Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Meşru Hukuk Devleti Temelli Hukukun Üstünlüğü Anlayışı Bilinci ve Anglosakson Dünyasındaki Serencamı

Niyazi ÖKTEM

Kara Avrupası devlet yapılanmalarında genelde “milli irade” anlayışının ideolojik etkisi gözlemlenmekte iken Anglosakson demokrasilerine birey eksenli felsefe damgasını vurmaktadır. Bu felsefi farklılıklar kuşkusuz devlet yapılanmasında ve anlayışında farklılıklara yol açabilmektedir. Hukuk devleti ile yasa devleti birbirinden farklı kavramlardır. Keyfi uygulamalar eğer yaygın değilse orada hukukun üstünlüğünden söz edebiliriz, orası yasa devleti olabilir ama meşru hukuk devleti olmayabilir. Çalışmamızda meşru hukuk devleti temelli hukukun üstünlüğü anlayışı, Anglosakson ve Kara Avrupası hukuku anlayışları çerçevesinde ve Türkiye’deki durum değerlendirilerek ele alınmıştır.

Meşru Hukuk Devleti, Yasa Devleti, Hukukun Üstünlüğü.

It is clearly observed that Continental European states embodiments often effected by ideological understanding of the “national will” while the Anglo-Saxon states democracies are dominated by the individual oriented philosophy. This philosophical differences may lead to differences in the structure and approach on state. The rule of law and the state of law are distinct concepts. We can mention the supremacy of law if arbitrary applications are not widespread, which can be the state of law, but there may not be a legitimate rule of law. In our study, the supremacy of law which based on the legitimate rule of law is discussed in the framework of Anglo-Saxon and Continental European’s understanding of law by evaluating the situation in Turkey.

Legitimate Rule of Law, State of Law, Supremacy of Law.

GİRİŞ

Kara Avrupası ve Türkiye gibi demokrasiye geçebilme çabalarında olan ülkelere nazaran, Anglosakson dünyasında hukukun üstünlüğü anlayış ve mantığı hem halk nezdinde hem de yöneticiler açısından çok daha fazla yerleşmiş ve benimsenmiş durumdadır.

Farklı deneyimler yaşayan Kara Avrupa’sının farklı ülkelerinde ortak bir demokratikleşme sürecinden söz edemeyiz. Tek ortak özelliğin, sosyolojik bir gözlem olarak sınıf çatışmaları ve inanç - ekonomi enteraksiyonu olduğunu söylememiz mümkündür. Ayrıca sınıf çatışması, ekonomi - inanç boyutu enteraksiyonu, Doğu Avrupa’da veya mezhep çatışmalarının yoğun olduğu coğrafyalarda Batı Avrupa’ya nazaran farklı görünümlerle karşımıza gelmektedir. Keskin din çatışmalarının yaşandığı bölgelerde inanç- ekonomi enteraksiyonunda din olgusu öne çıkmakta, buna mukabil keskin sınıf ayırımlarının olduğu ülkelerde bu enteraksiyonda ekonomiye dayanan etmenlerin ibresi ağır basmaktadır. Keza farklı kültürel yapılanmalar da demokrasinin biçim ve mahiyeti bağlamında değişik ülkelerde farklı serencamlara sahne oluşturmuştur. Bu nedenle monoblok bir Avrupa demokrasisinden söz edemeyiz.

İdeolojik açıdan Avrupa’yı Fransız Cumhuriyetçiliğinin etkilediği yorumları büyük oranda doğrudur. Bu tür cumhuriyetçilikte J.J. Rousseau’nun yanılmayan, devredilmeyen, mutlak genel irade anlayışı, devleti ön plana çıkarır ve birey, genel iradenin siyasal- hukuksal tercihleri içinde eriyip gider1.