Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İdarenin Tıbbi Uygulama Hatalarında
 Sorumluluğuna Etkisi Bakımından 
Hastanın Kusuru

Negligence of Patient in Terms of the Effect to the Responsibility of the Administration Due to the Medical Malpractice

Serkan ÇINARLI,Selçuk Sinan ÇELİK,Aslıhan TEYİN

İdarenin tıbbi uygulama hataları nedeniyle sorumluluğu, idare hukukunun yerleşmiş anlayışı olan hizmet kusuru kavramı içerisinde değerlendirilir. Hizmetin kötü, geç ya da hiç işlememesi kavramı hatalı tıbbi uygulamalar açısından da değerlendirilmektedir. Bu çalışmamızda idarenin tıbbi uygulama hataları açısından sorumluluğunu kaldıran ya da azaltan hastanın kusuru (zarar görenin kusuru) kavramını detaylı olarak açıklamaya çalıştık.

Üçüncü Kişinin Kusuru, Hastanın Kusuru, İdarenin Sorumluluğu, Sağlık Hizmeti.

The responsibility of the administration due to (because of) the medical malpractice has to be dealt with under the concept of service negligence. The concepts of (such as) disservice, delayed service (service in delay) and non-service should be assessed in respect of medical malpractice. In this study our aim (The purpose of this study) is to reveal in detail the negligence of patient that diminishes or terminates the responsibility of administration.

Negligence of Third Party, Negligence of Patient, Responsibility of the Administration, Healtcare Services.

Giriş

İnsanoğlu, doğumundan ölümüne kadar geçen süre içinde var olabilme ve yaşamını devam ettirebilme dürtüsü içinde yaşar. Bu yönüyle sağlıklı olabilmek, insanın sahip olabileceği önemli bir değerdir. Genel ve kabul gören bir tanımlama ile sağlıklı olma hâli, “sadece hastalıklardan ve bedensel arazlardan uzak olma hâli değil; aynı zamanda fiziksel, zihinsel ve sosyal olarak iyi bir durumda olma hâli” olarak ifade edilmektedir1. Ancak insan yaşamı her daim sağlıklı olma hâli ile birlikte de bulunmaz. Yaşamın belli dönemlerinde sağlığımızda çeşitli bozulmalar ortaya çıkabilir. Bu durum, tarihin çok eski çağlarından beri var olan bir ilişkinin ortaya çıkmasına neden olmuştur2. Bu ilişkinin bir tarafında sağlığında bozulma oluşan kişiler (hastalar), diğer tarafında ise ortaya çıkan bu bozuklukları gidermeye çalışan meslek grubu (tıp bilimini icra eden kişiler) bulunmaktadır3. Tıp, sağlık alanın bir bilim dalı olup, insan sağlığının sürdürülmesi ya da bozulan sağlığın yeniden düzeltilmesi için uğraşan, hastalıklara tanı koyma, hastalıkları tedavi etme, hastalıklardan korumaya yönelik çalışmalarda bulunan birçok alt bilim dalından oluşan bilimsel disiplinlerin genel adıdır4. Türk Dil Kurumu tarafından yapılan tanımlamada tıp; “hastalıkları iyileştirmek, hafifletmek veya önlemek amacıyla başvurulan teknik ve bilimsel çalışmaların tümü” şeklinde tanımlanmıştır5. Hem vücut sistemlerinin bir bilgi alanı, bu sistemlere ait hastalıkların ve tedavilerinin bilimi hem de bu bilgileri uygulayan meslektir. Tıp bilimi ve uygulayıcıları, insanın fizikî ve ruhî yapısındaki bozuklukları düzeltmeyi, acılarını azaltmayı ve insan yaşamını daha kaliteli şekilde uzatmayı amaç edinir6. Hastalar ve tıp bilimi uygulayıcıları arasında oluşan bu ilişkinin “yeryüzünde vücut acısının koparttığı ilk çığlık, hekim çağıran ilk ses olmuştur” sözüyle ifade edildiği gibi, çok eski zamanlara kadar uzandığı bilinmektedir7. Sağlık kavramı ve bu kavrama ilişkin uluslararası düzenlemeler oldukça eskilere dayanmakta ise de bugünkü düzenin temelleri 19. yüzyılda atılmıştır8. Yukarıda belirttiğimiz gibi, idarî yargıda tıbbi uygulamadan doğan kusurlar hizmet kusuru kavramı içerisinde yer bulmakla birlikte; hizmet kusurundan dolayı idarenin sorumluluğunu azaltan ya da ortadan kaldıran en önemli hususlardan biri elbette hastanın (zarar görenin) kusurudur.

