Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Almanya’da İltica Hakkı

Paul TIEDEMANN

Almanya’nın yabancıyla, özellikle kendi anavatanındaki zulüm ve gayrı insani muameleden korunmak amacıyla Almanya’ya gelen mülteciyle ilişkisi baştan beri kayda değer bir kararsızlık ile tanımlanmıştır. Alman hukuku, tıpkı Alman halkının anlayışı gibi bir yandan insanlık iradesi ve diğer yandan yabancı korkusu (ksenofobi) arasında ileri geri gidip gelmektedir. Size bunu ilerleyen kısımda, Almanya’daki iltica hakkı tarihinin kısa bir özetiyle açıklayacağım.

1. İltica Hakkı Anayasa’ya Nasıl Girdi

Almanya’da iltica hakkının tarihi, 1948–1949 yıllarında Anayasa’yı hazırlayan Parlamento Meclisi’nin müzakereleri ile başladı.1 İlk taslak şöyleydi: “Siyasi açıdan baskı altında tutulanlar, iltica hakkından milletler genel hukuku çerçevesinde faydalanabilirler”. Ek “milletler genel hukuku çerçevesinde”, iltica hakkının anayasal teminatı ile milletler hukukunun genel kurallarından meydana geleni aşan bir devlet yükümlülüğü yaratılmamasını sağlamalıydı. Milletvekili Hermann v. Mangoldt’un buna ilişkin bir açıklaması ile bu onaylanmaktadır: “Biz zayıf bir milletiz ve daha ileri bir korumayı teminat altına almak için aracımız yok ve bunu sağlamak için biz kendimiz uygun araca sahip olmazsak, hiçbir şey yapamayız”.2 Gerçi Carlo Schmid’in teklifi üzerine “milletler genel hukuku çerçevesinde” sözlerinin üzeri çizilmiştir. Ancak bununla, iltica hakkının içerik açısından milletler hukukundan bağımsızlığı yaratılmamalıydı. Çünkü, zaten Anayasa m. 25 aracılığıyla bu bağlantının kurulması sebebiyle, bu şart gereksiz olarak kabul edilmekteydi.3

Carlo Schmid’in “milletler genel hukuku çerçevesinde” hükmünün silinmesi için öne sürdüğü gerekçe, Carlo Schmid’e göre, açıkça Anayasa m. 25 anlamında mülteci hukuku ile uyuşan milletler hukukunun genel kuralları olmasından kaynaklanmaktaydı. Milletler hukukunun genel kuralları, tüm milletler hukuku süjeleri ya da her durumda oldukça ağır basan çoğunluk4 tarafından kabul edilen bağlayıcı milletler hukuku kurallarıdır. Gerçi bu gibi hukuk kuralları, anayasal ve siyasi yönelimi Federal Almanya Cumhuriyeti’ne uygun olan her devletin hiç olmazsa oldukça ağır basan çoğunluğu tarafından kabul edilen milletler hukukunun genel kuralları olarak sayılabilirler.5 Milletler hukukunun genel kuralları sözleşmeye, örf-adet hukukuna ya da genel hukuk ilkelerine dayanabilmektedir.6