Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İnsan Hakları ve İnsan Onuru Kavramlarının Alman Ceza Muhakemesi Hukuku İşlemlerindeki Etkisi

Frank Peter SCHUSTER


1929 tarihli mülga Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun mehaz kanunu, 1877 tarihli Alman Ceza Muhakemesi Kanunu (“Strafprozessordnung”) olduğundan, Alman ve Türk ceza muhakemesi hukukları köklü bir ortak geleneğe sahiptir. Almanya’da 1949 yılından beri, Anayasa (“Grundgesetz”), Ceza Muhakemesi Kanunu’nun nasıl yorumlanacağına hükmetmektedir. Federal Cumhuriyet’in kuruluşunun ardından ceza muhakemesi işlemlerinin anayasal güvenceler ile tamamen uyumlaştırılması modernleşmenin başını çeken en önemli unsur olmuştur. Özellikle kendini suçlamaya zorlanamama hakkı ve özel yaşamın çekirdek alanının dokunulmazlığı söz konusu olduğunda, Alman Ceza Muhakemesi Kanunu ve Anayasası’nın, sanık haklarını korumak için sağladığı standartların genellikle pek çok Avrupa yargı sistemi ve AİHM standartlarından daha yüksek olduğu görünmektedir. Bunun bir nedeni, Alman anayasa doktrininin insan onurunun mutlak korunmasına verdiği büyük önemdir.

Ceza Muhakemesi İşlemleri, İnsan Hakları ve İnsan Onuru, Kendini Suçlamama Hakkı, 
Ulusal Anayasa Hukuku ve Uluslarüstü İnsan Hakları Hukuku Arasındaki İlişki (AİHM, ABTHB)

German and Turkish procedural laws have a long common tradition, as the old Turkish Code of 1929 was a reception of the German Code of Criminal Procedure (“Strafprozessordnung”) of 1877. In Germany, since 1949, the Basic Law (“Grundgesetz”) governs the interpretation of the whole Criminal Procedure Law. The task of making criminal procedure fully compatible with constitutional guarantees has been one of the most important drivers for modernisations after the foundation of the Federal Republic. The standard of the German criminal procedure law and the Basic Law in protecting the suspect’s autonomy sometimes seems to be higher than the standards of many other European jurisdictions and the mere fair trial standard of the ECHR. Especially, when you consider the right against forced self-incrimination and the inviolability of the core sphere of private life. One reason is that the German constitutional theory puts great emphasis on the absolute protection of human dignity.

Criminal Proceedings, Human Rights and Human Dignity, Right Against Self-incrimination, Relationship between National Constitutional Law and Supranational Human Rights Law (ECHR, CFREU)

I. GİRİŞ

Türk ve Alman ceza muhakemesi hukukları köklü bir ortak geleneğe sahiptir. 1929’da bazı değişiklikler geçiren ve 2005 yılına kadar yürürlükte kalan mülga Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu (CMUK)’nun mehaz kanunu, 1877 tarihli Alman Ceza Muhakemesi Kanunu (StGB)’dur1. Alman Ceza Muhakemesi Kanunu ülkemizde halen yürürlüktedir, ancak tabii ki son 135 yıl boyunca toplumdaki, teknolojideki ve adli bilimlerdeki gelişmeler doğrultusunda defalarca değiştirilmiş ve düzenlenmiştir. Hem Almanya hem de Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) taraftırlar, ama bu iki ülke kendi anayasalarına ve temel haklara ilişkin ulusal düzeyde kendi koruma ve çözüm mekanizmalarına da sahiptirler.

Ağır suçların araştırılmasının önemine binaen, yargının vatandaşların çeşitli özgürlüklerini kısıtlayabileceği genellikle kabul edilmektedir. Soruşturma ve kovuşturma meşru amaçlar olsa da ceza muhakemesine ilişkin yetkilerde aşırıya kaçma ve yetkilerin suistimal edilmesi her zaman için mümkündür. Ayrıca, Ankara veya Paris’teki gibi korkunç terörist saldırıların akabinde, ceza muhakemesi belirli bir ülkede insan hakları standartlarının ölçümüne ilişkin en önemli temellerden birini oluşturmaktadır.

Bir temel hakka ilişkin olarak en önemli örnek, kişisel özgürlüğün güvence altına alınmasıdır. Suçsuz olma ihtimali bulunan bir kişinin soruşturma evresinde tutuklanması2 bir devletin sebep olabileceği en ciddi yasal kısıtlamadır. Bu bağlamda Almanya’da soruşturma makamları 23 Mayıs 1949 tarihli Alman Anayasası’nın (Grundgesetz-GG) 2 (2) 2 maddesini dikkate almak zorundadır.