Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Nişanlılığın Hukukî Niteliği

Legal Characteristics of Engagement

H. Tamer İNAL

Nişanlanma, tarafların aralarında bir evlenme vaâdi (TMK m. 118) olduğundan, taraflar bu dönemde birbirlerine yakınlaşmakta, birbirlerini daha iyi tanımakta ve bu önsözleşme dönemi, esas sözleşme olan evlenme ile sona erer. Bu evrede evlendirme memurunun, evlenecek taraflardan her birine, birbiriyle evlenmek isteyip istemediklerini sorması ve tarafların olumlu sözlü cevaplarını verdikleri anda, asıl olan evlenme gerçekleşmiş olur (TMK m. 142). Bunun üzerine evlendirme memuru, evlenmenin tarafların karşılıklı rızasıyla ve Kanuna uygun olarak yapılmış olduğunu açıklamaktadır. Nişanlılıktan, evlenmeye ulaşana kadar geçen süre, evlenme vaâdi niteliğinde bir süre olduğuna göre, sözleşme öncesi kusurlu davranışlardan (culpa in contrahendo) doğan hukukî sonuçlar konu edilebilecektir. Nişanlılar, ileride evlenmek amacıyla bir araya gelen taraflar olup; normal ilişkilere bağlı olarak, normal bir sözleşme kurmayı tasarlarken, sözleşmenin kurulmasından önceki kusurlu davranışları, girişilen ilişkinin geleceğini bütünü ile etkileyen bir culpa in contrahendo sorumluluğu meydana getirmektedir. Taraflar nişanlılık döneminde ve evlenmeye doğru ilerlerken, evlilik sözleşmesinin kurulması sırasında, birbirlerine tam ve doğru bilgi vermek zorundadırlar. Bu kapsamda yanlış görünüm yaratmak, en azından doğruluk ve güven, dürüstlük kuralına (TMK m. 2 ) aykırıdır. Nişanlılık döneminde de, evlilik süresince olduğu gibi, tarafların birbirlerine özen göstermeleri gerekmektedir. Özen beklenilmeyen hâllerde ise, kusurdan söz edilemeyecektir. Nişanlanma, vaâd gereği olarak, evlenme ile sürdürülmeyip, nişan bozulursa, ona bağlı olarak tazminat yükümlülüğü doğabilmektedir. Bu konu, tamamen kusur sorunu ile ilgili olup; bir culpa in contrahendo hâli teşkil etmektedir. Nişanlıların her biri, diğerinin çıkarlarına özen göstermek suretiyle, öngörülen evlenmenin yapılmasına engel teşkil edecek davranışlardan kaçınmakla yükümlüdür. Diğerini aldatan, küçük düşüren, haysiyetine zarar veren ve muhatap aleyhine doğabilecek zararlarını engellemeyen taraf, diğer taraf aleyhine doğan maddî ve manevî nitelikli zararlardan sorumlu olacaktır.

Nişanlanma, Hediyeler, Tazminat, Culpa in Contrahendo.

Engagement as a stage of preliminary agreement of marriage is a promise for marriage (Turkish Civil Code Art.118) between men and women that both parts are expected to approach and familiarize each other. It may become an ultimate agreement when both men and women give an affirmative response verbally to the marriage officer asking each other individually whether they want to get married or not (Turkish Civil Code Art. 142). When the marriage officer announces the will of both parts the marriage has been fulfilled legally.

Since the duration from engagement to marriage has the nature of a promise for marriage, the faulty activities happened during engagement (Culpa in contrahendo) will result with civil responsibilities. Both parts will give exact and correct information about themselves during this period that is a progression to marriage, as well as during setting the marriage agreement. In this context, false pretence as an adverse behaviour is at least contrary to honesty (Turkish Civil Code Art. 2). Therefore, as in the marriage, both parts should take care and be attentive to each other during engagement. In the conditions that the attentive manners are not required, the fault will not be considered. If the engagement is not result with a marriage the indemnity will be performed by the faulty part.

Engagement, Presents, Indemnity.

