Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

AİHM Kararları Işığında Yakalama, Gözaltına Alma, Tutuklama ve 
aramada Makul Şüphe*

Mehmet ÖNCÜ

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5 ve 8. maddeleri, özgürlük ve güvenlik hakkı ile özel hayat ve aile hayatına saygı hakkını güvence altına almıştır. Bu haklar, Sözleşme’de korunan hak ve özgürlükler arasında, kamu otoritelerinin keyfî müdahalelerine en açık olan iki hak olup, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne göre, bu iki hakkın temel varlık nedeni, esas olarak keyfî müdahaleleri önlemektir. Sözleşme’nin 5 § 1 c) hükmü, ceza soruşturmaları çerçevesinde keyfî tutmaları önlemek için, sadece “inandırıcı veya makul suç şüphesinin varlığı halinde” yakalama, gözaltına alma ve/veya tutuklama tedbirlerine başvurulabileceğini öngörmüştür. Keyfî aramaların önlenmesi ise, özel hayat ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında, Mahkeme’nin 8. maddeye ilişkin yaptığı klasik inceleme çerçevesinde mümkün olabilmektedir. Belirtilen koruma tedbirlerine başvurmak için gerekli olan [asgarî] makul suç şüphesi, söz konusu haklara keyfî müdahalelerin önlenmesi açısından çok temel bir güvence oluşturmaktadır. Mahkeme, inandırıcı ya da makul şüpheyi, “suçlanan kişinin, üzerine atılı suçu işlemiş olabileceğine dair objektif bir gözlemciyi ikna etmeye yeterli ve elverişli maddi bulgu veya bilgiye (somut delile) dayalı şüphe” şeklinde anlamaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Özgürlük ve Güvenlik Hakkı, Özel Hayat ve Aile Hayatına Saygı Hakkı, Makul Şüphe, Gözaltı, Tutuklama, Arama, Keyfîlik.

Articles 5 and 8 of the European Convention on Human Rights respectively protect the right to liberty and security and the right to respect for private and family life and home and correspondence. Among the rights and freedoms protected by the Convention, these two rights are the ones often subjected to arbitrary interference by public authorities; according to the Court, the ratio legis of these rights is essentially to prevent arbitrariness. Article 5 § 1 (c) requires the existence of a “reasonable suspicion of having committed an offence” as a sine qua non condition for proceeding to arrest individuals and to detain them in police custody and/or in detention in prison on remand, in order to ensure that no one should be dispossessed of his liberty in an arbitrary fashion. As regards the issue of search, the Court protects the right to privacy of individuals against arbitrary interferences from public authorities by proceeding to a classical examination of the case under Article 8 of the Convention. This [minimum] requirement of the existence of a “reasonable suspicion” before individuals can be subjected to these measures forms an essential safeguard to protect individuals against any arbitrary interference. According to the Court, “reasonable suspicion means the existence of facts or information which would satisfy an objective observer that the person concerned may have committed the offence”.

European Court of Human Rights, Right to Liberty and Security, Right to Respect for Private And Family Life and Home and Correspondence, Reasonable Suspicion, Police Custody, Pre-Trial Detention, Search, Arbitrariness.

GİRİŞ

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (“AİHS” veya “Sözleşme”) güvence altına alınan hak ve özgürlükler açısından, kamu otoritelerinin keyfî müdahalelerine en açık iki hak, özgürlük ve güvenlik hakkı ile özel hayat ve aile hayatına saygı hakkıdır. Bireyin fiziksel özgürlüğü ve özel hayatı sürekli müdahalelere açık olduğu için, bu iki alanda her an keyfî bir müdahale ile karşı karşıya kalması mümkündür. 1950 yılında AİHS’i kaleme alanlar, kişisel özgürlüğü ve özel hayatı dış müdahalelere ve özellikle de kamu otoritelerinden gelecek keyfî müdahalelere karşı korumak için, özgürlük ve güvenlik hakkı ile özel hayata ve aile hayatına saygı hakkına Sözleşme’nin 5 ve 8. maddelerinde yer vermişlerdir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (“AİHM” ya da “Mahkeme”) bu iki hakla ilgili olarak verdiği kararlarda, her iki hakkın da temel varlık nedeninin (ratio legis), “keyfî müdahalelere karşı bireyi korumak” olduğunu açık ve net bir şekilde ifade etmiştir. Mahkeme, özgürlük ve güvenlik hakkına ilişkin olarak içtihatlarında, Sözleşme’nin 5. maddesinin temel amacının, “hiçbir bireyin, özgürlüğünden keyfî olarak yoksun bırakılmamasını güvence altına almak” olduğunu belirtmiştir1. Özel hayat ve aile hayatına saygı hakkına ilişkin ise, “[Sözleşme’nin] 8. maddesinin temel amacı, kamu gücünü kullanan organların keyfî müdahale veya karışmalarına karşı, bireyi koruma altına almak” olduğu değerlendirmesinde bulunmuştur2.

Sözleşme’nin 5. maddesi, ceza soruşturmalarında keyfî uygulamaları önlemek amacıyla, sadece “inandırıcı veya makul suç şüphesinin varlığı” halinde ve “yetkili bir hâkim huzuruna çıkarılmak” amacıyla bireylerin özgürlüğünden yoksun bırakılabileceğini öngörmüştür (AİHS m. 5 § 1 c)). Mahkeme’ye göre, herhangi bir mahkûmiyet kararı olmadan, “yakalama, gözaltına alma ve tutuklama suretiyle kişilerin özgürlüklerinden yoksun bırakılmalarının inandırıcı suç şüphesine dayandırılması zorunluluğu”, keyfî olarak tutmalara karşı temel bir güvence oluşturmaktadır3.