Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İnsan Hakları Hukuku Altında Askeri Kuvvetlerin İç Güvenlik Faaliyetlerine Katılması: Terörizm ve İç karışıklıklarla Müdahalede Başvurulabilecek Kuvvet Kullanımı Kurallarına İlişkin Bir Çalışma

Involvement of Military Forces into Domestic Security Operations and Human Rights Law: A Basic Study on the Rules Concerning the Use of Force Against Terrorism and in Cases of Internal Strives

Mehmet KARLI


Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan yeni güvenlik tehditleri askerlerin gittikçe artan oranda iç güvenlik operasyonlarına katılımını zorunlu hale getirmiştir. Uluslararası hukukun yaşam hakkını düzenleyen kuralları açısından askeri güçler de bu tarz operasyonlarda sivil kolluk ile aynı kurallara bağlıdırlar. Kolluğun güç kullanımı gereklilik ve orantılılık ilkelerine uygun olmalıdır. Yaşam hakkını riske sokacak durumlarda bu standartlar mutlak gereklilik ve sıkı orantılılık olarak ortaya çıkmaktadır. AİHM, büyük kapsamlı terör tehditleri ile mücadelede normal şartlarda kullanılmayan bazı araç ve metotlara başvurulabileceğini kabul etmekle birlikte bu konudaki takdir hakkının da gereklilik ve orantılılık testlerine tabi olduğunu altını çizmiştir. Devletlerin bu alandaki yükümlülükleri sadece operasyon anı değil operasyon öncesi eğitimi, planlamayı ve sonrasındaki soruşturmayı da kapsar. Devletler, eğitimleri ve doktrinleri aslen bu ilkeler ışığında oluşmamış olan askerleri kolluk operasyonlarında kullanırken azami oranda dikkatli olmalı ve bu birliklerin eğitimlerinin ve operasyon planlamalarının bu kurallara uygun yapıldığını sıkı kontrol altında tutmalıdırlar.

Yaşam Hakkı, Ölümcül Güç, Tedbir İlkesi, Kolluk Faaliyetleri, İç Güvenlik Harekâtı, Askeri Operasyonlar.

The newly emerging threats following the end of the Cold War necessitated a much more frequent use of military forces in domestic security operations. Under the rules on international law regarding the protection of right to life, military forces are subject to the same standards in these operations as the civilian law enforcement units. Any use of force within this context must be necessary and proportionate. In cases where the acts pose a risk to the right to life, the standards must be ‘absolute necessity’ and ‘strict proportionality’. Although the ECHR admits that states may have resort to means and methods, which they would not normally be entitled to use, as against large terrorist activities and threats thereof, it also underlines that the discretion recognized in this regard is not absolute and that it is also subject to the same tests of absolute necessity and proportionality. The duties of states in such cases extend also to the pre-operation period including the training of the personnel and the planning of the operations as well as to the post-operations phase including the administrative and judicial investigations regarding any loss of life. States must exercise an enhanced diligence while employing military forces in law enforcement operations as these forces are not initially trained for such contexts and their doctrine does not reflect the necessities of such law enforcement action. Moreover, such forces must be trained for the necessities of this new context and their operations must be planned in light of the relevant rules of international law.

Right to Life, Lethal Force, Principle of Precaution, Law Enforcement, Domestic Security Operations, Military Operations.

GİRİŞ

Soğuk Savaş sonrası gelişen yeni güvenlik ortamı ve gelişen yeni riskler askerlik mesleğinin icrasında olduğu kadar, askeri operasyonların tabi oldukları hukuki rejim açısından da yeni bir resim ortaya çıkarmıştır. 18. Yüzyıl sonrası ulus devlet çatısı altında yaşanan gelişmeler ile askerler genel olarak kolluk faaliyetinin icrasında çekilmiş ve bu alanı bu iş için özel eğitilmiş olması gereken sivil kolluğa bırakmışlardır. Askerlerin bu süre zarfındaki eğitimi ve doktrini kendileri gibi asker olacak hasım güçlerden ülkeye yönelecek tehdit ve saldırıları defetmek ve bu kapsamda hasmını en etkin şekilde savaş dışına çıkarmak üzerine yoğunlaşmıştır.

Soğuk Savaş sonrası ortaya çıkan yeni resimde ise ana güvenlik tehdidi ülkeler arası savaş olmaktan çıkmış ve sınıraşan terörizm gibi yeni olgular önde gelen tehdit haline gelmişlerdir. Bu yeni durum, sivil kolluğun bu yeni tehditler karşısında yetersiz kalması ve askerlerin iç güvenlik için kolluk operasyonlarında kullanılması realitesini ortaya çıkarmıştır. Lakin, sahada bir zorunluluk sonucu gerçekleşen bu yeni durumun askerlerin eğitim, doktrin ve modus operandilerine ne kadar yansıdığı şüphelidir. Özellikle meskun mahallerde kapsamlı operasyon yapan askeri birliklerin tabi oldukları hukuk rejim konusunda açık bilgileri olması gerekmektedir.

Bu makale, askeri kolluğun, uluslararası hukukun yaşam hakkına ilişkin kuralları çerçevesinde tabi olduğu hukuki rejimin temel ilkelerini özetlemek amacını taşımaktadır. İnceleme özellikle de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihadı ışığında yapılmıştır. Devletler, herhangi bir derogasyonda bulunmadıkları sürece, yürüttükleri operasyonların büyüklük ve kapsamından bağımsız olarak insan haklarının normal zamanda geçerli kuralları ile bağlıdırlar. Bu kurallar sivil kolluğu olduğu kadar askeri kolluğu da bağlayacaktır.