Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Ab Hukukunda Obezite ve Engellilik İlişkisi: Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın Kaltoft Kararı

The Relationship Between Obesity and Disability in the EU Law: Kaltoft Case of the European Court of Justice

Gözde KAYA

Obezite, her yaştan insan sağlığını ciddi şekilde tehdit eden çağımızın en önemli hastalıklarından biridir. Dünya üzerinde hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan ülkelerde yaşayan insan nüfusunun yaklaşık üçte biri obez ya da fazla kilolu bireylerden oluşmaktadır. Obezite gün geçtikçe artan şekilde, bireyin hem sosyal yaşama, hem de çalışma yaşamına etkin şekilde katılımını zorlaştırmaktadır.

Engellilik ise, kişilerin topluma diğer bireylerle eşit koşullarda katılımını uzun süreli ve olumsuz olarak etkileyen ve hukuk sistemlerinde korunan bir ayrımcılık sebebidir. Engelliliğe dayalı ayrımcılık, hem ulusal, hem de uluslararası belgelerde yasaklanmaktadır. Engellilik, global düzeyde Birleşmiş Milletler tarafından, bölgesel düzeyde ise Avrupa Birliği tarafından düzenleme altına alınmıştır.

Avrupa Birliği Adalet Divanı, hizmet sözleşmesinin obezite nedeniyle feshinin incelendiği Kaltoft kararında, obezitenin 2000/78 sayılı Yönergenin amacı çerçevesinde tek başına bir engellilik teşkil etmemesine rağmen; uzun dönemli bir sakatlık olarak ortaya çıkıp, kişilerin meslek yaşamlarına diğer çalışanlarla eşit şekilde katılımlarını tümden ve etkin bir şekilde etkilediği hallerde, obeziteye dayalı farklı muamelenin engelliliğe dayalı ayrımcılık sayılabileceğine hükmetmiştir.

Avrupa Birliği, Obezite, Engellilik, Ayrımcılık, Kaltoft Kararı.

Obesity is regarded as one of the most critical diseases of our century that severely threatens the health of individual of all ages. Almost one third of the population living in both developed and developing countries worldwide is comprised of either obese or overweight individuals. Obesity increasingly renders it difficult for individuals to effectively participate both in social life and working life.

Disability, on the other hand, is a protected ground of discrimination that negatively affects the equal participation of individuals to society on a long term basis and is prohibited in legal systems. Discrimination based on disability is prohibited under both national and international documents. Disability is regulated by the United Nations at global level and the European Union at regional level.

European Court of Justice in case Kaltoft, which concerned the termination of an employment contract on the ground of obesity, analyzed whether obesity could be considered as a disability within the legal framework of the EU. The Court ruled that, even though obesity does not constitute a disability within the meaning of the Directive 2000/78, differential treatment based on obesity could be considered as a discrimination based on disability in cases, where obesity appears as a long term impairment which hinders the full and effective participation of individuals in professional life on an equal basis with other workers.

European Union, Obesity, Disability, Discrimination, Case Kaltoft.

GİRİŞ

Obezite, her yaştan insan sağlığını ciddi şekilde tehdit eden çağımızın en önemli hastalıklarından biridir. Dünya üzerinde hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan ülkelerde yaşayan insan nüfusunun yaklaşık üçte biri obez ya da aşırı kilolu bireylerden oluşmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, obezite 1980’lerden bu yana iki kat artmıştır. 2014 yılında dünya çapında 18 yaş ve üzerindeki 1.9 milyar yetişkinin fazla kilolu, bunların 600 milyonunun ise obez tanımına dahil olduğu tespit edilmiştir. Bu rakamlar, bize dünyadaki 18 yaş ve üzerindeki yetişkinlerin %39’unun fazla kilo, %13’ünün ise obezite sorunuyla karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Dünya nüfusunun büyük bir kısmının fazla kilonun ya da obezitenin kilo azlığına oranla daha fazla ölümle sonuçlandığı ülkelerde yerleşmiş olduğu hatırlatılmalıdır. Dahası, DSÖ, gelecek nesil olan çocukların dahi obezite sorununa maruz kaldığını ve 2013 yılında tüm dünya çapında 5 yaşın altında 42 milyon çocuğun fazla kilolu ya da obez sınıfına girdiğini belirtmiştir.1 Avrupa Birliği’nde (AB) ise Eurostat tarafından açıklanan son verilere göre, üye ülkelerdeki fazla kilolu ve obez kişilerin oranı kadınlar için %36.9 ile 56.7 arasında değişirken, erkekler için bu oran %51 ile 69.3’e denk gelmektedir. Yine AB’ye üye ülkeleri içeren başka bir istatistiğe göre, AB’deki yetişkin nüfusun yaklaşık %35.9’u fazla kilolu, %17.2’si ise obez sınıfına girmektedir. Bu da, AB yetişkin nüfusunun %53’e yakınının fazla kilolu ya da obez kişilerden oluştuğunu göstermektedir. Bu bağlamda, AB’de yaşayan 143 milyondan fazla yetişkinin fazla kilolu, 68.5 milyon kişinin ise obez olduğu tahmin edilmektedir.2

Obezite gün geçtikçe artan şekilde, bireyin hem sosyal yaşama, hem de çalışma yaşamına etkin şekilde katılımını zorlaştırmaktadır. İş yerinde obez kişilere vücut ağırlığından ya da fiziksel görünüşlerinden ötürü haksız muamelede bulunulması, kişiyi sosyal dışlanmaya ve iş yaşamından uzaklaşmaya itmektedir. Hatta bu durum, kimi zaman kişinin obezitesini pekiştirerek, kilo almaya devam etmesine yol açabilmektedir.3

Engellilik ise, kişilerin topluma diğer bireylerle eşit koşullarda katılımını uzun süreli ve olumsuz olarak etkileyen ve hukuk sistemlerinde korunan bir ayrımcılık sebebidir. Uluslararası Çalışma Örgütü (UÇÖ) verilerine göre, dünya nüfusunun %15’ine karşılık gelen yaklaşık bir milyar kişi, engelli tanımına girmektedir. Bu kişilerin yaklaşık %80’i çalışma yaşındadır. Engelli kişiler, herhangi bir engeli bulunmayan kişilere göre daha yüksek oranlarda işsizliğe maruz kalmaktadırlar. Çoğu zaman aşırı düzeyde yoksulluğa maruz kalan bu kişilere yeterli düzeyde sosyal koruma da sağlanamamaktadır.4 AB söz konusu olduğunda yaklaşık 80 milyon kişinin orta dereceden ağır dereceye dek değişen düzeyde engelli olduğu belirtilmelidir. Birlik dahilindeki engelli kişilerin yaklaşık %63’lük kısmı, 45 yaşın üzerinde bulunmaktadır. AB nüfusunun gün geçtikçe yaşlandığı ve doğum oranlarının hızla düşmekte olduğu hatırlatılmalıdır. AB nüfusu yaşlandıkça, engellilik oranının da buna paralel olarak arttığı görülmektedir. AB’de 75 yaşın üzerindeki kişilerin %30’undan fazlası belirli düzeylerde engelli sınıfına girerken, yaklaşık %20’si ise ağır düzeyde engelli olarak tanımlanabilir. Birlik düzeyinde engelli olmayan nüfusun %68’i aktif olarak çalışmaktayken, engellilerin ancak %50’si istihdam piyasasında yer almaktadır. Hem engelli, hem de 55 yaş üzerindeki kişilerin istihdam oranı ise ancak %15 düzeyindedir.5