Arama yapmak için lütfen yukarıdaki kutulardan birine aramak istediğiniz terimi girin.

İslam ve Osmanlı Aile Hukukunda Tefrik

Tefrik in Islamic and Ottoman Family Law

Naci ÇEVİK

İslam hukukunda evlilik birliğinin sonsuz olması arzu edilmiş olmakla birlikte bazı durumlarda boşanmaya izin verilmiş, fakat sebepsiz yere boşanmalar da günah sayılmıştır. İslam hukuku tarafından kabul edilen boşanma sistemi dörde ayrılmaktadır: talak, tefviz-i talak, muhala’a ve tefrik. Hukuken kabul edilen bir takım sebeplerin varlığı halinde evlilik birliğinin kadının talebi üzerine hâkim kararı ile sona erdirilmesine tefrik adı verilir. Tefrik, hukuki mezheplerin tamamı tarafından boşanma sebebi olarak kabul edilmekle birlikte, hangi sebeplerin varlığı halinde kadının boşanma talep edebileceği ya da hakimin boşanmaya karar verebileceği hususu tartışmalıdır.

Boşanma, İktidarsızlık, Nafaka, Gaiplik, Fena Muamele.

Although the marriage union in Islamic law was the desire to be infinite, in some cases have been allowed to divorce, but divorce without a reason is sin. The divorce system which was accepted by Islamic law is divided into four: talak, tefviz-i talak, muhala’a and tefrik. Judicially accepted reason for the existence of a number of women on the request of the marriage union with the judge’s decision to terminate is called “tefrik”. Although tefrik is accepted as grounds for divorce by all legal denominations, woman can demand a divorce or the judge could decide to divorce in the presence of which causes is controversial.

Divorce, Impotence, Subsistence, Absence, Ill-Treatment.

GİRİŞ

Evlenme, farklı cinsiyetlere mensup iki kişinin tam ve sürekli bir hayat ortaklığı oluşturmak amacı ile hukuken geçerli bir biçimde birleşmesidir1. Tanımdan da anlaşılacağı üzere evlenme belli bir süre devam ederek bu sürenin sonunda ortadan kalkması niyet ve şartıyla yapılamaz. Evlenmenin mahiyetinde bir süreklilik ve hatta bir ebedilik söz konusudur2. Bunun içindir ki, eşler arasında kurulan bu hayat ortaklığının ölüm dışında başka bir sebeple sona ermesi pek düşünülmez. Toplumdaki genel kanaate göre eşler arasındaki fiili ve hukuki hayat ortaklığı, eşlerden biri ölmeden ortadan kalkmamalıdır. Zira toplumun en küçük yapıtaşı olarak kabul edilen bu hayat ortaklığının dağılması, toplumun dirlik ve düzeninin de dağılması anlamına gelir3.

Bununla birlikte huzur ve mutluluk içerisinde yaşamak amacıyla kurulan evlilik bağı, bazen bu huzur ve mutluluk ortamını doğurmayabilir, hatta bazen evlilik birliğinin devamı eşler açısından hayatı çekilmez bir duruma dönüştürebilir4. Böyle bir durumun varlığı halinde ise evliliğin sona erdirilmesi ihtimali düşünülmüş ve hukuk sistemleri tarafından eşler daha hayattayken evlilik birliğinin sona erdirilmesine müsaade edilmiştir.

Tarih boyunca bazı toplumlar ve hukuk sistemleri eşler hayatta iken evlilik birliğinin sona erdirilmesine kesinlikle müsaade etmezken, bazı toplumlar ise tamamen serbest bırakmışlardır. Örneğin Kilise hukukunda İncil’de geçen "Tanrının birleştirdiğini kul ayıramaz." şeklindeki buyruğa dayanılarak evlilik ebedi ve kutsal sayılmış ve eşler hayatta iken evlilik birliğini sona erdirmelerine müsaade edilmemiştir5. Eski Mısır hukuku, eski Yunan hukuku, İslam öncesi Arap toplumu ve imparatorluk dönemi Roma hukuku gibi çeşitli hukuk sistemlerinde ise hâkim kararına gereksinim duyulmaksızın karı kocanın karşılıklı anlaşarak ya da kocanın tek taraflı irade beyanı ile evlilik birliğinin sona erdirilmesi ve eşlerin birbirlerinden ayrılmaları serbest bırakılmıştır6.