Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Başlangıcından 1999’a Türkiye ile Yunanistan Arasında Ege Denizi Anlaşmazlıklarının Siyasi Sürecine 
Kısa Bir Bakış

A Brief Overview of the Political Processes About the Aegean Sea Disputes Between Turkey and Greece Until 1999

S. Enis TULÇA

Türkiye ve Yunanistan arasında 20. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren öne çıkan iki anlaşmazlık konusu Kıbrıs adası ve Ege Denizindeki sorunlardır. Bunlardan Kıbrıs meselesinde, 1974 yılında Yunanistan’ın 15 Temmuz darbesinden sonra 20 Temmuz ve 14 Ağustos tarihlerinde gerçekleşen iki Türk barış harekâtıyla çatışma yaşanmış, Ege meselesinde ise 1976 Ağustos, 1987 Mart ve 1996 Ocak aylarındaki krizler olmak üzere üç kez savaşın eşiğinden dönülmüştür. Her ne kadar 1999-2002 döneminde her iki ülke Dışişleri Bakanları, merhum İsmail Cem ve Yorgos Papandreou’nun başlattıkları diyalog ve yakınlaşma süreci bugün bir çok alanda müspet etkilerini vermekle, iki ülke parlamentolarından geçen bir çok ikili antlaşma hayata geçmiş olup ancak bu iki ana uyuşmazlık konularında eskilerin tabiriyle bir arşın mesafe yol henüz alınamamıştır. Kıbrıs sorunu bu süreç içinde Annan planı referandumu evet-hayır neticesinden sonra tekrar uzun müzakere dönemlerine girmiş ve halen devam etmekte, Ege meselesi ise adeta kendini unutturmuş ancak iki ülke arasında önemli görüş farklılıkları ve riskleri halen devam etmekte olan bir diplomatik uyuşmazlıktır.

Ege Denizi, Türkiye, Yunanistan, Avrupa Birliği, Deniz Hukuku, Lozan Antlaşması, Gri Bölgeler, Kara suları, Hava sahası, Silahsızlandırma, Egemenlik.

Two major points of dispute facing Turkey and Greece since the second half of 20th Century revolve around the Cyprus Island and Aegean Sea issues. In the Cyprus issue, following the July 15th Greek military coup in 1974, Turkish army has run two military operations for restoring the peace, firstly on July 20th and secondly August 14th, which brought the parties to warfare confrontation in the field, while the Aegean issue almost ending up in an actual war for 3 times with the crisis in August, 1976, March, 1987, and January, 1996. Although the dialogue and closer cooperation process launched by Foreign Ministers of both sides, the late İsmail Cem, and Yorgos Papandreou, have brought positive effects in many segments today, followed eventually by implementation of many bilateral treaties passed by the parliaments of both states, these two major points of disputes almost remained where it is, not going ahead even an inch, as a proverb says. The Cyprus issue has undergone a long process and, after the yes-no result of the Annan Plan referendum, entered a long negotiation periods once again, still pending. On the other hand, the Aegean issue has almost made itself forgotten, while it still constitutes a diplomatic dispute driven by lasting major differences of view and risks.

Aegean Sea, Turkey, Greece, European Union, Maritime Law, Treaty of Lausanne, Gray Areas, Territorial Waters, Disarmament, Sovereignty.

GİRİŞ

Türk-Yunan ilişkileri 1830’dan beri süregelen 185 yılı aşan siyasi tarihinde son 15-16 yıldır devam eden diyalog süreci ve 1930-1955 yılları arasında etkisini sürdürmüş Atatürk-Venizelos yakınlaşması dışındaki dönemlerini çoğunlukla sürtüşme içinde geçirmiştir. 1830-1930 arsında Osmanlı’nın son dönemi ve daha sonra genç Türkiye Cumhuriyetinin ilk yılları ile 1955’lerden sonra Kıbrıs ve daha sonra Ege meselesi yüzünden ilişkilerimiz yine 2000’lere kadar sancılı bir dönem geçirmiştir. Bahsettiğimiz iki barışçıl dönem için ise 1934 ve 1999, yirminci yüzyılda Türk-Yunan diplomatik ilişkileri için iki önemli uzun yıldır.

Bunlardan 1934 yılı boyunca Atatürk-Venizelos devri yakınlaşması perçinlenmiş, Venizelos’un Atatürk’ü 1934 yılı Nobel Barış ödülü için aday göstermesi, Balkan Paktının imzalanması, Venizelos’un önerisiyle Atina’daki Türk Sefareti olarak eş’inin ailesine ait olan bir binayı Türkiye’nin satın alması,1 o yıl Ağustos ayından itibaren Tükiye’nin İran’daki diplomatik misyonlarının Yunanistan’ın da menfaatlerini takip etmeye başlaması2 ve sonbaharda Ayasofya’nın cami yerine müzeye dönüştürülme kararı3 1934 yılının önemli gelişmeleridir.

Diğer taraftan bahsettiğimiz ikinci ve yakın tarihimizde devam eden yakınlaşma ve diyalog sürecinin başlangıcı için ise 1999 önemli bir yıldır. Şubat ayında terörist örgüt başının Kenya’daki Yunanistan Büyükelçiliği rezidansında cebinde Kıbrıs pasaportu ile ortaya çıkması ile dibe vuran ikili ilişkiler, merhum İsmail Cem’in aldığı bir inisiyatif4 ve Mayıs ayında mevkiidaşı Yorgos Papandreou’ya yazdığı bir mektupla seyir değiştirip, Papandreou’nun da hemen haziran ayında müspet cevabı ile diyalog başlamıştır. Temmuz ayında uzun zamandır iki ülke arasında kesilen istikşafi görüşmeler için bir Yunan heyeti Ankara’ya gönderilmiş, 17 Ağustos Marmara ve 1 Eylül Atina karşılıklı deprem felaketleriyle bu diyalog başlangıcı iki ülke halklarına da yansımıştır. Sonbahardaki Birleşmiş Milletler Toplantılarında iki Dışişleri Bakanı buluştuktan sonra diplomatik yakınlaşma hızlanarak 1999 yılı Helsinki zirvesinde Türkiye’ye Avrupa Birliği aday adaylığı için yeşil ışık yakılması ile yıl tamamlamıştır. İşte bu yeşil ışık sırasında Kıbrıs ve Ege sorunları Türkiye’nin AB yol haritası için önemli iki unsur olarak ortaya çıkıyor ve hemen tüm şifahi ya da yazılı AB metinlerinde Kıbrıs ve Ege sorunlarında Türkiye barışçıl, diyaloga açık ve çözüme katkıda bulunmaya davet edilerek adeta bu iki uyuşmazlık birer kriter olarak yol haritasında yerlerini almıştır.5