Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Türk Hukukunda 
bağımsız Yönetim Kurulu Üyeleri

Ersin ÇAMOĞLU

21. yy başlarında dünya çapında yaşanan, ABD’de Enron, World.com, Almanya’da Philip Holzmann, EMTV ve İsviçre’de Swissair gibi şirket skandallarının başlıca nedenleri bağımsız denetimin gereği gibi yapılmaması ve şirket yönetiminin ağır ihmali, hatta yaşanan yolsuzluklara dahil olmuş olmasıdır. Yaşanan bu olaylar, yasama organlarının ve mahkemeleri, sorunlara acil çözümler bulma yoluna yöneltmiştir. Sonuç olarak, kurumsal yönetimin önemi tekrar ön plana çıkmış ve bu bağlamda halka açık şirketlerde bağımsız (ve uzman) yönetim kurulu üyesi ve bağımsız denetim vurgulanmıştır. Bağımsız yönetim, kurumsal yönetim ilkelerinin merkez kavramı olarak, bağımsız yönetim kurulu üyelerinin çoğunlukta ve şirket yönetimine hakim olduğu yönetim olarak ifade edilebilir. Bağımsız yönetici kavramına, Türk sermaye piyasasında ilk defa SPK’nın “Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Tebliğ” (Seri:VI No: 11) ile yer verilmiştir. Zamanla, yönetim kurulu üyelerinin bağımsızlığı, borsada işlem gören şirketlerde bir zorunluluk olarak öngörülmüştür. Son olarak, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile kurumsal yönetim ilkeleri normatif temele kavuşmuş ve bu konudaki düzenlemenin SPK tarafından yapılacağı belirtilmiştir. Bu hükümden, kapalı anonim ortaklıklarda kurumsal yönetim ilkelerinin ve bu bağlamda bağımsız yönetim kurulu üyeliğinin uygulanmasının ihtiyari olduğu anlaşılmaktadır. Bu çalışmada esas itibariyle bağımsız yönetim kurulu üyelerinin niteliklerine ve kavramın Türk hukukundaki görünümüne yer verilmiştir.

Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi, Kurumsal Yönetim, Borsada İşlem Gören Şirketler, SPK.

Worldwide corporate scandalsoccured in the early 21st centurylike Enron and World.com in US, Phillip Holzmann and EM TV in Germany and Swissair in Switzerland, were mainly because of failure to ensure the independent auditing of the company, the Board’s gross negligence and involvement in the corruption. These incidents have led the legislation authorities and courts to search for solutions to overcome the problem. As a result, the importance of corporate governance came into prominence once again and in this context, the concept of independent (and also a specialist) directors and auditors in publicly traded companies has been emphasized. Independent governance, as a central concept, refers to the governance of companies by a board composed of a substantial majority of independent directors. The introduction of this concept to Turkish Capital Market for the first time was occured in the “Communique on Principles Regarding Real Estate Investment Companies (Serial: VI No: 11)” of CMB and in time, the independence of directors became mandatory for the publicly traded companies. Recently, the new Turkish Commercial Code (No. 6102) has built a normative basis for the corporate governance principles and stated that the further regulation regarding the subject will be made by CMB. From this provision, it is understood that the implementation of corporate governance principles and in this context, the independent director concept is optional for close corporations. This paper is basically about the characteristics of the independence of directors and the appereance of the concept in Turkish Law.

Independent Director, Corporate Governance, Publicly Traded Companies, CMB.

I. GİRİŞ

Anonim ortaklıkların yönetim algısında 20. yüzyılın ortalarından başlayan değişim, 1980’li yıllarda hız kazanmış ve günümüz anonim ortaklık yönetimlerinde kurumsal ve bağımsız yönetim kavramlarını öne çıkarmıştır.

1980’lerden itibaren özellikle ABD’de yoğunlaşan şirket ele geçirme girişimleri ve büyük tutarlı iflasların sermaye piyasalarını tehdit etmesi devletleri konuya çareler aramaya sevketmiştir. Aynı ihtiyacın duyulduğu İngiltere’de soruna çözüm arayışları 1991 yılında Cadbury Raporu’nda somutlaşmıştır. Ve nihayet 2000’li yılların başlarında ABD’de yaşanan Enron ve World Com gibi dev şirketlerin batması ile başlayan süreç, borsa şirketlerinde yönetimin kurumsallaşmasını öngören ve özellikle bilanço ve hesaplar konusundaki yolsuzlukları ağır cezaî yaptırımlarla karşılayan 30.07.2002 tarihli Sarbanes-Oxley Act (SoA)’ın kabulü ile sonuçlanmıştır. Aynı tür gelişmelere Almanya ve İsviçre’de da rastlanmaktadır. Almanya’da 1999 yılında Phillip Holzmann’ın ve 2000’de EM TV şirketini milyar DM’lık zararlarla bir gecede iflasın eşiğine gelmesi; İsviçre’de Swisssair’in geçirdiği mali sarsıntı Federal Hükûmetleri soruna acil sözüm aramak zorunda bırakmış1; bu süreç 2002’de Swiss Code of Best Practice for Corporate Governance’ın kabulü ile sonuçlanmıştır2. Bu gelişmeler kurumsal yönetim ilkesini ön plana çıkarmış ve eğer kurumsal yönetim tam anlamıyla uygulansaydı bu skandalların tehlike çanlarının önceden duyulacağı ve gerekli önlemlerin alınabileceği kanısı ağırlık kazanmıştır.

Bütün bu gelişmeler halka açık şirketlerin yönetiminde kurumsal yönetim ve bağımsız (ve uzman)3 yönetim kurulu üyeleri kavramlarının ön plana çıkması ile sonuçlanmıştır4.