Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Sağlık Hukukunda
 Vekâletin Gereği Gibi İfası

Completely and Rightly Executing the Mandate in Health Legislation

Hamdi Tamer İNAL

Hekim ve diğer sağlık çalışanlarının tedaviyi özenle yapması gerekmektedir. Tedavinin özenle yapılması ise, sonuç olumlu olmasa bile, hastayı iyileştirmek yolunda, gerekli özeni göstermek ve bilimin ulaştığı en ileri tekniği ve bilgiyi özenle uygulamaktan ibarettir. Sözleşmelerin yapılması, taraflarının kendilerine düşen edimi tam ve gereği gibi ifa etmelerini gerektirmektedir. Ancak vekâlet sözleşmesinin ifa edilmesinde, hizmet akdinden farklı olarak, sonuç borcu bulunmamakta; yani sözleşmenin yapılmasındaki amacın tam olarak sağlanması değil de, temin edilmesi yolunda gereğinin yapılmış olması gerekmektedir. Bir diğer ifadeyle, sağlık alanında yapılan sözleşme açısından, tedavinin veya cerrahî müdahalenin sonunda, hastanın iyileşememesi de mümkündür. Beklenilen sonuç elde edilmediğinde de, hekim gerekli özeni göstermiş ise, bilimin ulaştığı teknik gereği gibi uygulanmış ve hasta buna rağmen şifa bulamamış ise, hekim yine de edimini tam ve gereği gibi ifa etmiştir. Böylece, hizmet akdinde mevcut olan sonuç borcuna karşılık; vekâlet sözleşmesinin gereği, özen ve sadakat göstermekten ibarettir (4721/TMK m. 2/1 - 6098/TBK m. 506/2-3). Vekâlet sözleşmesi ile işgören hekimin veya diğer sağlık çalışanlarının, vekâlet akdinden doğan edimlerini tam ve gereği gibi ifa etmeleri demek; hastaya karşı yükümlendikleri tıbbî tedaviyi veya cerrahî müdahaleyi, hastayı sağlığına kavuşturmak yönündeki izlenen amacı tam olarak başarmış ve istenilen sonucu sağlamış olduğu şeklinde anlaşılmaması gerektiği gibi, “iyileşmede” başarılı sonucuna ulaşılmış olması da zaruri sonuç değildir. Hekim ile hastanın veya hastanenin taraf oldukları sözleşmenin gereği gibi ifa edilmesinden anlaşılması gerekli olan, 6098/TBK m. 112 hükmü ile amaçlanan, edimin tam ve gereği gibi ifa edilmiş olması değildir. Ancak yine 6098/TBK m. 112 hükmüyle hedeflenmiş olan, edimin tam ve gereği gibi ifa edilmesi için, her türlü özenin sağlık çalışanları tarafından gösterilmesine rağmen, hasta nezdinde oluşan zararlı sonuç hakkında, hekime ve sağlık personeline hiçbir kusurun atfedilemeyeceği ve hekimin ve sağlık personelinin, meydana gelen olumsuz sonuçta herhangi bir kusurunun bulunmadığını ispatlamaktan ibarettir. Önemli olan, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının müdahalesi ile hasta nezdinde meydana gelen zararlı sonuç arasında uygun illiyet bağının kurulamamasıdır. Hasta ile sağlık çalışanları arasındaki vekâlet sözleşmesinde, “vekâletin gereği gibi ifası” kriterinin amacı, vekil konumundaki sağlık çalışanlarının veya hastanenin, kendilerine yüklenen özenli uygulamayı tam ve gereği gibi ve objektif ölçütler çerçevesinde yapmış olmasıdır.

Hekim ve Sağlık Çalışanları, Vekâlet Sözleşmesi, Özen Borcu, Sadakat Borcu, Sorumluluk.

