Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Aldatılan Eş Manevi Tazminat Talep Edebilir Mi?

Can the Betrayed Spouse Claim Non-pecuniary Damages?

Bilgehan ÇETİNER

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.3.2010 tarihinde aldatılan eşin üçüncü kişiden manevi tazminat talebini haklı bulan kararı ve bunu takip eden aynı yöndeki diğer Yargıtay kararlarıyla oluşan yerleşik uygulama, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 11.6.2015 tarihinde üçüncü kişiden manevi tazminat talep edilebilmesini kategorik olarak reddeden kararı ile bir anda değişmiştir. Bu konu, yalnızca yargı kararlarında değil, gerek ülkemizde gerekse İsviçre ve Almanya’da da doktrinde oldukça tartışmalıdır. Türk Hukukunda aldatılan eşin manevi tazminat talep edip edemeyeceğine ilişkin tartışmanın odağında söz konusu olgunun TBK m.49 vd. hükümlerinde düzenlenen haksız fiil sorumluluğuna yol açıp açmayacağı sorunu yatmaktadır. Aldatma eyleminin aldatılan eşe yönelik, diğer eş ve üçüncü kişi tarafından gerçekleştirilen bir haksız fiil olup olmadığı, haksız fiilin özellikle hukuka aykırılık unsuru bağlamında makalemizde ele alınmaktadır.

Manevi Tazminat, Zina, Haksız Fiil, Kişilik Hakkının İhlali, Hukuka Aykırılık.

According to the Decision from 24.03.2010 of the General Assembly of the Turkish Supreme Court and the embedded applications made from other Supreme Court, the cheated party of the married couple can request compensatıon from the other party or third person. However this application has been changed by 4th Civil Chamber of the Supreme Court in 11.06.2015, which categorically rejected the compensation directed to third persons. This issue is not only discussed in judicial decisions, both also in the doctrine of Turkey and Switzerland, Germany as well. If a compensation claim due to the legislations of tort law possible or not will be discussed in this article

Compensation, Tort law, Violation of personality, Unlawfulness, Loss.

Evlilik birliğinin devamı sırasında eşlerden birinin, diğerini üçüncü kişiyle aldatması, bir başka ifadeyle bir kimsenin evli bir kişiyle zinası halinde aldatılan eşin bu kişiden manevi tazminat talep edip edemeyeceği sorunu, doktrinde ve Yargıtay’ın özellikle son beş yıl içerisinde verdiği kararlarda oldukça tartışmalı bir konu haline gelmiştir. Bu bağlamda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.3.2010 tarihinde aldatılan eşin üçüncü kişiden manevi tazminat talebini haklı bulan kararı1 ve bunu takip eden aynı yöndeki diğer Yargıtay kararları2, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 11.6.2015 tarihinde üçüncü kişiden manevi tazminat talep edilebilmesini kategorik olarak reddeden kararı ile bir anda çelişir duruma düşmüştür. Yine Türk ve İsviçre doktrininde yazarların bu tartışmada, tazminat talebini mümkün görenler3 ile reddedenler olmak üzere ikiye ayrıldıkları görülmektedir4. İsviçre Federal Mahkemesi ise bu konuda evli olduğunu bilerek bir kimseyle ilişkiye giren üçüncü kişinin davranışını hukuka aykırı olarak nitelemekte ve aldatılan eşin üçüncü kişiden manevi tazminat talebini kabul etmektedir5.

Alman Hukukunda ise Federal Mahkeme kararlarında ve yine özellikle son yıllarda doktrinde savunulan genel görüş, aldatılan eşin üçüncü kişiye ve/veya diğer eşe zina nedeniyle manevi tazminat talebiyle başvuramayacağı yönündedir6.

Şu halde, aldatılan eşin manevi tazminat talep edip edemeyeceğine ilişkin tartışmanın odağında söz konusu olgunun TBK m.49 vd. hükümlerinde düzenlenen haksız fiil sorumluluğuna yol açıp açmayacağı sorunu yatmaktadır. Daha somut ifadeyle, aldatma fiili ile, kişilik hakkını bir mutlak hak olarak koruyan normların (MK m.23, 24, 25, TBK m.49, 58) yahut özel bir koruma normunun ihlal edildiğini söyleyebildiğimiz ölçüde aldatılan eşin, diğer eşten ve/veya üçüncü kişiden manevi tazminat talebinde bulunabileceği söylenebilecektir. Zira tazminat sorumluluğunun temel koşulu hukuka aykırı bir davranış ile maddi yahut manevi bir zarara yol açılmış olmasıdır. Üçüncü kişinin davranışı ancak bir koruma normunun ihlal edilmiş olması halinde hukuka aykırı olacaktır. Bu bağlamda davranışın hukuka aykırılığı sonucunu doğuracak koruma normları arasında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2010 yılında verdiği kararda ilk olarak eşlerin sadakat yükümlülüğünü düzenleyen MK m.185 hükmünün yer aldığı görülmektedir. Bunun dışında özellikle doktrinde genel olarak tartışma konusu yapılan bir diğer genel davranış normu ise MK m.24 ve 25. hükümlerinde düzenlenen kişilik hakkını koruyan düzenlemelerde yer almaktadır.