Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Silahlı Çatışmalarda
 Sivillerin Korunması İçin Güvenli Bölgeler

Meltem SARIBEYOĞLU SKALAR

Suriye’de son gelişmeler ve uzun süredir çevre ülkelere ve özellikle Türkiye’ye devam eden kitlesel mülteci akınları, sivillerin Suriye ülkesinde korunması için güvenli bölgeler oluşturulması fikrine yol açmıştır. Güvenli bölgelerin gelecek kullanımları planlanırken geçmiş örnekleri incelemek yararlı olacaktır. 1990 sonrası güvenli bölgeler uygulamalarında, Irak, Bosna ve Ruanda’da, güvenli bölgelerle sivillerin korunması sağlanmak istenirken birçok olumsuz sonuç ortaya çıkmıştır. Makalede bunun büyük ölçüde, uluslararası insancıl hukuk kuralları altında iki önemli koşulun, çatışmanın taraflarının rızası ve bölgenin askerden arındırılması, unsurlarının ihmali nedeniyle gerçekleştiği sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca güvenli bölgelerin, mültecilere karşı bir önlem olarak ve mülteci haklarını zayıflatacak şekilde uygulanmaması gerektiği, fakat bunun tüm uluslararası toplumca paylaşılması gereken bir sorumluluk olduğu sonucuna varılmıştır.

Güvenli Bölge, Güvenli İnsancıl Bölge, Tampon Bölge, Mülteciler, Uluslararası İnsancıl Hukuk.

Recent developments in Syria require the consideration of establishment of a safe area or a safety zone for protecting civilians within the borders of Syria. This question gained an additional value for the pressure of mass refugee influx from Syria to the neighboring countries, in particular to Turkey. It is beneficial to examine the past experiences of safety zones while planning for their future use. In 1990s, in Iraq, Bosnia and Ruanda, the safety zones that were aimed at protecting civilians brought about many undesired consequences. It is concluded in this article that these undesired consequences occured because the two essential requirements for safety zones, consent of the parties to an armed conflict and demilitarization of the area, were omitted. It is also concluded that safety zones should not impair the basic rules of refugee law and should not become an obstacle for the people who would enjoy a right to seek asylum.

Safe Area, Secure Humanitarian Zone, Buffer Zone, Refugees, International Humanitarian Law.

GİRİŞ

Suriye’de mevcut hükümet kuvvetlerinin neden olduğu çatışma ortamı ile diğer silahlı grupların birbirleriyle çatışmasından kaçan ve çevre ülkelerde, özellikle Türkiye’de sığınma arayan sivillerin sayısının artmasıyla birlikte, göçten en çok etkilenen ülke olarak Türkiye, Suriye ülkesi içinde bir güvenli bölge oluşturulması önerisinde bulunmuştur. Suriye ülkesi içinde Türkiye’ye sınır bölgelerde bir güvenli bölge oluşturulması fikri çok yeni olmayıp 30 Ağustos 2012’de, o tarihteki Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından BM Güvenlik Konseyinde yaptığı konuşmasında belirtilmiştir.1 Konuşma metni içinde açıkça güvenli bölge ifadesi yer almamış ancak mevcut mülteci akınının Türkiye’nin sindirme kapasitesinin çok üzerinde olduğu vurgulanırken, “BM dahili olarak yerinden edilmiş kişiler için gecikmeksizin Suriye’de kamplar kurulmasını başlatmalıdır[;] belirtmeye gerek yok ki bu kamplar tam korumaya sahip olmalıdır” denilmiştir.2 Yakın zamanda, yine 2011’de Libya kaynaklı mülteci akınları ve sivillerin korunması zorunluluğu karşısında Arap Devletleri Ligi, BM Güvenlik Konseyini derhal bir uçuşa yasak bölge oluşturulması için gerekli önlemleri almaya ve güvenli bölgeler oluşturmaya çağırmıştır.3 Her ne kadar Libya’da güvenli bölgeler oluşturulamasa da Güvenlik Konseyi uçuşa yasak bölge ilanı için bu kararı dayanak almıştır.4

Güvenli bölgeler, çatışmalarda, yaralı, hasta ve sivillerin tedavi ve güvenliğinin sağlanması için insancıl çabalar sonucu ortaya çıkmıştır. Daha sonra 1949 Cenevre Sözleşmelerine aktarılan uygulamanın, İspanya İç Savaşı sırasında 1936’da Madrid’in; Çin-Japon Savaşı sırasında 1937’de Şanghay’ın ve Filistin çatışması nedeniyle 1948’de Kudüs’ün, taraflarca güvenli bölge olarak kabul edilmesinde örnekleri görülebilir.5 Ancak bu örnekler, silahlı çatışmalar hukuku kuralları çerçevesinde silahlı çatışmanın taraflarının rızasıyla uygulanan bölgeleri ifade etmektedir. Ayrıca, silahlı çatışmadan dolayı bir ülke içinde yer değiştiren veya belli bir konumda mahzur kalan sivilleri de ayırt etmemektedir. Ne var ki Soğuk Savaş sonrası dönemde güvenli bölgeler farklı bir içerik kazanmıştır.

Bu makalede, güvenli bölgeler öncelikle, uluslararası insancıl hukuk kuralları altında düzenlenen konvansiyonel nitelikleriyle açıklanmaktadır. İkinci olarak, Soğuk Savaş sonrası dönemde uygulandığı şekliyle ele alınmakta ve 1990’larda Irak, Bosna Hersek ve Ruanda’da sivillerin can güvenliğiyle ilgili büyük sorunlara yol açan güvenli bölge örnekleri incelenmektedir. Soğuk Savaş sonrası güvenli bölgelerin, ulusal güvenlik endişesine ve mültecilerin yol açtığı ve uluslararası toplumca tam paylaşılamayan mali sorunlara bir çözüm olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Bu bağlamda, makalede son olarak, güvenli bölgelerin, mülteciler hukuku kurallarıyla sağlanan hakları zayıflatabileceği olgusu tartışılmıştır.