Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Türk Anayasa Mahkemesi’nde Anayasaya Uygunluk Denetimi

Compliance Audit of the Constitution in the Turkish Constitutional Court

Tuğba BAYRAKTAR

Hukuk devletinin temel unsuru, bütün devlet faaliyetlerinin hukuk kurallarına uygun olmasıdır. Dolayısıyla sadece yürütme işlemlerinin değil, yasama işlemlerinin de yargısal denetimi şarttır. Buradan hareketle iktidarların sınırlandırılması ve temel hak ve özgürlüklerin korunması anayasa yargısının ortaya çıkmasının altında yatan temel nedendir. Bundan yüzden anayasa mahkemeleri diğer yargı organlardan daha farklı şekilde yapılandırılmış ve daha geniş yetkilerle donatılmışlardır. Anayasa yargısı, hukuk devleti ilkesinin tümü ile gerçekleştirilmesinde vazgeçilmez bir denetim yoludur. Zira hukukun üstünlüğüne uymayan, yargı denetimine açık olmayan devlet organı, zamanla sınırsız mutlak iktidar kullanmanın yollarını arayacaktır.

Anayasa Mahkemesi, Yasama İşlemleri, Yargısal Denetim, Hukuk Devleti, Temel Hak ve Özgürlükler.

The key elements of the State of law, is that all State activities law rules. Therefore, not only the execution of the operations, it is imperative that the judicial review of legislative operations. From here, the protection of fundamental rights and freedoms with the powers of the judiciary, the Constitution and limiting the exposed underlying cause. Therefore, the constitutional courts of the other judicial organs are equipped with wider powers in different structured and more. All with the realization of the principle of judicial review, the rule of law is an essential control. Because it does not conform to the rule of law, judicial control organ of the State is not open, over time, will look for ways to use the absolute unlimited power.

The Constitutional Court, Legislative Procedures, Judicial Review, State of Law, Fundamental Rights and Freedoms.

GİRİŞ

Hukuk devleti kavramından genel olarak hukuki güven ortamı, devletin hukuka uyması, hukuki güvenliğin sağlanması ve bunlar için de devletin karar ve işlemlerinin yargı denetimine bağlı olması anlaşılır1. Hukuk devleti insan haklarına saygı gösterir, bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kurar ve bu düzeni devam ettirmeye kendini zorunlu sayar. Hukuk devleti tüm bu faaliyetlerini yerine getirirken hukuka ve Anayasa'ya uygun davranır. Bu bağlamda sadece hükümetin belirli kurallarla sınırlandırılması değil aynı zamanda parlamentonun da sınırlandırılması yani yasamanın yargısal denetimi hukuk devleti için zorunlu bir koşuldur2. Kanunların aynı zamanda hukuk devletinin nitelikleriyle bağdaşması gerekir. İşte hukuk devleti ilkesinin en önemli unsurlarından biri olan Anayasa yargısı, normlar hiyerarşisinin bulunduğun bir hukuk sisteminde kanunların ve diğer bazı yasama işlemlerinin anayasaya uygunluğunun yargı organları tarafından denetlenmesini ifade eder.

Avusturyalı hukukçu Hans Kelsen tarafından hazırlanan normlar hiyerarşisine göre, bu sıralamanın en üstünde anayasa yer alır ve anayasanın altında yer alan diğer bütün normlar meşruiyetini anayasadan alır. Buradan hareketle anayasa yargısının varlık sebebinin anayasanın üstünlüğü ilkesi gereği kanunların anayasaya uygun olması zorunluluğu olduğunu söylemek mümkündür3. Daha geniş olarak ise anayasa mahkemesinin işlevi; bir ülkede bireyin hak ve özgürlüklerini siyasal iktidara karşı korumak ve anayasada öngörülen şekliyle güçler arasındaki dengeyi sağlamaktır. Her ne kadar Amerika Birleşik Devletleri Federal Yüksek Mahkemesi'nin 1803 tarihli Marbury v. Madison davasıyla bu ülkede kanunların anayasaya uygunluğunu denetleme süreci başlamış ise de, anayasa yargısı denilince akla ağırlıklı olarak Avrupa tipi anayasa yargısı modeli gelmektedir4. Özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana değişik ülkelerde kurulmaya başlayan anayasa mahkemeleri ile artık seçimle oluşmuş parlamentoların çıkarmış olduğu kanunların denetlenmesi zorunlu hale gelmiştir. Çünkü İkinci Dünya Savaşı sonrası, savaş sırasında yaşanan hak ihlalleri dolayısıyla, birçok devlet insan haklarını anayasal metinlerinde kabul etmiş, böylelikle birey ön plana çıkartılarak korunmak istenmiştir. Bu gelişmeler neticesinde, demokrasi ve insan haklarının korunması maksadıyla, anayasacılık faaliyetleri kapsamında doğmuş bir kurum olan anayasa yargısı büyük önem kazanarak, üzerinde sıklıkla tartışılan, güncel bir konu haline gelmiştir5. Anayasa mahkemesi, gerek yetkileri gerekse işlevi ile siyasal hukuku doğrudan konu edindiği ve kendisi de bu hukuk dalının içinde yer aldığından aynı zamanda siyasal niteliği de olan bir kurumdur6.

Türkiye'de Anayasa Mahkemesi işlevini gören ayrı ve özel bir mahkemenin gerekliliğini ilk kez Ziya Gökalp 1922 yılında "Küçük Mecmua" adlı dergide kaleme aldığı "Yüce Mahkeme" başlıklı yazıda belirtmiştir7. Turhan Feyzioğlu ise 1951 yılında yayınlanan "Kanunların Anayasa'ya Uygunluğunun Kazai Murakebesi" adlı eserinde ilk kez "Anayasa Mahkemesi" kavramını kullanmıştır8. Sonrasında ise aşağıdaki bölümlerde daha ayrıntılı olarak açıklanacağı gibi anayasa yargısında en önemli adımı Akşehir asliye hukuk hâkimi Refik Gür atmıştır. Refik Gür, önüne gelen bir davada uygulaması gereken bir kanun hükmünü anayasaya aykırı bulmuş ve uygulamayarak yani kanunu ihmal ederek anayasallık denetimi yapmak istemiş ancak Gür'ün bu girişimi Yargıtay'dan dönmüştür9. Buna rağmen hâkim Refik Gür'ün bu kararı o güne kadar Türk hukukunda hiç tartışılmayan kanunların anayasallık denetiminin tartışmaya açılması yönünden şüphesiz cesur ve önemli bir adım olmuştur.