Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Avrupa Birliği Mavi Kart Programı: Eleştirel Bir Değerlendirme

European Union’s “Blue Card” Program: A Critical Evaluation

Melike AKKARACA KÖSE

2009’da benimsenen ve 2011 yılından beri Avrupa Birliği’nde uygulanmakta olan Mavi Kart Yönergesi, üçüncü ülkelerden yüksek nitelikli işgücünü Topluluk topraklarına çekmek amacıyla başvuru, istihdam, çalışma ve yerleşim koşulları ile ilgili Avrupa Birliği üye devletlerini bağlayıcı ortak kurallar koymaktadır. Bu makalede Yönerge’nin getirdiği düzenlemeler, göçmenlere ve ailelerine tanıdığı haklar, ve üye devletlere tanınan yetkiler ayrıntılı olarak incelenmekte; Avrupa Birliği’nin “çekiciliğini” arttırma hedefi açısından olumlu ve olumsuz yönleri ile bir değerlendirmeye tabi tutulmaktadır.

Avrupa Birliği, Mavi Kart, Yasal Göç, Yüksek Nitelikli İstihdam.

The “Blue Card Directive”, which was adopted in 2009 and implemented since 2011 in the European Union, introduces binding common rules for the EU Member States about application, employment, work and residence permits in order to attract highly qualified third country nationals to Community labor market. This article will examine the Directive in detail in terms of the application procedure, the rights granted to the migrants and their families and the leeway given to the Member States in implementation. Furthermore it will be evaluated, positively and negatively, whether and into what extent the Directive contributes to the aim of increasing “attractiveness” of the EU for highly qualified migration.

European Union, Blue Card, Legal Migration, Highly Qualified Employment.

2000 yılına kadar Avrupa Birliği’nin yürüttüğü göç sınırlayıcı politikaların, yasa dışı göçü engellemediği gibi turist, öğrenci, işadamı dolaşımını ve işçi göçlerini kısıtladığını anlaşılmıştır. Buna istinaden AB iktisadi büyümeyi ve verimliliği artırmak için işgücünü destekleyecek göçmenlerin kazanılmasına yönelik politikalar oluşturmaya başlamıştır. Amaç işgücü göçünü düzenleyen uluslar üstü bir sistem yaratmak olmuştur. Bu politikaların oluşturulması ve uygulanmasında ise bir takım zorluklar yaşanmış, oluşturulan yeni göç politikalarının diğer göç ölçütleriyle uyumu zaman almıştır. Bazı üye ülkelerin korumacı duruşları ve egemenliklerinden vazgeçmek konusundaki isteksizlikleri, politikaların oluşturulması ve hayata geçirilmesinde Komisyon beklentilerinin gerisinde kalınmasına sebep olmuştur. Bu kapsamda oluşturulan ve Haziran 2011 itibariyle yürürlüğe giren Mavi Kart Yönergesi, öncesinde uzun tartışmalara ve eleştirilere konu olmuştur. 2007 yılında, üçüncü ülkelere AB’nin emek piyasasına kolaylıkla girmesine izin vermeyen bir öneri halinde iken 2011 yılındaki yürürlüğe giren Yönerge önemli ölçüde farklılaşmıştır1.

Mavi Kart, Mavi Kart Yönergesi kapsamında AB üye ülkesince tahsis edildiği hak sahibine ilgili üye ülkede oturma ve çalışma imkanı tanıyan bir uygulamadır. Mavi Kart Yönergesinin en temel hedeflerinden biri AB’nin özellikle bilgi odaklı gelişmiş ekonomiler karşısında rekabet gücünün yükseltilmesidir. AB’de yüksek nitelikli işgücündeki eksikliğinin giderilmesine yönelik olarak üçüncü ülkelerden istihdam edilecek olan işgücüne AB’de oturma ve çalışma imkanlarının Mavi Kart kapsamında kolaylaştırılması amaçlanmaktadır. Bu sayede yasadışı göçün de engellenmesi, yasal oturma ve çalışma izinleri ile istihdam edilen kişiler kayıt altına alınması hedeflenmektedir.

AB’nin Mavi Kart uygulaması, yüksek nitelikli işgücüne birlik çapında bir çalışma izini sistemi sunarak bu işgücünü çekmek hususunda gerek diğer büyük işgücü piyasalarından gerekse üye ülkelerin kendi işgücü piyasalarından daha rekabetçi olunması temeline dayanmaktadır. Nitekim ABD, Kanada, Avusturalya gibi ülkeler, yüksek nitelikli işgücüne yönelik planlarını Avrupa ülkelerinden daha önce oluşturmuşlardır. Büyük oranda göç almakta olan bu ülkelerin yaratmakta olduğu önemli bir rekabet baskısı söz konusu olmaktadır. Ayrıca yüksek nitelikli işgücünün temin edildiği Çin, Hindistan gibi üçüncü ülkelerdeki güçlü ekonomik büyüme ve dinamik yapılanma nedeniyle ortaya çıkan küresel yetenek savaşında galip gelmek de giderek zorlaşmaktadır. Nitekim bu ülkeler kendileri yüksek nitelikli işgücüne ihtiyaç duymakta ve göç eden nitelikli işgücünü geri kazanmak hususunda da gayret göstermektedirler. Bu durum AB’nin de yüksek nitelikli işgücünü çekebilmesi için daha fazla çaba sarf etmesini gerektirmektir2.