Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Ceza Muhakemesi Hukukunda Hukuka Aykırı Delillerin Değerlendirilmesi

Emre DİZDAR

Ceza muhakemesinin amacı maddi gerçeğe, hukuka uygun yol ve yöntemler izleyerek ulaşmaktır. Bu bağlamda, karşımıza çıkan önemli meselelerden biri hukuka aykırı olarak elde edilmiş delillerin durumudur. Hukuka aykırı delillerin değerlendirilmesi konusunda üç temel yaklaşım bulunmaktadır. Mutlak kabul yaklaşımı yanlıları, hukuka aykırı delillerin yargılamada kullanılabileceğini; karşıtları kesinlikle yargılamadan dışlanmasını savunmaktadır. Bu iki yaklaşımın ortasında esnek yaklaşım olarak nitelenebilecek orta yol arayışları da mevcuttur. Bu çalışmada, söz konusu üç yaklaşım çerçevesinde hukuka aykırı delillerin değerlendirilmesi meselesi tartışılmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), Türk Anayasası ve Ceza Muhakemesi hükümleri çerçevesinde Türk mevzuatındaki durum açıklanmış; Anglo-Amerikan, Kıta Avrupası ve Türk yargısal uygulamaları karşılaştırmalı yöntemle ele alınmıştır.

Hukuka Aykırı Deliller, Delillerin Değerlendirilmesi, Mutlak Kabul Yaklaşımı, Mutlak Red Yaklaşımı, Esnek Yaklaşımlar.

The aim of Criminal Procedure is to achieve the substantive fact by following legal way and methods. In this context, one of the significant issues that we confront is illegally obtained evidences. There are three fundemental approaches in respect of evaluating of illegal evidences. While the supporters of absolute acceptance approach stand for admissibility of illegal evidence in criminal proceedings, opposers believe that it should be excluded. There are also quests for a midway which can be called as a flexible approach. In this study, evaluation of illegal evidence issue has been discussed, as part of the three approaches mentioned above. Within the scope of provisions of the Convention of Human Rights and Fundamental Freedoms (AİHS), Turkish Constitution and Turkish Criminal Procedure Code, body of current Turkish law have been explained; trial practices of Anglo-American, Continental Europa and Turkey have been dealt by comparative method.

Illegal Evidence, Evaluation of Evidence, Absolute Acceptance Approach, Absolute Rejection Approach, Flexible Approachs.

GİRİŞ

Ceza muhakemesinin amacı hukuka uygun yol ve yöntemler izlenerek maddi gerçeğe ulaşmaktır. Ceza muhakemesi hukukunun kat ettiği aşama gözetilerek ceza muhakemesinin amacı, “şüpheli ve sanığın haklarına saygılı biçimde” maddi gerçeğe ulaşılması olarak da ifade edilebilir1. Suçları takip etme ve ceza verme görev ve yetkisi toplumsal barış ve kamu düzenini sağlamaya yönelik olduğundan dolayı münhasıran devlete ait olan bir görev ve yetkidir. Bu nedenle maddi gerçeği ortaya çıkarma sürecinde hukuka bağlılıkla hareket etme yükümlülüğü öncelikle devletin yükümlülüğüdür; bu yükümlülük devletin hukuk kurallarıyla bağlı olduğunun ifadesi olan ve Anayasanın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesinin gereğidir. Bu nedenle yalnızca Ceza Muhakemesi hukukunun değil, tüm muhakeme hukuku dallarının amacı yargılama sonucu adli makamların ortaya koyduğu adlî makamların hüküm adında vardıkları sonuçlar (adlî gerçek) ile yargılamadan bağımsız olarak yaşanmış somut gerçekliğin (maddî gerçek) örtüşmesini sağlamaktır. Mahkemelerin varlık nedeni adaletin sağlanması olduğuna göre, adlî gerçek ile maddî gerçeğin örtüşmediği her yargılamada adalet zedelenmiş olur.2 Bu nedenle ceza yargılamasında maddi gerçeğin, medeni yargılamada şeklî gerçeğin arandığından bahisle iki yargılama hukukunu gayeleri bakımından radikal bir şekilde farklılaştırmak mümkün değildir. İki yargılama hukukunda farklı olan yargılamanın amacı değil, maddi gerçeğe ulaşma yol ve yöntemleridir.3

Ceza Muhakemesinde hukuka aykırı deliller sorununun hukuk muhakemesine kıyasla daha çok önem taşıdığı söylenebilir. Ceza muhakemesinde hukuka aykırı deliller sorununu daha önemli kılan hususlardan birincisi, hukuk muhakemesinde taraflarca getirilme ilkesi ve tasarruf ilkesi hakim olmasına mukabil, ceza muhakemesinde re’sen araştırma ilkesinin hakim olmasıdır. Kişiler özel hukuk alanında kural olarak -ihkak-ı hak anlamında değil, yargılama sürecini başlatma ve sürdürme anlamında -kendi haklarının takipçisidirler, mahkemelerde etkin bir rol üstlenirler ve mahkemelere delilleri kendileri sunarlar. Ceza yargılamasında ise soruşturmanın kamusallığı ilkesi mevcuttur, buna göre ceza soruşturması kamu adına ve kamusal yetkiler kullanan Cumhuriyet Savcısı ve adlî kolluk tarafından yapılır. Bu nedenle ceza soruşturmasında etkin rol oynayan devletin, özel kişilere oranla çok daha kolay bir şekilde hukuka aykırı delillere erişebileceği söylenebilir. Devletin ceza yargılamasının başından sonuna kadar etkin olması, devlet görevlilerinin hukuka aykırı deliller edinme yoluna sapmasına karşı dikkatli olmayı gerektirmektedir. Çalışmamızın devamında da görüleceği üzere, devletin-özellikle kolluğun- hukuk dışı yollara saparak delil elde etmesine dönük kaygı, Anglo-Amerikan hukukunda hukuka aykırı delillere bakış tarzını doğrudan etkilemiştir.

Hukuka aykırı delillerin değerlendirilmesi meselesini ceza muhakemesi bakımından önemli hale getiren ikinci husus, ceza hukukunun mahiyeti gereği kişi hak ve özgürlüklerini özel hukuka nazaran daha ciddi ölçüde ilgilendirmesidir. Örneğin adli bir hatayı ele alırsak, zarara uğrayan kişinin mağduriyeti kural olarak malvarlığına ilişkin haklarına yönelik olacaktır, mesela hak ettiği tazminatı alamayacaktır. Ceza yargılamasında adlî hata ise son derece ağır sonuçlara yol açar. Ceza hukukunda temel yaptırım türü hürriyeti bağlayıcı cezadır, bundan dolayı ya suçsuz bir kimsenin hürriyetini kaybetmesine ya da bir başkasını mesela yaşam hakkından mahrum eden bir suçlunun serbestçe ortalıkta gezmesine yol açacaktır. Her halde kamu vicdanı ağır bir şekilde zarar görmüş olacaktır. İşte bu nedenle hukuka aykırı delillerin delil olarak değerlendirilmesi ya da göz ardı edilmesi, kimi vakalarda adlî hata ihtimalinin ortaya çıkmasını doğrudan etkileyebilecek nitelikte bir meseledir.