Giriş

İleride evlenmeyi tasarlayan çift, karşılıklı olarak evlenme vaâdinde bulunarak, sözleşme niteliğini taşıyan evlilik işlemini yapmadan önce, nişanlanma işlemini yaparak birbirlerine yönelik, ancak bir vaâd niteliğinde bir işlem yapmış olmaktadırlar. Ancak bir talep, erkek ile bir kadın arasında yapılan söz konusu yakınlaşma ve verilen evlenme vaâdi, tarafların ileriye dönük ciddi niyet ve niyete dayalı iradelerinin açıklanması olup; kendine özgü yapısı olan (sui generis) bir aile hukuku sözleşmesidir. Nişanlanmayla (TMK m. 118), taraflar arasında bir dönem açılmakta ve evlilik öncesi vaâd döneminden ibaret olan bu safhaya nişanlılık denilmekte ve nişanlılık da çeşitli hukukî hükümlere ve sonuçlara (TMK m. 119 vd.) tâbî kılınmaktadır. Bu kapsamda, TMK m. 118 hükmü gereğince “Nişanlanma, evlenme vaâdiyle olur” tarafından hareketle, nişanlılık dönemi ve bu dönemde konu edilebilecek iki olasılık kapsamında, nişanlanma, tarafları evlenmeye götürmekte veya birbirlerini bu dönemde evlenmeye hazırlayan taraflar, evlenmek için gerekenleri sağlayamadıklarına inandıkları takdirde nişanı bozmaktadırlar. Nişanın bozulması durumunda ise, nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozduğu veya nişan taraflardan birine yükletilebilen bir sebeple bozulduğu takdirde; kusuru olan taraf, diğerine maddî (TMK m. 120) ve şartları varsa manevî (TMK m. 121) tazminat ödemeye mahkûm edilebilmektedir. Bu konuda bakılması ve hesaplanması gereken husus, nişanın sona ermesine bağlı olarak zarara uğrayan tarafın, dürüstlük kuralları çerçevesinde ve evlenme amacıyla yaptığı harcamaları ve katlandığı maddî fedakârlıkları karşılayabilecek uygun bir tazminatın belirlenmesidir. Diğer yandan aynı hesaplama, yapılan nişan giderlerini de kapsayacak şekilde uygulanabilecektir (TMK m. 120/1). Nihayet, nişanlanma olayına aileler de katılmakta ve çeşitli masraflar yapmaktadırlar. Nişanın diğer tarafın kusuru ile bozulmasından dolayı zarargören ve tazminat istemeye hakkı olan tarafın ana ve babası veya onlar gibi davranan kimseler de, aynı koşullar altında yaptıkları harcamalar için uygun bir tazminat isteyebileceklerdir (TMK m. 120/2). Zarargören taraf, ayrıca bir de kişilik haklarının, nişanın bozulmasına bağlı olarak ihlâl edildiğini ispatlayabiliyorsa, kusurlu olan diğer taraftan, manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini, dâva yolu ile talep edebilecektir (TMK m. 122). Nişanlanan erkek ve kadın ile aileleri, çeşitli hediyeleri karşılıklı olarak teati ettiklerinden, masraflar yapmakta ve “nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın veya onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilecektir (TMK m. 122/1). Hediye aynen veya mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanacaktır. Ancak, “nişanlılığın sona ermesinden doğan dâva hakları, sona ermenin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğramaktadır (TMK m. 123).

I. Nişanlanmanın Hukukî Niteliği

Nişanlanmayı ve onu takip eden nişanlılık dönemini, kendine özgü yapısı olan (sui generis) bir sözleşme olarak kabul etmek en uygun yöntem olmakla birlikte; nişanlanmayı bir ön sözleşme veya bir karar olarak kabul eden görüşler de bulunmaktadır.

