Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

Osmanlı’da Devlet, Hukuk, Adalet Algısı- Bir Halil İnalcık Çözümlemesi

Perception of State, Law, Justice in Ottomans an Analysis of Halil İnalcık

Seydi Çelik

Meşruluğunu İslam diniyle tanımlamasına rağmen Osmanlı devletinin bir teokrasi olup olmadığı çok tartışılmıştır. Diğer yandan Osmanlı Devleti’nin “patrimonyal, keyfi bir despotik sistem” olup olmadığı üzerine de farklı düşünen yazarlar bulunmaktadır. Osmanlı Devleti, Bizans kurumlarının, İran devlet geleneğinin ve nihayet İslam geleneğinin etkilerini üzerinde taşıyan ve oluşturduğu yeni kurumlarını bu geleneklerin bir sentezi olarak kurgulayan yapısıyla bu tartışmaların neresinde durmaktadır? Osmanlı devleti üzerinde uzman olan tarihçi Prof. Dr. Halil İnalcık’ın çalışmalarını önemli bulduğumuz için, kendisinin belgeler üzerinden yaptığı yayınlarını merkeze koyup bu sorulara verdiği yanıtlara bakacak ve bunları analiz etmeye gayret edeceğiz. Bunu yaparken de, bu konularda yine belgeler üstünde çalışmalarıyla tanınan Fuat Köprülü, Ömer Lütfü Barkan gibi bilim insanlarımız başta olmak üzere başka yazarlara da atıf yaparak, Osmanlı’da devlet, hukuk, adalet algısı üzerine bir değerlendirme yapacağız.

Halil İnalcık, Osmanlı Devleti, Adalet, Hukuk, Şeriat, Örfi Hukuk.

Although the legitimacy of the Islamic religious identification has been much debate as to whether a theocracy of the Ottoman Empire. On the other hand, there are authors that think differently about the Ottoman Empire had “patrimonial, enjoy a despotic system” or not. The Ottoman Empire, the Byzantine institutions, Iranian state tradition and finally the new institutions, formed and carrying on the impact of Islamic traditions with the structure designed as a synthesis of this tradition, stands where in this debate? Halil İnalcık who is a historian, an expert on the Ottoman Empire, we found important his works and we put out his documents which pointing to broadcast his response to this question to the center and we will endeavor to analyze them. In doing so, especially our scientists as Ömer Lutfi Barkan, Fuat Koprulu who known for his work on still documents on these subjects, we will make an assessment on state of the Ottoman law and the fairness perception.

Halil İnalcık, The Ottoman Empire, Justice, Law, Sharia, Customary Law.

§ GİRİŞ

Osmanlı Devleti, 600 yıl hüküm sürmüş bir küresel devlet olarak, her daim yeniden masaya yatırılmış ve farklı okumalara tabi tutulmuştur. Çeşitli alanlarda uzmanlaşmış kişiler, Osmanlı Devleti’nin, ekonomik, siyasal ve sosyal yapısı üzerine yaptıkları araştırmaları, gerek kamuoyu önünde, gerekse çeşitli bilimsel platformlarda tartışmaya açmıştır. Bu tartışmaların çok uzun zamandır yapılıyor olmasına bakarak, henüz bir mutabakata varılmadığı sonucu çıkartılabilirse de, tartışmaların bu kadar "reyting" alıyor olmasını, toplumun, cumhuriyetle birlikte yaşadığı "kültür sıçramasının" (tebalıktan yurttaşlığa, Osmanlılıktan Türklüğe), kendisinde bıraktığı boşluğu gidermek istemesine bağlayabiliriz. Elbette bunu, tek sebep olarak değil, sebeplerden biri olarak ifade etmek gerekecektir. Bu konularda, belgeler üstünde çalışmalarıyla tanınan ve uluslararası saygınlığı olan Fuat Köprülü, Ömer Lütfü Barkan, Halil İnancık gibi bilim insanlarımız çok önemli araştırmaların altına imza atmışlardır. Biz burada, Prof. Dr. Halil İnalcık tarafından yazılan, "Osmanlı'da Devlet, Hukuk, Adalet"1 adlı kitabı merkezimize alarak yukarıda adı geçen diğer yazarlar başta olmak üzere başka yazarlara da atıf yaparak, Osmanlı'da devlet, hukuk, adalet algısı üzerine bir değerlendirme yapacağız.

Osmanlı Devleti 600 yıl gibi uzun bir sürece yayılan siyasi hayatında devletin yapısında sürekli yeni ihtiyaçlara binaen değişikliklere ve dönüşümlere uğradığı göz önüne alındığında, varolan “devlet” algısını tek bir tanımda vermek güçleşmektedir. Prensip bakımından Osmanlı ülkesi ve halkı iktidarını, Tanrı'dan alan ve yalnız Tanrı önünde sorumlu patrimonyal, mutlak bir hükümdarın hükmü altındadır. Ancak Osmanlı, bu iktidarı, siyasi bir pragmatizm çerçevesinde kanun, adalet ve ahlak prensiplerine uygun icra etmek zorundadır.2 Bu “zorunda” kelimesine yüklenen anlam ile Osmanlı’nın mutlak iktidarına yüklenen anlam, çelişki gibi gözükebilir. Ancak İnalcık’a göre, Osmanlı’nın adalet anlayışı, haksızlıkları giderme çabası ve bu nedenle ilan edilen adaletnameler, bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. Bu durum, gerçekte bürokrasiyi, hatta idareye karşı dava hakkı olan reayayı hükümdar karşısında direnç gösterebilen bir güç durumuna getirmektedir. Bürokratlar, asker ve ulema ile birlikte hareket ederek bu prensipleri çiğneyen bir hükümdarın saltanatına son verebilirler. Bürokrasi; kanunu temsil eden bir kurum olarak, din ve devletin selameti adına hükümdarın karşısına çıkma gücüne sahiptir. Buna karşı hükümdar da, bürokratı (başta veziriazamı) hiçbir kurala bağlı kalmaksızın azletmek gücünü elinde bulundurur.3 Yazar, böylece bu iki güç arasında bir dengenin oluştuğunu; adeta yazıya dökülmemiş bir anayasal denge rejiminden söz edilebilineceğini ileri sürmektedir.

Yazar, Osmanlı devlet sisteminin, kendine has bu özelliklerini incelerken, bunların Osmanlı’dan önce kurulan devletlerin geleneklerinden, örneğin Sasani ve İslam yönetiminden; Türk ve Bizans geleneklerini birleştiren Selçuklular’ın devlet anlayışından esinlendiğini yazmaktadır. Yazar, böylece Osmanlı’yı anlayabilmek için, İslam öncesi Türk geleneklerine kadar gitmek gerektiğine dair, Köprülü’yle4 oluşan bakış açısını takip etmektedir.