Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Yukk Kapsamında Uluslarararası Koruma Statüsü Sahiplerinin ve Sığınmacıların Ülkeden Uzaklaştırılması

Removal of People with International Protection Status and Asylumseekers in the Light of Code on Foreigners and International Protection

Işıl Egemen Demir

Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK), mülteci ve sığınmacılara ilişkin yeni düzenlemeler getirmiştir. Kanunda mülteci kavramı yanında, şartlı mülteci ve ikincil koruma kavramlarına yer verilmiş ve sığınmacı ifadesine YUKK öncesi hukuki düzenlemelerden farklı anlam yüklenmiştir. Çalışmamızda, YUKK’ta düzenlenen uluslararası koruma çeşitleri açısından ülkeden uzaklaştırma işlemleri ve bu işlemlere etki eden non-refoulement ilkesi incelenecek; non-refoulement ilkesi ışığında ülkeden uzaklaştırma işlemlerinin uluslararası koruma statüsü sahiplerine ve sığınmacılara uygulanıp uygulanamayacağı hususu tartışılacaktır. Çalışmamızın ilk bölümünde sığınma hakkı ve non-refoulement ilkesi, ikinci bölümünde ülkeden uzaklaştırma işlemleri incelenecek; ülkeden uzaklaştırma işlemlerinin hangi kapsamda uluslararası korumadan faydalanan kişilere ve sığınmacılara uygulanacağı hakkında bir sonuca varılmaya çalışılacaktır.

Sığınma Hakkı, Sınır Dışı Kararı, Ülkeden Uzaklaştırma İşlemleri, Non-Refoulement İlkesi, Mültecilerin Sınır Dışı Edilmesi.

Code on Foreigners and International Protection (CFIP) brought important amendments in respect of the protection for refugees and asylum-seekers. New notions as conditional refugee, secondary protection were accepted within the meaning of the new code beside the terms refugee and asylum-seeker. The term “asylum-seeker” has a different meaning in the new code. In our article we will analyze deportation procedures in terms of different types of the international protection as prescribed in the code in the light of the principle “non-refoulement”. In the first part of our article, the right to asylum and in the second part the deportation procedures are analized. Consequently we tried to draw a conclusion about deportation procedures that are to be applied to asylum-seekers and to people enjoying international protection.

Right to Seek Asyl, Deportation Decision, Deposition Procedures From State, Principle of Non-refoulement, Expulsion of Refugees.

GİRİŞ

Ülkemizde özellikle Suriye’de yaşanan iç savaşın da etkisiyle, son yıllarda sığınma arayan kişilerdeki artış, söz konusu kişilerin hukuken akıbetlerinin ne olacağı sorusunu beraberinde getirmiştir. 2011 yılında Suriye’de başlayan iç savaşın ardından Türkiye, tarihinde hiç görülmedik bir şekilde göç akımına maruz kalmıştır. BM İnsan Hakları raporlarına göre, yoğun insan hakları ihlallerinin yaşandığı, Kürt ve Sünni nüfus üzerinde baskıların arttığı, toplumun önemli bir kesiminin Suriye devletine muhalif olduğu gergin ortamda, Arap Baharının da etkisiyle başlayan halk hareketleri büyüyerek güçlü bir halk direnişine dönüşmüş; Suriye Ordusunun, halkına karşı, silahlı müdahaleyle isyanı bastırmaya çalışması sonucunda Suriye’de bir iç savaş başlamıştır. İç savaştan kaçan Suriyeliler başta Türkiye olmak üzere çevredeki ülkelere sığınmışlardır. Bu göç hareketleri sonucunda, Türkiye’deki kayıtlı Suriyelilerin sayısı 2.5 milyonu aşmıştır1. Bu durum, mültecilik ve sığınma kavramlarının yeniden düşünülmesine, yasal düzenlemeler yapılmasına ve “uluslararası koruma hukuku” kavramının daha ayrıntılı incelenmesini, var olan hukuki düzenlemelerin gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik müzakereleri kapsamındaki taahhütlerini içeren, 2003 tarihli Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı da iltica ve göç konusunda yeni düzenlemeler yapılmasını gerekli kılıyordu2. Türkiye bu gereklilikler doğrultusunda, iltica ve göç konularında da ayrıntılı bir düzenleme içeren 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununu (YUKK) hazırlamıştır3.

İltica hareketleri ve Ulusal Program, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Hukuku alanında çalışmalar yapılmasını gerekli kılmakla birlikte, kanun hazırlama sürecindeki çalışmaları şekillendiren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) iltica ve sığınma arayanların başvuruları sonucunda verdiği kararlar olmuştur4. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde (AİHS) “sığınma hakkı” açık olarak düzenlenmemiş olmakla birlikte; sığınma hakkı ile bağlantılı bazı AİHS hükümlerinin ihlali mümkündür. AİHM iltica talepleri reddedilen ve sınır dışı edilmesine karar verilen yabancıların Türkiye aleyhine yaptıkları başvuruları, başta AİHS m.2 (yaşama hakkı), m.3 (işkence yasağı), m.5 (özgürlük ve güvenlik hakkı), m.8 (özgürlük ve güvenlik hakkı) ve m.13 (etkili başvuru hakkı) olmak üzere bazı temel hak ve özgürlükler açısından değerlendirmiştir5.

Sınır dışı edilmesine karar verilen veya sığınma başvurusu yapıp da henüz daha haklarında karar verilmemiş olanlar hakkında, 15.07.1950 tarih ve 5683 sayılı Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyahatleri Hakkında Kanun (YİSHK) 17. ve 23. Maddeleri uyarınca İçişleri Bakanlığının müsaade ettiği yerlerde oturabiliyorlar ya da mülteci misafirhanelerinde veya karakollarda tutuluyorlardı6. Anılan maddelerde, yabancıların gözetim altında tutulma şartları, karara itiraz yolu düzenlenmemişti. AİHM, YİSHK 17. ve 23. Maddeleri doğrultusunda yabancıların idari gözetim altında tutulmasının; idari gözetimin şartları, süresi, karara karşı başvuru yolları açıkça düzenlenmemiş olduğundan, kişilerin keyfi olarak hürriyetinden yoksun bırakılması sonucunu doğuracağından AİHS m.5’te düzenlenen özgürlük ve güvenlik hakkının ihlali sonucunu doğuracağına karar vermiştir7. AİHM’in idari gözetim uygulamasının AİHS m.5’e aykırı olduğuna ilişkin kararları8, kanun hazırlama sürecinde dikkate alınmış ve YUKK m.57-60’ta idari gözetimin şartları, süresi, idari gözetim kararının bildirilmesi, karar karşı itiraz yolları düzenlenmiştir9.