Nişanlanma bir evlenme vaâdi olduğuna göre, söz konusu vaâdin mahiyetinin ne olduğu ve gayrimenkul satış vaâdinden veya sözleşme yapma vaâdi niteliğindeki sözleşme müzakerelerine girişmek veya ön akit/ ön sözleşme ve sözleşmeye dâvet niteliğinde olan ve bütün açıklayıcı bilgileri taşımayan icaba dâvet gibi önerilerden farklılığı gibi yaklaşımlar, tartışma konusu edilmiştir. Farklı görüşler kapsamında, sözleşme görüşüne bakılacak olursa, sözleşmelerde, iki taraf, karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarını açıkladıklarında sözleşme tamam olmaktadır. Nişanlanmada da, biri erkek, diğeri kadın olan iki taraf vardır. Ancak borçlar hukuku sözleşmelerinde, bir alacaklı, bir borçlu ve bir de edim bulunmaktadır. Oysa nişanlanma, bir alışveriş ilişkisi niteliğini taşımadığından, alacaklıdan ve borçludan söz edilemeyecektir. Nişanlanma, ileride bir aile kurmaya dönük bir ilişkidir. Borçlar hukuku sözleşmelerinde, “Öneren, önerisi ile bağlı olmama hakkının saklı olduğunu açıkça belirtirse veya işin özelliğinden ya da durumun gereğinden bağlanma niyetinde olmadığı anlaşılırsa, önerisi kendisini bağlamaz” (TBK m. 8/1), hükmü, nişanlanmada söz konusu edilemeyecektir. Borçlar hukuku tipinde bir sözleşme ilişkisinin kurulduğunu ileri sürmek mümkün olmamakla birlikte, nişanlılığın hükümlerine ilişkin TMK m. 119-123 hükümlerinde konu edilen olasılıklar yönünde, nişanlılığın aile kurmaya yönelik ve her türlü maddî alışveriş düşüncelerinden uzak manevî yüzü ile bağdaştığı ve elverişli olduğu ölçüde, Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri uygulanabilecektir. Örneğin, nişanın bozulmasının sonuçlarının getirdiği maddî tazminat talep etme hakkının doğması durumunda, “Nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozduğu veya nişan taraflardan birine yükletilebilen bir sebeple bozulduğu takdirde; kusuru olan taraf, diğerine dürüstlük kuralları çerçevesinde ve evlenme amacıyla yaptığı harcamalar ve katlandığı maddi fedakârlıklar karşılığında uygun bir tazminat vermekle yükümlüdür” (TMK m. 120/1). Nişanlanmanın evlenme vaâdi olması nedeniyle, bu duygu ile hareket eden ve “Nişanın bozulması yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan, manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini” (TMK m. 121) isteyebilecektir. Nihayet nişanın bozulması çoğu kez konu edilebilen ve alışılmışın dışında değer taşıyan hediyelerin geri verilmesi alanında, “Nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir. Hediye aynen veya mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır (TMK m. 122/1-2), hükümleri, nişanlılığın bir borçlar hukuku sözleşmesi mahiyetinde olmamasına rağmen, içinde bulunulan durum ve taraflar arasında meydana gelen uyuşmazlığın ve ilişki yoğunluğunun elverdiği ölçüde, Borçlar Kanunu hükümlerine başvurmak ve çözüm bulmak gerekmektedir. Dâva hakları ise, nişanlılığın sona ermesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğramaktadır (TMK m. 123). Nişanlılık, aslında para ile ölçülebilen veya amacı parasal ilişkinin ve çıkarların sürdürülmesine ilişkin borçlar hukuku sözleşmesi niteliğinde olmamakla birlikte; nişanlanma esnasında gönülden yapılan takıların, hediyelerin vs., nişanın bozulmasından sonra, müşterek ve manevî nitelikte menfaatleri karşıladığı düşüncesi yok olmaktadır. Nişanlıların ve dolayısıyla iki ailenin birliktelikleri ve hattâ oluşan kayın hısımlılıkları sona erdiği takdirde, taraflardan birinin diğeri sayesinde sebepsiz zenginleştiği düşüncesi doğmaktadır. Artık manevî mülâhazalar, düşünceler ve yaklaşımlar sona ermiş ve taraflardan birinin, diğerinden haksız surette kazanım sağladığı düşünülür olmuştur. Doğan husumet ve haksız kazanım iddiası, malların iade edilmesine ulaşabilmek için, tarafları sebepsiz zenginleşme davasına sevk etmekte ve Borçlar Kanunu hükümlerine başvurulmaktadır. Bozulmuş olan nişanlılıktan sonra, nişanlanma münasebetiyle, tarafların birbirlerine vermiş oldukları ve dostluk, arkadaşlık gibi, insan ilişkilerinde alışılmış hediyelerin verilmesinden daha yüksek değerlerdeki malvarlığı teatileri, artık haklı bir sebep olmaksızın edinilmiş mal olmakta ve bir başkasının malvarlığından iktisapta bulunan (zenginleşen) kimse, iktisap ettiğini geri vermeye mecbur bırakılmaktadır (TBK m. 77). “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür (TBK m. 77/1). Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur” (TBK m. 77/2). Nişanlılık sona erdirildiğine göre, malların iadesi, özellikle TBK m. 77/2 hükmünde konu edilen, zenginleşmenin sona ermiş bir sebebe dayanması durumundan doğmuş olduğu kabul görecektir.