Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Toplu Hak Yönetimi Çerçevesinde Musiki Alanındaki Meslek Birliklerinin Lisanslama Uygulamaları ve Ortaya Çıkan Sorunlar Üzerine Bazı Düşünceler

Some Opinion on Licensing Applicaitons and the Related Problems of the Socities in the Music Area Within the Scope of Collective Right Management

Barış ŞENSOY

Son yıllarda ülkemizde hızla gelişen telif hakları konusunun ileriki yıllarda önemini daha da artıracağı şüphesizdir. Telif haklarını toplayan ve hak sahiplerine dağıtan kuruluşlar da, toplu hak yönetiminin vazgeçilmezlerinden olan meslek birlikleridir. Meslek birlikleri, ilk olarak ülkemizde birçok alanda 1987 yılında kurulmuş olsalar bile, tam anlamıyla faaliyetlerini 2000 yılından sonra hayata geçirmeye başlamışlardır. 1951 yılında yürürlüğe giren 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda (FSEK) 2001 ve 2004 yılında birtakım değişiklikler yapılsa da bu değişikliklerin uygulamanın ihtiyaçlarına cevap vermediği görülmüştür.Bu çalışmada öncelikle FSEK çerçevesinde mevcut yasal düzenlemelerin nasıl olduğu, musiki alanındaki meslek birliklerinin FSEK 41. madde çerçevesinde umuma açık mahalleri ve FSEK 43. madde çerçevesinde radyo ve televizyonları lisanslarken hangi hukuki prosedürü izledikleri açıklanmıştır. Bu kapsamda Kanun’da yer almasına rağmen yetersiz kalan ve uygulamayla teorinin çeliştiği hususlar ortaya konulmaya çalışılmıştır. İkinci olarak, bu sorunlar tespit edildikten sonra uluslararası meslek birlikleri uygulamaları ve mahkeme kararları çerçevesinde çözüm önerileri sunulmuş, son yıllarda hep gündemde olan 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda yapılacak değişikliklerde FSEK 41. ve 43. maddelerde ne gibi düzenlemelerin yapılması gerektiği çözüm önerileri arasında sunulmuştur.

Toplu Hak Yönetimi, Musiki Meslek Birlikleri, Lisanslama, FSEK.

It is without a doubt that the subject of copyright that has been rapidly emerging in Turkey will be even more important in the coming years. The organizations that collect royalties and distribute them to right owners are Societies which are essential parts of the collective rights management system. Although they were first established in our country in 1987 in various fields, Societies begun their practices fully only after the year 2000. Although the Intellectual Property Law no: 5846 which came into effect in 1951 was updated with some changes accepted in 2001 and 2004, it is observed that the changes are not enough and do not meet the needs in practice.This study first explains about the current legislative regulations within the scope of IP law. In this context it explains which legal procedures the societies in the area of music follow as they license public places pursuant to Article 41 of IP Law and radio and T.V. broadcasts pursuant to Article 43 of the IP Law. By doing so the study tries to reveal the situations where theories and implementations contradict each other as well as regulations in the law that fail to satisfy needs. Secondly, upon identification of problems, the study recommends solutions in the context of international practices and court decisions and it also points out what kind of changes should be made with regard to Article 41 and 43 of Intellectual Property Law No: 5846, a topic that has been on the agenda in the recent years.

Collective Rights Management, Performing Rights Societies, Licensing.

GİRİŞ

Fikri hak1 koruması, ülkemizde son yıllarda gelişen ve gelecekte de daha önemli bir konuma geleceğinden şüphe olmayan bir konudur. Özellikle FSEK 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak önce Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kararıyla İstanbul’daki 10. Asliye Ticaret Mahkemesi, Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi olarak değiştirilmiş, bunu Ankara Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesinin açılması takip etmiştir. İhtisas mahkemelerinin kurulması bu konuya devlet tarafından verilen önemi de göstermektedir. Fikir ve sanat eserleri hukukun temelini eser sahibi ve bağlantılı hak sahiplerine tanınan münhasır haklar oluşturur. Bu haklar üzerinde tasarruf etme ve dolayısıyla eserlerin herhangi bir biçimde kullanımına izin verme veya kullanımını yasaklama yetkisi mutlak olarak hak sahiplerine aittir. Eser ve bağlantılı hak sahiplerine tanınan hakların bireysel olarak takibi, gerek kullanım sayısının çokluğu ve yaygınlığı, gerekse takibin masraflı olması nedeniyle önemli ölçüde güçleşir. Hak sahiplerinin eserin kullanılıp kullanılmadığının takibinin kendi imkânlarıyla mümkün ya da avantajlı olmadığı bu hallerde meslek birlikleri devreye girer.2 İşte dünyada olduğu gibi ülkemizde de fikri hak koruması, toplu hak yönetim sistemleri yani meslek birlikleri eliyle yapılmaktadır. Meslek birliklerinin kurulma şekilleri, yetkileri, uygulamaları ve denetim konularını 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve 1999 tarihli Fikir ve Sanat Eseri Sahipleri ile Bağlantılı Hak Sahipleri Meslek Birlikleri ve Federasyonları Hakkındaki Tüzük (aşağıda kısaca tüzük) düzenlemektedir. Birçok kere değişmesine karşın hala sorunları çözmekte yetersiz kalan ilgili Kanun ve Tüzük’ün eksiklikleri ihtisas mahkemesi içtihatlarıyla giderilmeye çalışılsa da yetersiz kalmıştır.

Gelişmiş ülkelerdeki örnekleriyle karşılaştırıldığında ülkemizdeki toplu hak yönetiminin çok genç olduğu söylenebilir. 1987 yılında kurulan ilk meslek birlikleri tam anlamıyla işlevini ancak 2000 yılından sonra kazanmıştır. Sadece musiki alanındaki eser sahibi meslek birlikleri MSG, MESAM, musiki eserleri icra eden yorumcuların meslek birliği MÜYORBİR ile musiki eseri yapımcıları meslek birliği MÜYAP’ın tam anlamıyla bir toplu hak yönetimi sistemini uyguladığının tespitini de bu noktada yapmak gerekir. Sinema, ilim edebiyat, güzel sanatlar alanlarımızdaki meslek birlikleri toplu hak yönetiminde ne yazık ki istenilen seviyelere ulaşamamıştır. Dünyadaki örneklerine bakıldığında 100 yılı aşkın bir süredir faaliyette olan İngiliz meslek birliği PRS, yine 150 yılı aşkın bir süredir faaliyet gösteren Alman meslek birliği GEMA ve Fransız meslek birliği SACEM ile karşılaştırıldığında, bu konuda süratle ve radikal bir biçimde kararlar alınarak uygulanması gerekmektedir. İşte bu noktada da, mutlaka 5846 sayılı FSEK’te ve ilgili Tüzük’te, uluslararası örnekler de dikkate alınarak, gerekli değişikliklerin hızla yapılması gerekmektedir.

Çalışmada, özellikle FSEK 41. maddede yer alan, umuma açık mahallerde eser, icra, fonogram, yapım ve yayınların kullanılması ve/veya iletilmesine ilişkin esaslar ve FSEK 43. maddede yer alan, eser, icra, fonogram ve yapımların yayınlanmasına ve/veya iletilmesine ilişkin esasların neleri içerdiği, bu maddelerin uygulanırken ne gibi sorunların ortaya çıktığı, bu konudaki uluslararası uygulamaların nasıl olduğu ve bu sorunların nasıl çözüleceği yolunda değerlendirmeler yapılacaktır.