastan Mal Kaçırma, Erkek Evlat Faktörü, Aracı Malik.

When the legator smuggle property from his inheritors or if the intention of forming a contract is donation rather than sale, in these cases, in order to understand legator’s original purpose, one should evaluate the facts by examining the parties special circumstances and the facts of life. The facts such as; wealth of the legator, using proprietor as an intermediary and superior of son from daughter might indicate the legator’s tendency to smuggle property. Many issues are still considered as an evidence for the existence of deceased’s collusion in the Supreme Court’s Implementations.

Collusion, Deceased’s Collusion, Smuggling Property, The Factor of Son, Intermediary of Proprietor.

İrade ve beyan arasında bilerek meydana getirilen uyumsuzluk şeklinde tanımlanan muvazaa, pozitif hukukumuzda Türk Borçlar Kanunun 19. maddesinde düzenlenmiştir. Hükme göre, “bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır”. Gerek öğretide, gerek uygulamada muvazaa, mutlak ve nispi muvazaa şeklinde iki gruba ayrılmaktadır. “Muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa ise, niteliği itibariyle nispi/mevsuf muvazaa türü olarak nitelenmektedir. Tarafların gerçekte hüküm doğurmasını istedikleri bir sözleşmeyi, sırf üçüncü şahısları aldatmak için aralarında hüküm doğurmayacağını kararlaştırdıkları başka bir hukuki işlemin arkasına gizlemeleri nispi muvazaadır. Nispi muvazaada biri açığa vurulan öteki gizlenen iki sözleşmenin varlığından bahsedilmesi gerekmektedir. “Muris muvazaası” olarak tanımlanan muvazaa ise, niteliği itibariyle nispi/mevsuf muvazaa türü olarak nitelenmektedir. Tarafların gerçekte hüküm doğurmasını istedikleri bir sözleşmeyi, sırf üçüncü şahısları aldatmak için aralarında hüküm doğurmayacağını kararlaştırdıkları başka bir hukuki işlemin arkasına gizlemeleri nispi muvazaadır. Muris muvazaasında miras bırakan, mirasçılardan ve dahi terekeden mal kaçırmak amacıyla gerçekte bağışladığı taşınmazını, görünüşteki sözleşmede satış sözleşmesi gibi göstererek temlik etmektedir.

Çalışmamıza başlamadan evvel önemle belirtelim ki, muris muvazaasının varlığına işaret eden hususlar her somut olayın durumuna göre hakim tarafından tespit ve takdir edilecektir. Aşağıda belirteceğimiz hususlar diğer koşullar da oluşmuşsa muris muvazaasına işaret edebilir. Söz konusu tespitlerimiz her olay bakımından genel geçer kurallar olarak değerlendirilemez. Olayın özellikleri dikkate alınmadan bir sonuca varmak mümkün değildir.

Diğer taraftan çalışmamız mümkün olduğunca Yargıtay uygulaması ile sınırlı tutulacak olup, doktrinde belirtilen tartışmalara girilmeyecektir. Böylece Yargıtay’ın muris muvazaası hususundaki yaklaşımı ortaya konulmaya çalışılacaktır.