Medical doctor / Medical attendants and other health care professionals must perform the treatment with care. In order to do so, even if the result is negative, the due diligence must be exercised and the most advanced technology and knowledge must be used to cure the patient. To execute the contract, the parties must perform their deeds completely and rightly. Unlike labor contract, mandate does not include the obligation of a conclusion liability; in other words the purpose on fulfilling the contract’s deeds is to commit on the contract’s requirements but not its’ purpose. At the contracts made in the medical area, it is possible for the patient not to get healed after the treatment or after an operation. If the medical doctor / medical attendant has shown the duty of care and has properly used the technology, even if the patient has not recovered it would show that the medical doctor / medical attendant has fulfilled his/ her deed completely and rightfully. Thus the labor contract embodies conclusion liability, But The mandate embodies duty of care and loyalty (4721/Turkish Civil Code Art. 2/I – 6098/Turkish Obligations Code Art. 506/II-III). Fulfilling his/ her deed completely and rightfully for medical attendants and other health care professionals to perform under the mandate does not mean having the patient recovered back to his/ her health by executing the required treatment or operation, and the “healing” does not have to take a positive conclusion. What needs to be understood from the contract, which the patient is a counterpart of the medical doctor / medical attendant or the hospital does not mean the fact of fulfilling the deed completely and rightfully as written at 6098/Turkish Obligations Code Art. 112. The objective of 6098/Turkish Obligations Code Art. 112 is, if any negative result has occurred in the patient’s status, even though the healthcare professional has shown his/ her outmost care on fulfilling the deed completely and rightfully, it has to be proven that the health care professional has no negligence. What is important is not to form the lien of causality between the health care professional’s medical intervention and the negative result occurring at the patient’s health. The criteria on “fulfilling the mandate rightly” at the contract between medical professionals and patients, is due on the medical doctor / medical attendant or the hospital to fulfill their liability completely and rightly while using objective standards.

Medical Doctor / Medical Attendant, Mandate, Duty of Care, Duty of Loyalty, Liability.

I. Sağlık Personelinin, Vekâlet Akdi Gereği Olarak, Tedavinin Gerçekleştirilmesinde, Zaman ile Bağlı Olmaması ve Sonuç Rizikosunu Yüklenmemesi

Hekim veya serbest çalışma hakkını haiz diğer sağlık çalışanları, hasta ile olan ilişkisini vekâlet sözleşmesi (6098/TBK m. 502-514) hükümleri kapsamında sürdürmektedir. Vekâlet sözleşmesi, vekilin sözleşme ile vekâlet verenin menfaatine ve iradesine uygun olarak işin idaresini veya hizmetin ifasını, sonucun elde edilmemesi rizikosu kendisine ait olmamak üzere yükümlendiği ve buna karşılık teamül gereği veya sözleşmede kararlaştırılmış olması şartıyla ücrete hak kazandığı bir sözleşmedir. Vekâlet sözleşmesi, hukuki niteliği itibarıyla, sürekli borç ilişkisi doğuran rızaî bir sözleşmedir. Vekâlet sözleşmesinin en önemli unsurunu vekilin vekâlet verene karşı işgörme borcu altına girmesi oluşturmaktadır. Bu işgörme edimi vekâlet verenin menfaatine uygun ve sonucun gerçekleşmemesi rizikosundan bağımsız olarak yerine getirilmektedir. Ayrıca 6098/TBK m. 502/3 hükmü gereğince, “Sözleşme veya teamül varsa vekil, ücrete hak kazanır”. Ancak 6098/TBK m. 502/3 hükmü, vekilin ücrete hak kazanmasını, sözleşmenin varlığına olmazsa olmaz kuvvetinde bağlamamış ve teamülü de yeterli kabul etmiştir. Sağlık çalışanları, mesleğin icra edilmesinde, daima ücrete hak kazanmaktadır. Hekim ve diğer sağlık çalışanları, 6098/TBK m. 502/1 hükmü gereğince ve hastanın kendisinden bir profesyonel yardım talep ettiği için ve sağlık personeli de, sahibi olduğu diploma ve devletten aldığı ruhsat gereği, “… bu işi görme konusunda, resmî sıfata” sahip olduğundan ve işin görülmesi ise mesleğinin gereği olduğundan (6098/TBK m. 503/1), ücrete de hak kazanmaktadır. Sağlık personelinin verdiği hizmet ve müdahale, tamamen uzmanlığının uygulanmasından ibaret olması nedeniyle, hastasından herhangi bir talimat almak durumunda değildir. Bu durum ise, hekimin durumunun özelliğini ortaya koymakta ve 6098/TBK m. 505/2 hükmü, “… vekil, talimattan ayrılırsa, bundan doğan zararı karşılamadıkça işi görmüş olsa bile, vekâlet borcunu ifa etmiş olmaz”. Ne var ki tıbbî veya cerrahî müdahaleyi, bilime uygun surette bir tedavi vermek suretiyle görevini sürdüren tıp mensubunun, konunun uzmanı olan hastasından bile talimat alması söz konusu değildir.

