Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İş Yargısında Belirsiz Alacak Davası

Uncertain Debts Lawsuits in the Labour Judiciary

Abbas BİLGİLİ

HUMK döneminde olmayan belirsiz alacak davası, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK’nın 107. maddesi ile hukuk dünyamıza girdi. Kısmi davaya göre zamanaşımı ve faiz konusunda davacı tarafa avantaj sağladığı iddia edilen belirsiz alacak davasının uygulamada bazı sorunların yaşanmasına neden olduğu görülmektedir. Özellikle hangi hallerde açılabileceği konusunda belirsizlikler olduğu gözlenmektedir. Bu belirsizlikler de daha çok işçilik alacakları ile ilgili olarak yaşanmaktadır. Kayıt dışı ekonominin yaygın olmasının, işçiler açısından birçok konunun ispatında zorluklara neden olduğu, bu nedenle de işçilik alacaklarının hangi durumlarda belirsiz alacak davasına konu olabileceği öğretide ve Yargıtay’ın ilgili daireleri arasında görüş ayrılıklarının doğmasına neden olmuştur. Bu nedenle özellikle işçilik alacaklarına özgü olmak üzere, kanunda yeni bir düzenlemeye gidilmesi veya Yargıtay’da içtihat birliğinin sağlanması gerekmektedir.

Dava Türleri, Belirsiz Alacak Davası, Kısmi Dava, İşçilik Alacakları.

The uncertain debts lawsuit which was not existent during the civil procedure law (HUMK), entered our law world with the Article 107 of the Civil Procedural Law that entered into force on 01.10.2011. The uncertain debt lawsuits that are claimed to provide advantages to the party plaintiff in terms of prescription and interest issues when compared with the partial lawsuit, is identified to lead some problems during the implementation. In particular, it is observed that there are some uncertainties in terms of the situations of litigation. These uncertainties have been experienced especially on the issue of labour claims and therefore, the question of under which conditions the labour claims shall be a matter of the uncertain debts lead to divergences in the doctrine and among the relevant departments of the Supreme Court as well. Therefore, it is necessary to bring a new regulation in the law or ensure the unity of jurisprudence at the Supreme Court.

Lawsuit Types, Uncertain Debts Lawsuits, Partial Lawsuits, Labour Claims.

I. BELİRSİZ ALACAK DAVASI HAKKINDA GENEL BİLGİLER

Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK)1 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmesi ile hukuk dünyamız belirsiz alacak davası adıyla anılan yeni bir dava türü ile tanıştı. Ancak, bu tanışmanın bazı önemli sorunları da beraberinde getirdiğini yakından görüyoruz. Büyük beklentilerle getirildiği anlaşılan bu dava türünün beklentilere cevap vermediği de hem öğreti görüşlerinden ve hem de yargısal içtihatlardan anlaşılıyor. Öğretide "rakamlandırılmamış alacak davası" denilmesinin daha uygun olacağı belirtilen2belirsiz alacak davası, özellikle işçi alacakları davalarında yoğun tartışmalara konu olmuş ve olmaya devam etmektedir. Tartışmalar sadece öğretide değil, Yargıtay'ın iş davalarına bakan daireleri arasında da görülmektedir. Usul hukukçuları ile iş hukukçuları arasındaki önemli anlayış ve yorum farkı gözlenmekte olup, bazen de iş hukukçularının kendi aralarında görüş farkı görülmektedir. Yargıtay'ın işçilik alacakları ile ilgili daireleri arasında da yorum farkları, benzer olaylarda farklı kararların verilmesine neden olmakta ve hukuki güvenceyi kuşkulu hale getirmektedir.

Bu çalışmada, belirsiz alacak davası hakkındaki genel bilgiler, uygulamanın başladığı 01.10.2011 tarihinden sonraki öğreti ve yargı görüşleri ile birlikte ele alınacak olup, özellikle de iş yargısı konusunda yaşananlara değinilerek, konu izah edilmeye çalışılacaktır. Belirsiz alacak davasının iş yargısındaki yansımaları ele alınırken, öğreti görüşleri ve yargısal içtihatlarla konu zenginleştirilmeye çalışılacak ve gerektiğinde kendi yorum ve eleştirilerimizi de ihmal etmemeye çalışacağız.

Kural olarak, dava dilekçesinde talep sonucunun duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıkça yazılması gerekir. Bu husus hem HUMK'ta (m. 179/5) ve hem de HMK'da (m. 119) yasal düzenleme olarak yerini almıştır. HMK'da açık bir şekilde talep sonucu da dava dilekçesinde bulunması gereken hususlardan biri olarak sayılmıştır. Ancak, bu kuralın katı şekilde uygulanması bazı sıkıntıları da beraberinde getirmiştir. Çünkü davayı açan kişi her zaman talep sonucunu tam ve kesin olarak belirleyebilecek durumda olmayabilir. Üstündağ, Alman hukukunda dava konusunun para olduğu hallerde de bunun bir rakam ile ifade edilmesinden bir dereceye kadar vazgeçilebileceğine değinmekte ve bu duruma bilhassa maddi tazminat taleplerinde rastlandığını belirtmektedir.3İyimaya da tazminat davalarının yapılarında yoğun bir belirsizlik olduğunu vurgulayarak, alacağın belirsiz olması halinde kısmi dava açılmasını belirtip bunu eleştirmiş ve alacağın belirsiz olması halinde adı konulmamış belirsiz alacak davasını önermiştir.4 Öğretide, ıslahla dava değerinin artırılması işleminin aslında gerçek manada ıslah olmadığı, "harç tamamlama işlemi" olduğu, bu nedenle de artırılan kısmın faizinin de ilk dava tarihinden başlaması gerektiğini savunan bir görüş mevcuttu. Bu görüş sahibi, haklı olarak dava dilekçesinin noter ihtarnamesinden daha etkili bir girişim olduğuna değinerek, yargı kararları ile dava dilekçesinin noter ihtarnamesinden daha etkisiz hale getirildiğini savunmaktaydı.5