Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Bonolarda Mücerretlik İlkesi

Ünal SOMUNCUOĞLU

I. GİRİŞ

Genel olarak BORCUN MÜCERRETLİĞİ kavramından, bir borcun sebebinin açıklanmamış olmasına rağmen, borcun GEÇERLİ BİR BORÇ olarak kabul edilmesi anlaşılır. Bu kavram, en açık tanımını Türk Borçlar Kanunun 18. maddesinde bulur. Anılan hükme göre (Borcun sebebini içermemiş olsa bile, borç tanıması geçerlidir). Eski borçlar yasasında bu hüküm,(Borcun sebebini ihtiva etmemiş olsa bile, borç ikrarı muteberdir.) şeklinde idi. Yeni yasada, BORÇ İKRARI yerine BORÇ TANIMASI sözcükleri kullanılmış ve böylece İKRAR sözcüğünün, eski 1086 sayılı Medeni Usul Kanunun 236. ve müteakip maddelerinde yer alan İKRAR terimiyle karıştırılmaması öngörülmüştür (Bkz. TBK. m.18 gerekçesi).

II. BU KISA AÇIKLAMADAN SONRA, GELELİM UYGULAMADAKİ BONOLARIN HUKUKİ DURUMUNA

III. BONOLARLA İLGİLİ OLARAK EN ÇOK İHTİLAFA NEDEN OLAN İLİŞKİ

BANKALARLA, SENET BORÇLULARI arasındaki ihtilaflardır. Bankalar, kredi borçluları ile GENEL KREDİ SÖZLEŞMELERİ akdettikleri gibi, bu belgenin sağladığı haklarla yetinmemekte ve kredi borçlularını, bir taraftan BORÇ SENETLERİ (bonolar) ve ayrıca GAYRİMENKUL TEMİNATI ile de sık, boğaz etmektedirler. Bu senetlerle ilgili ihtilaflarda, senet borçlusu (kredi borçlusu) aleyhine yapılan KAMBİYO SENETLERİNE MAHSUS İCRA TAKİBİNE karşı, ticaret mahkemelerinde MENFİ TESBİT DAVASI açmaktadır. Bu davalarda, banka vekilleri, kendilerine ezberletilen bir savunmayı hemen ileri sürmekte ve senetlerin mücerretliği nedeniyle, borcun sebebini açıklamak zorunda olmadıklarını iddia etmektedirler. Bu tamamen temelsiz ve kötü bir ezber sonucu yapılan bir savunmadır. Çünkü, her şeyden evvel, bu senetlerde hemen daima bir BEDEL KAYDI vardır. Bu senet bankaya, genel kredi sözleşmesi nedeniyle verilmiş munzam bir teminat niteliğindedir. Sırası gelmişken burada bir noktayı açıklamakta yarar görmekteyiz. Bankalar, kural olarak, kredi vermek için, daha önce kendileri tarafından hazırlanan, formüler şeklindeki genel kredi sözleşmelerini kedi borçlusuna imzalatırlar ve bonoları da, bu sözleşmenin teminatı olarak borçlulardan alırlar. Yani, taraflar arasındaki temel ilişki, KREDİ ilişkisi ve bu ilişkinin borç senedi de, GENEL KREDİ SÖZLEŞMESİDİR.

Bankaların, bu sözleşme dışında aldıkları tüm borç ikrarını mutazammın senetler, asıl borç ilişkisinin MUNZAM TEMİNATINI TEŞKİL EDER. Bazen de, bankalar, senet karşılığında da kredi verebilirler (senet avansı işlemi). Burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta bulunmaktadır. Şayet banka, krediyi bu senet karşılığında vermiş ve savunması da bu yolda ise, o zaman bankanın ticari defterleri bilirkişilerce dikkatle incelenmeli ve SENEDİN TANZİM TARİHİNDE BANKANIN KASASINDAN ÇIKAN BİR KREDİ bulunup, bulunmadığı saptanmalıdır. Senedin tanzim tarihinde böyle bir işlem mevcut değil ise, senedin, genel kredi sözleşmesinin teminatı olduğu ortaya çıkar ve bu saptama çok önemli sonuçlar doğurur. Evvelemirde, SENEDİN TEMİNAT SENEDİ olduğu ve dolayısıyla, bir borç ikrarını tazammun etmediği için, kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibi yapılamayacağı ve takibin iptali gereği ortaya çıkar. Saniyen, şayet bu senet nedeniyle kefalet vermiş kimseler var ve onlar hakkında da aynı takip yapılmış ise, onlar hakkındaki takibin de iptali gerekir. Bunun en önemli sonucu, ispat külfetinin, genel kurala tabi olarak her iki tarafa da ait olmasıdır. Bazı Yargıtay kararlarında, çok ilginç görüşler yer almaktadır. Örneğin, bonolarda bedel kaydı olarak BEDELİ TEMİNATTIR kaydı bulunsa bile, senedin hangi ilişkinin teminatı olduğu yazılı bir belge ile kanıtlanmadığı sürece, senedin teminat senedi sayılmayacağı ve takibe konulmasına engel bir durum bulunmadığı (Yrg. 12. HD. 17. 01. 2012 t.13451/624), keza, takip konusu bononun hangi ilişkinin teminatı olduğu, bu konuda düzenlenen belgede açıkça belirtilmemiş olması halinde, bonoda yazılı olan sadece TEMİNAT şeklindeki ibarenin, tek başına takip dayanağı senedin kayıtsız, şartsız belli bir bedelin ödenmesi vaadini içeren niteliğini etkilemeyeceği ifade edilmektedir. Bu gibi kararların, Yüksek Yargıtay'ın son derece önem verdiği HAYATIN OLAĞAN AKIŞI KAVRAMI ile bağdaştığı söylenemez. Hele senet metninde açık, açık bu senedin TEMİNAT olarak ihdas edildiği yazılı ise, bunun gerçekten bir teminat olup, olmadığını ispat külfetini senet borçlusuna yüklemek çok zorlama ve bankaların asla haksız çıkmayacaklarını hüküm altına alan ve keza, hayatın olağan akışına da aykırı kararlardır. Bir bankaya, bir bono tevdi edilmiş ise ve üstelikte bu senet metninde BEDELİ TEMİNATTIR KAYDI VAR İSE, ki yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, böyle bir kayıt olmasa bile, söz konusu bonoların genel kredi sözleşmelerinin munzam teminatı olduğu, hayatın olağan akışına göre tereddütsüzdür. Bu gibi munzam teminatlar, genel kredi sözleşmeleri için değil de, KREDİ MÜŞTERİSİNİN BANKAYA ÖPÜCÜK VERME BORCUNUN TEMİNATI olarak tanzim edilmezler. Hayatın ve özellikle ticari hayatın içinde yaşamadan, ticari hayatla ilgili mukteza tayin etmek çok zordur. Ticari hayatın zorlukları arasında ve özellikle de, kredi için bankaya muhtaç kimselerin görevleri arasına, onlardan beklenmesi haksız olan mükellefiyetler yüklenmesi, hukuka uygun olmasa gerektir.