Hekim bilimi özenle uygulayacaktır. Böylece; taraflar arasında geçerli bir vekâlet sözleşmesi bulunmalıdır. Hastanın, hekimin muayenehânesine tedavi edilmek kastı ile gitmesi veya hastaneye müracaat etmesi, şekil şartına tâbi olmayan vekâlet akdinin kurulması için yeterlidir. Ayrıca 6098/TBK m. 12/1 hükmü gereği, sözleşmelerde şekil serbestisi kuralı benimsenmiş olup, hekimlere faaliyet imkânı sağlayan vekâlet sözleşmesi de buna göre, hastanın ve vekilin karşılıklı açık veya zımnî irade beyanları ile kurulmaktadır. Hastanın muayenehâneye gitmesi ve hekim tarafından bir başka hekime gönderilmemesi ve muayene edilmesiyle, vekâlet sözleşmesi kurulmuş olmaktadır. Tarafların sözleşme ehliyetine sahip olmaları gerekmekte olup; hekime gelen hastanın, akdî ehliyete sahip olmaması hâlinde, velisinin veya vasisinin rızası bulunmalıdır. Hekimlik uygulamasında vekâlet sözleşmesi, açık veya zımnî olabildiğinden; vekâlet veren durumundaki hasta kendisine tıbbî uygulama başlatılmasına ve işlerin yapılmasına karşı çıkarmadığında, zımnî kabul beyanı vermiş sayılacaktır1.

Hekimin ve diğer sağlık çalışanlarının tedaviyi özenle yapması gerekmektedir. Tedavinin özenle yapılması ise, sonuç olumlu olmasa bile, hastayı iyileştirmek yolunda, gerekli özeni göstermekten ve bilimin ulaştığı en ileri tekniği ve bilgiyi özenle uygulamaktan ibarettir. Sözleşmelerin yapılması, taraflarının kendilerine düşen edimi tam ve gereği gibi ifa etmelerini gerektirmektedir. Ancak vekâlet sözleşmesinin ifa edilmesinde, hizmet akdinden farklı olarak, sonuç borcu bulunmamakta; yani sözleşmenin yapılmasındaki amacın tam olarak sağlanması değil de, temin edilmesi yolunda gereğinin yapılmış olması gerekmektedir. Bir diğer ifadeyle, sağlık alanında yapılan sözleşme açısından, tedavi veya cerrahî müdahale sonunda, hastanın iyileşememesi de mümkündür. Beklenilen sonuç elde edilemediğinde de, hekim gerekli özeni göstermiş ise, bilimin ulaştığı teknik gereği gibi uygulanmış ve hasta buna rağmen şifa bulamamış ise, hekim yine de edimini tam ve gereği gibi ifa etmiştir. Böylece hizmet akdinde mevcut olan sonuç borcuna karşılık; vekâlet sözleşmesinin gereği, özen ve sadakat göstermekten ibarettir (4721/TMK m. 2/1 - 6098/TBK m. 506/2-3).