Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Felaket Karşısında Hafızanın Sağlama Alınması: Teknoloji ve İstanbul’un Kültürel Mirası Koruma Rejimi

Ryan ROWBERRY


I. Giriş

12.5 milyonu aşan nüfusuyla Türkiye’nin en büyük metropolitan olan İstanbul –kültürlerin, inançların ve kıtaların bir araya geldiği- dünyanın büyük şehirlerinden biridir. Şehrin zengin ve fırtınalı tarihi göz önünde tutulduğunda İstanbul’un merkezi geçmiş kültürlerin hafızasını günümüz kuşaklarına taşıyan bir kent parşömeni görevi görmektedir. Şehrin geçmişinin ipliklerinin nasıl modern bir kumaşa olarak dokunduğunu görmek için ana arterlerden biri olan Atatürk Bulvarı üzerinde duran İmparator Valens (M.S. 378) tarafından inşa ettirilmiş bulunan heybetli su kemerine bakılmalıdır. Gerçekten de İstanbul’un dünya mirası listesindeki dört yeri —(1) Constantine Hipodromu, Justinian’ın Aya Sofya’sı, Sultan Ahmet Camii ve Topkapı Sarayını içine alan tarihi yarım adanın ucundaki Arkeolojik Park (2) Süleymaniye Camii kompleksi, pazarları ve geleneksel yerleşimleri ile birlikte Süleymaniye bölgesi (3) Zeyrek Camii (eski ortaçağ Pantocrator kilisesi) etrafındaki yerleşim alanı (4) modern İstanbul şehir merkezinin kuruluşunu teşkil eden meşhur beşinci yüzyıl Theodosian kara duvarlarının her iki tarafı boyunca uzanan alanlar.

İstanbul’un kültürel mirası aynı zamanda Türkiye’nin finansal başkenti olan bu şehrin genel ekonomisinin kritik bir unsurunu oluşturmaktadır. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti ilan edilmiştir ve miras turizmi, yerel ekonomiye yaptığı doğrudan ve dolaylı teşvikleriyle İstanbul ekonomisinin önemli bir parçasını teşkil etmektedir1. Önemli bir kredi kartı endeksine göre İstanbul altıncı en önemli küresel turist destinasyonu olarak sıralanmaktadır ve 2013 yılında 10,4 milyon turiste ev sahipliği yapması, bir önceki yıla göre %5,5 bir artışla yaklaşık olarak 8,6 milyar dolar turizm geliri yaratması beklenmektedir2. Kültür Bakanlığı Kültürel Miras ve Müzeler Genel Müdürlüğünün 2012 tarihli bir çalışması İstanbul’daki Aya Sofya ve Topkapı Sarayının bu yılda Türkiye’deki en çok ziyaret edilen iki turistik çekim merkezi olduğunu tespitinde bulunmuştur3.

Fakat tarihsel öneme haiz geçmişi ve parlak geleceğine rağmen İstanbul’un kültürel mirası doğal felaketlerden kaynaklanan birçok tehlike ile karşı karşıyadır. Istanbul dünyanın en aktif fay hatlarının birinin üzerinde oturduğundan en iyi bilinen ve en iyi araştırılmış tehlike depremlerdir. Gerçekten 1999 yılında Türkiye’yi vuran iki büyük deprem ulusal, il ve belediyeler düzeylerinde afet yönetim kurumlarının oluşturulmasına yol açmıştır. Buna depremin önlenmesi ve etkilerinin azaltılması üzerine bir dizi hükümet raporları ve bağımsız araştırmalar eşlik etmiştir4. Son tahminlere göre gelecek 30 yıl içinde İstanbul’u on binlerce insanın ölümüne ve İstanbul’un tarihi yerleri de dâhil olmak üzere geniş bir fiziki altyapısını şeridini darmadağınık bir halde bırakılmasına neden olacak 7,5 Richter ölçeğinde bir depremin vurma olasılığı %50’dir5. İstanbul’un kültürel mirasına (bazıları depremlerle bağlantılıdır) yönelik diğer riskler yangınları, Marmara Denizindeki tsunamileri, asit yağmurunu ve deniz seviyesinin yükselmesini de ihtiva etmektedir6. Dolayısıyla sorun İstanbul’un kültürel mirasının hayati kısımlarını kaybedip kaybetmeyeceği değil fakat bunun ne zaman olacağıdır.