Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Hikmet’i Hükümet Nedeniyle Yalan Söyleme Yükümlülüğü Hakkında (Yabancılar Hukuku Birlikte Etkileme Yükümlülüklerinin Kapsamı Üzerine Düşünceler)

Almanya’da ikamet eden ve zorunlu ikamet izni olmayan bir yabancı, ülkeyi terk etmekle yükümlüdür (İkamet Kanunu m. 50/1, 2). Bu yükümlülüğü yerine getirmeyen kişi sınır dışı edilir (İK m. 58/1). Eğer sınır dışı etme hukuki veya fiili sebeplerden ötürü mümkün değilse, sınır dışı etme askıya alınır. Yani, yasa dışı ikamete göz yumulur (İK m. 60a/2). Eğer yabancının kimlik belgeleri yoksa, sınır dışı etme kural olarak fiili sebeplerden ötürü mümkün değildir. Kural olarak, Almanya’da ikamet eden bir yabancı geçerli bir pasaporta sahip olmakla (İK m. 3/1) ve eğer sahip değilse, kimlik belgelerinin teminine katkı sağlamakla yükümlüdür (İK m. 48/3). Bu iştirak yükümlülüğü kural olarak, orada kimlik belgelerinin tanzim edilmesi ve buna ilişkin gerekli tüm beyanlarda bulunmak için kendi ülkesinin yurtdışı temsilciliğine başvurma sorumluluğunu da kapsamaktadır (İkamet Yönetmeliği m. 5/2–1).

Bu, Alman Federal İdare Mahkemesi’nin 1. Dairesi’nin 2009 yılında verdiği, sonuç olarak oldukça şaşırtıcı ve gerekçede daha az muğlâk olan ilke kararının dâhil olduğu hukuki çerçevedir. Yani Mahkeme, bir yabancının gerçekten hiçbir durumda anavatanına dönmek istemese bile, hiçbir şeyi doğru olarak söylememek amacıyla, ülkesinin başkonsolosluğunun resmi bir formunda, özgür iradesiyle anavatanına dönmek istediğini açıkladığı sonucuna varmıştır.1

Aşağıdaki somut olay hakkında karar verilmesi zorunluydu: Başarısız iltica işleminden sonra uzun yıllardan beri Almanya’da yasadışı ve fakat kendisine göz yumularak ikamet etmiş ve seyahat belgeleri olmadığından sınır dışı edilememiş bir İranlı aile, İkamet Kanunu m. 25/5’e göre ikamet izni verilmesi için başvurmuştu. Ülkeden çıkışı hukuki veya fiili sebeplerden ötürü mümkün değilse ve sınır dışı edilmesi 18 aydan beri askıya alınmışsa, bir yabancıya ikamet izni verilmesi gerekmektedir. İkamet izni sadece, ancak yabancı ülkeden çıkışta kusuru olmadan engellenmişse verilebilir. Eğer ülkeden çıkış engelinin bertaraf edilmesi için uygun talepleri yerine getirmemişse bile kusur mevcuttur. Ailenin geçmiş yıllarda pek çok çağrıya rağmen İran dış temsilciliğine seyahat belgelerini tanzim ettirmek için başvurmayı ısrarla reddetmesinden dolayı Yabancılar Dairesi başvuruyu reddetmiştir. Aile buna karşı, bunun onlardan beklenemeyeceğini, çünkü İran Diplomatik Temsilciliği’nin başvuru formunda aile üyelerinin İran’a özgür iradeleriyle dönmek için hazır olduğu açıklamasını talep ettiğini öne sürmüştü.2 Aile üyeleri, hiçbir koşulda İran’a dönmek istemediklerinden dolayı bu açıklamayı yapamamıştı. Onlardan yazılı bir yalan istenemezdi. Tüm yargı aşamalarındaki idare mahkemeleri bu gerekçeyi kabul etmedi ve sonuç olarak, Alman Federal İdare Mahkemesi’nin önceden bahsedilen, eğer gerçekten İran’a geri dönülmek istenmiyorsa, özgür iradesiyle İran’a geri dönmek istediğini söylemenin yalan değil, aksine mutlak gerçeği teşkil etmekte olduğu sonucuna ulaşmasından dolayı temyiz de sonuçsuz kaldı.