I. Tıbbi Uygulama Kavramı

Sağlık hizmeti, birçok unsurun faaliyeti ile ortaya çıkmaktadır9. Sağlık hizmetini talep eden hastalar, bu hizmeti sunan kamu veya özel sağlık kurumları ve kamu idaresi, sağlık hizmetinin oluşumunda belirleyici olan aktörlerdir10. Sağlık hizmetlerinin sunumu esnasında, bu hizmeti almak üzere başvuran kişinin beden bütünlüğüne yönelik bazı müdahaleler gerçekleşmektedir11. Bu müdahalelerin bazıları doğrudan tedaviye yönelik olduğu gibi; bazıları da tanıya yönelik işlemlerdir12. Tıbbi müdahaleyle, bozulan sağlığın tekrar kazanılması ya da zararlı durumun ortadan kaldırılması amaçlandığı gibi, hiçbir sağlık problemi olmayan kişilere yapılan bazı işlemlerin de tıbbi müdahale olduğu kabul edilmektedir13. Örneğin tanı için yapılan tetkikler ve muayeneler, enjeksiyon yapılması, cerrahi bir girişim için kesi yapılması, kişinin müşahede altında tutulması, çeşitli endoskopik incelemelerin yapılması, aşı uygulamaları, istenmeyen gebeliklerin sonlandırılması gibi işlemler tıbbi müdahale örneklerindendir14. Koruyucu sağlık hizmeti kapsamında yapılan aşılama faaliyetleri, estetik amaçlı müdahaleler, adli muayene gibi işlemler ise herhangi bir sağlık sorunu olmayan, sağlıklı kişilere yapılan tıbbi müdahale örnekleridir15.

Bir eylemin tıbbi müdahale olarak tanımlanmasında, amacının yanında müdahalenin kimin tarafından yapıldığı ve nasıl gerçekleştirildiği de dikkate alınan hususlardır16. Yani, müdahalenin ehliyetli bir kişi tarafından yapılmış olması ile tıp biliminin uygun gördüğü gerekçelere ve usullere riayet edilerek yapılması, müdahalenin ‘tıbbi’ olarak kabul edilmesinde önemli kıstaslardır17. Hastalara yönelik bütün bu işlemleri tanımlamak için doktrinde “tıbbi müdahale, tıbbi uygulama, tıbbi girişim, tıbbi yardım ve el atma” gibi kavramlar kullanılmıştır18. Tıbbi müdahale, Ayan’ın tanımlamasında, “tıp mesleğini icraya yetkili bir kişi (hekim) tarafından, doğrudan ya da dolaylı tedavi amacına yönelik olarak gerçekleştirilen her türlü faaliyettir” şeklinde ifade edilmiştir19. Yani, hastada ortaya çıkan normal durumun dışındaki gelişmeleri önlemek, ortadan kaldırmak ya da bu olumsuz etkileri minimal düzeye indirmek için yapılan tüm işlemlerdir. Çilingiroğlu’na göre tıbbi müdahale, “resmi ehliyetli kişiler tarafından, kişinin yaşamını, sağlığını, cismani bütünlüğünü tehdit eden fiziksel veya ruhsal birtakım anomalilerin teşhisi, tedavisi, önlenmesi veya nüfus planlaması amaçlarına yönelik olarak tıp biliminin genellikle kabul edilmiş kurallarına ve teknik gereklerine uygun biçimde gerçekleştirilen bir girişim olarak ifade edilebilir” şeklindedir20. Gökcan’ın tanımlamasında, “tıp mesleği ile uğraşmaya yetkili bir kişi tarafından hasta adı verilen süjeye bir hastalığını veya fiziksel bir özrünü tedavi etme ya da hastalıktan koruma yahut acılarını giderme, azaltma maksatlarıyla yapılan her türlü yardım ve faaliyet” olarak ifade edilmiştir21. Hakeri’nin tanımlamasında ise, “insan üzerinde tıp biliminin uygulanması ile bağlantılı olarak yapılan her türlü müdahaleler” olarak belirtilmiştir22. Kıcalioğlu, “teşhis, tedavi, hastalığı hafifletme, hastalık nedeniyle duyulan acıları dindirmeye yönelik teşhis, tedavi ve bakım sürecini kapsayan tıp bilimi esaslarına göre yapılan her türlü faaliyettir” şeklinde tanımlamada bulunmuştur23. Savaş, tıbbi müdahaleyi, “kişileri hastalık, sakatlık ve diğer istenmeyen tıbbi durumlardan koruma, bu durumlar oluşmuşsa teşhis ve tedavi etme, iyileşmeden sonraki sosyal iyilik hâlinin devamını sağlama vb. meşru sebepler, konusunda eğitim almış yetkili kişiler tarafından, tıp bilimi ve tekniği çerçevesinde, rıza dahilinde gerçekleştirilen, kişinin beden ve ruh tamlığını etkileyen müspet ya da menfi fiiller” olarak tanımlamıştır24. Bu konu ile ilgili bizim de katıldığımız, Hızal tarafından yapılmış olan, “tıp mesleğini icra etmeye yetkili ve eğitimli sağlık personeli tarafından tıp bilimi ve tekniği çerçevesinde, kişinin bedensel, fiziksel ve ruhsal yönden iyilik hâlini sağlamak üzere yapılan koruyucu, teşhis ve tedavi edici, rehabilite edici, her türlü müdahale ile tıbbi araştırma ve denemelerle adli nitelikteki görev ve muayenelerden kaynaklanan tüm müdahalelerdir” şeklindeki tanımlamadır25.