Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Hısımlar Arası Satış Sözleşmeleri ve Muvazaa

İpek YÜCER AKTÜRK

Günümüzde birçok hukuki uyuşmazlıkta göz önüne alınması gereken ve Yargıtay ve İsviçre Federal Mahkemesinin emsal kararlarına konu olan “hısımlar arası satış sözleşmeleri” tüm boyutları ile incelenmesi gereken bir husustur. Bu kapsamda, hısımlar arası satış sözleşmelerinin muvazaanın emaresi olduğuna ilişkin fiili karinenin, uygulama alanı bulabileceği hukuk müesseselerinin ele alınması ve söz konusu karinenin etkilerinin ortaya koyulması büyük önem arz etmektedir.

Satış Sözleşmesi, Muvazaa, Akraba, Muvazaa Emaresi, Nisbi Muvazaa, Fiili Karine.

It becomes more of an issue to analyse "the contract of sale between relatives" because of its importance considering the current legal relationships within the framework of Turkish and Swiss Court of Cassation. In that sense, it has great importance to determine the presumption of fact thats calls on the contract of sale between relatives an indication of simulation, the legal relationships that this presumption could be applied as well as the effects of that presumption.

Sales Contract, Equalization, Relative, Indication of Equalization, Relative Equalization, Presumption of Fact.

GİRİŞ

Yargıtay ve İsviçre Federal Mahkemesi (İFM) tarafından, taşınmaz üzerinde paydaşların önalım hakkının ileri sürülmesini doğuran hukuki işlemlerin başında gelen satış sözleşmeleri, birçok içtihatta ele alınmıştır. Bu içtihatlarda, günümüzde de benimsenen ve tüm hukuki sonuçları ile incelenmesi gereken konulardan birisini de “hısımlar arasındaki satış sözleşmeleri” oluşturmaktadır. Hısımlar arasındaki satış sözleşmelerinin, önalım hakkına yönelik hukuki sonuçları, anılan içtihatlarda ayrıntılı bir şekilde tespit edilmiştir. Ancak, konuya ilişkin uygulamaların, özellikle kanuni mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi ve muris muvazaasına yönelik etkisi de büyük önem arz etmektedir. Bu sebeple, bu çalışmamızda, ilgili içtihatların farklı hukuki kurumlar üzerindeki önemi ayrıntılı bir şekilde ele alınacaktır.

Günümüzde birçok yargı kararının gerekçesini oluşturan ve emsal karar niteliğine bürünmüş olan bu içtihatlar, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu tarafından verilen 27.03.1957 tarihli ve 1956/12 Esas 1957/2 Karar sayılı ve İFM1 tarafından verilen BGE 87 II 263 sayılı kararlardan oluşmaktadır. Bu kararlarda özet olarak; “Müşterek mülkün hissedarı, hissesini karı ve kocaya evlada veyahut akrabaya temlik etmesi halinde şeklen satış akdi bulunsa bile hakikatte satıştan gayri miras hukukuna müteferri maksatların veya hibe gibi mülahazaların hakim olduğu ahvalde Medeni Kanunun hakiki satışlarda kabul eylediği şufa hakkının cereyan etmeyeceği, miras hukukuna müteallik kaidelere tevkifan veya sair mülahazalarla kendi evladına veya akrabasına satış yapması halinde de şufa cereyan edip etmeyeceği noktasının …mülahaza olunmak icap ettiği, bu gibi akrabaya satışta ortada satış akdinin bir unsuru olan bedel zikredilmiş olsa bile bunu mücerret bir satış olarak kabul etmeye imkan olmadığı, çünkü burada mümellikin maksadı malının bedelini almak değil, belki akrabalık münasebeti dolayısıyla onu tesahüp etmek ve yerine geçmek olduğu” belirtilmiştir. Anılan içtihatları benimseyen birçok Yargıtay kararında2 da; “İlgili kararın uygulanabilmesi için öncelikle satışın, satış tarihi itibariyle doğrudan mirasçılar arasında yapılması gerekmeyip, temlikin taraflarının akraba olmasının yeterli olduğu, temlikin akrabalar arasında satış şeklinde yapılmış olması halinde ise bu kez İçtihadı Birleştirme Kararının aradığı “hibe veya miras hukukuyla ilgili amacı”nın bulunup bulunmadığı hususunun, diğer biri ifade ile akrabalar arasında yapılan her temlikte3 somut uyuşmazlığın niteliğine göre temlikin hibe veya miras hukukuyla ilgili amaçlarla yapılmış olup olmadığının yöntemince ispatı aranmalı ve ispatı halinde temlikle önalım hakkının kullanılmasının mümkün olamayacağı gözetilmeli, ilgili içtihadın, sözleşmede taraf olan kişinin işlemde muvazaa savunmasında bulunamayacağı ve bunu her türlü delille ispat edemeyeceği kuralının istisnasını oluşturduğu” gerekçelerine yer verilmiştir.

Bu içtihatların, hısımlar arası satış sözleşmelerinin, gerçek bir satış sözleşmesi niteliğinde olmadığı ve muvazaalı işlem olarak görülmesinin emaresi olduğuna4 ilişkin fiili bir karine oluşturduğu açıktır. Bu nedenle, bu emsal kararların, hukukun diğer alanlarına etkisinin incelenmesi büyük bir önem arz etmektedir. Bu çalışmamızda, ilk olarak nisbi muvazaa konusu üzerinde durulacak, daha sonra da söz konusu fiili karinenin rol oynayabileceği durumlar, hukuki sonuçları ile beraber ele alınacaktır.