Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Çalışma Süreleri

Working Times

Ece Sıla HAFIZOĞLU

Esneklik ihtiyacı karşısında ülkemizde atipik çalışma modelleri ortaya çıkmış ve yaygınlaşmaya başlamıştır. 1475 sayılı İş Kanununda bu çalışma türleri yer almadığından işçi korunmasız kalmıştır. Hem işçiyi güvenceye almak hem de katı çalışma sürelerini günün şartlarına uygun hale getirmek amacıyla 4857 sayılı İş Kanununda esneklik anlayışı benimsenmiştir. Bu doğrultuda uygulamadaki bazı atipik çalışma türleri Kanun kapsamına alınmış; ayrıca katı çalışma süreleri yumuşatılmıştır. İş Kanunumuzdaki bu esneklik, özellikle çalışma süreleri bakımından gerçekleştirilmiştir. Çalışmamızda, esneklik hareketleriyle şekillenmiş olan “denkleştirme” ve “gece çalışmaları” ile Kanunumuzda yer almayan ancak iş hayatında karşımıza çıkan esnek çalışma modeli “antraktlı çalışma” ele alınacaktır. Ayrıca bu kavramlarla doğrudan bağlantılı çalışma süreleri, postalar halinde çalışma ve ara dinlenmesi konularına yer verilecektir.

Denkleştirme, Gece Çalışmaları, Antraktlı Çalışma, Ara Dinlenmesi, Postalar Halinde Çalışma, Çalışma Süreleri.

Against the need for flexibility, atypical working models have occurred and has continued to grow in our country. Because of the fact that these working models did not take place in the Labour Act No. 1475, workers remained unprotected. To secure workers and as well as to update working times, the flexibility was adopted in the Labour Act No. 4857. In this regard, some types of atypical work in practice have been included in the Act; also strict working times have been softened. This flexibility in our Labour Act, was carried out particularly in terms of working times. In our study, “equalization" and "night works" which have been shaped by the flexibility movement and a flexible working model, “entracte work”, which does not take place in the Act but will be encountered in business life, are discussed. Moreover, subjects on working times, shift work and rest break which have direct link with these concepts, are included.

Equalization, Night Works, Entracte Work, Rest Break, Shift Work, Working Times.

18. Yüzyılın ikinci yarısında ilk olarak İngiltere ile başlayan Sanayi Devrimi, İş Hukukunun şekillenmesinde büyük önem taşımaktadır. Fabrikaların üretime geçmesiyle birlikte işçiler, iş tanımı yapılmadan pek çok işte ağır koşullar altında çalıştırılmışlardır. Bu ağır koşulların en önemlilerinden biri, işçilerin günlük çalışma sürelerinin çok uzun olmasıydı. Uzun çalışma süreleri sebebiyle yeteri kadar dinlenemeyen işçiler, işlerine gereken özeni gösterememeye başlamış ve böylece iş kazalarında artış yaşanmıştır. İşçi ve işveren arasındaki fiili eşitsizlik sebebiyle ortaya çıkan bu kötü koşullar karşısında, Devletin işçi-işveren ilişkisinde aktif rol oynaması gerekliliği doğmuştur. Bu anlayış 1930’lu yıllarda Türkiye’de de kendini göstermiş ve Borçlar Kanunu’nun dışında iş hukukuna ilişkin ayrı bir mevzuat oluşturulmuştur1. Görüldüğü üzere, Sanayi devrimi ile başlamış olan iş hukuku süreci, denge gözetilmeye çalışılsa da genellikle işçinin korunması yönünde gelişim kaydetmiştir2.

Ancak değişen istihdam politikaları ve çalışma hayatı karşısında Devletin müdahalesi zaman içinde işverenler açısından çok ağır olmaya başlamıştır3. Böylece öğretide geniş tartışmalara yol açan “iş hukukunun esnekleştirilmesi” talepleri ortaya çıkmıştır. Esnekleştirme talepleri başlıca iki nedene dayandırılmaktadır. Bunlar; “dünyadaki ekonomik krizler” ile bunlar sonucunda ortaya çıkan “durgunluk ve küreselleşme sonucunda uluslararası düzeyde ortaya çıkan sert rekabete işletmelerin uyum sağlayabilmeleri zorunluluğu” dur. Esnekleştirme taleplerine sebep olan bir diğer etken ise bilgisayar kullanımının artışıyla otomasyona geçilmesidir4. Bu nedenlerle birlikte işverenler istihdam yapılarında, üretim biçimlerinde ve sürelerinde değişiklik yoluna gitmişlerdir. İşletmelerde farklı hukuki ilişkiler oluşturulmuş ve yeni istihdam türleri ortaya çıkmıştır. Bunların yanı sıra işçiye zamanını kullanma ve düzenleme olanağı sağlamak da nedenler arasında sayılmaktadır5.

Çalışma hayatında belirttiğimiz bu gelişmeler karşısında, “işçinin korunması ilkesi”nin haricinde işletme menfaatlerinin de gözetilmesi gerektiği, “işçilerin işsiz kalması”nın ancak bu şekilde engellenebileceği ileri sürülmüştür. Ekonomik ve teknolojik koşulların, sosyal koruma normlarını ve çalışma koşullarını değişime zorladığı belirtilmiştir6.